2 Şubat 2013 Cumartesi

suç ve ceza





..Serin güneşli bir mart sabahı deniz kıyısındaki caminin hemen yanındaki kır kahvesinde 

oturmuşlardı...Arabalarının içinde pek cok kişi sıcak bir şeyler içiyor ...denizi ...gelen geçen gemileri ve martıları seyrediyordu....
Bu mevsimde henüz dışarda oturacak cesareti yoktu kimsenin ya da arabanın içinde kalmak birbirlerine sokulmak daha çok hoşlarına gidiyordu.
..Bora açık kumral saçları arkasındaki denizin mavi ışıltıları ve sabah güneşinin ışıgında kızıl alevlerle yanıp sönüyordu...
Bütün gece uykusuz kalmanın verdiği yorgunluktan başka birbirlerine karşı duygularını kontrol edemedikleri icin de gergindiler....


  • - nereye kadar ?...diye söze girdi Erol....
denize doğru oturmuş yüzünü güneşe tutan ama güneş gözlüğü arkasında saklanarak siyah deri montunun yakasını kaldırırken..
  • - nereye kadar kacacaksın hayattan....ailen üniversiteyi bitirmeni bekliyor yıllardır..sense geceleri sabaha kadar İstanbul daki bütün bitirimhanelerde zar sallıyorsun.....kağıt oynuyorsun.....
  • ...gülümsemesini hiç bozmadan dinliyordu Bora,
  • -dostum, hayat bu kadar bulanık akan suya benzerken...bir de balık tutmaya kalkmak ne anlamsız geliyor bir bilsen...
  • okul dediğin zaten bitene kadar kasacak beni..sonra nasılsa ıstedıgım gıbı bır ıs kuracagım aılemın olanaklarıyla....
***


....çayları ve tostları getirdi garson ....
Erol şöyle bir kaşını kaldırıp garsona baktı:

  • -Bu çaylar soguk...ne kadar yavaşsınız bugün....
  • -Soğuk olmaması lazım ...Değiştirip hemen getireyim..
  • -Bırak kalsın...ikincileri sıcak getirirsin....
  • Bunları dinlerken Bora nın yüzünde bir gülümseme belirdi , tanıdık bir diyalogdu bu...gözlerini Erol a dikerek konuştu:
  • -İşte hep böylesin...eleştirmek için eleştiriyorsun yalnız..yapıcı hiç bir yanı yok sözlerinin.....can sıkıntısı veriyorsun...
  • Kahakaha attı bunu üstüne....Çayından bir yudum aldı ve cevapladı Erol:
  • - Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?....şaşırmadım...eleştiriye açık olmayan birinden bu ifadeyi her zaman beklerim....ancak unutma ki birlikte olduğumuz son iki buçuk yılda seni tek bir kere eleştirmedim....

Denizin üzerinde pike yapan martılara dalıp düşünmeye başladı ...

Erol akademide yeni asistanlığa başlamıştı...ilk atolyeye girdiğinde18 yaşında heyecanlı bir genç sınıfta desen dersi vermeye hazırdı...ilk sıkıcı derslerde kalem tutmasını , çizgi çizmesini , eşyanın doğasındaki geometriyi çalışmışlardı....
kürsüdeki odasına çizim malzemeleri hakkında sormaya gelen uzun boylu delikanlıyı daha ilk günden hatırlıyordu....adı Bora ydı...yetenekli ve öğrenmeye hevesliydi...konuşurken özgüvenli ve sıcak davranıyordu....
bir ara yabancı malzeme kataloguna bakarken çok yakınlaştılar..cocugun nefesı kulagını gıdıklıyordu....yüzünü dönünce gözleri ve nefesleri karşılaştı...koltuga bırakıp arkasına yaslandı....öğrencisine karşı hissettikleri hoşuna gitmemişti....


Kürsüde konuşmalarından öğrenmişti Bora nın ailesinin İstanbul dışında olduğunu. Kendisi hala ailesiyle yaşıyordu koskoca asistan olduğu halde.
Bora nın bu özgürlüğünü kıskanmıştı. Birlikte sergilere katıldılar, açılışlara gittiler. Bir keresinde Bora nın evinde sabahlamışlardı . Birbirlerine ilk kez o zaman itiraf ettiler tercihlerini. İlk kez o gece birlikte uyudular. Sevişmeden.
Bir kaç ay geçmişti ki aralarındaki ilişki sevgiye tutkuya dönüştü...
Ortak karar alarak Bora nın evine taşındı Erol....
Bora kendisinden bu 10 yaş büyük adamın çocuksulugunu sevdi en cok.
Hayata karşı idealist duruşunu, bitmeyen umutlarını,yenilmeyen sanat aşkını, yeteneğini.....kendisinde olmayan değerlerdi hep....
ailesi ona her zaman en iyisini vermişti....özgür bırakmıştı....secımlerıne saygı göstermişti...bu yuzden buyuk hırsları yoktu...yetenekli de değildi....
akademiye yetenek sınavıyla girmişti ama asıl sebebi hic okumamaktansa eli sanat tutsundu....nasılsa bıterdı bı gun unıversıte...nasılsa hayatın bır yerınde şanslı başladıysan..her zaman o şans elinde koz demekti...

birlikte yaptıkları herşeyden zevk alıyorlardı...
Erol la arkadaşlıkları süresince okula daha önem vermeye başlamıştı Bora.
çevrelerinde Erol un akademisyen arkadaşları ve Bora nın okul arkadaşları vardı. Bara gitmekten hoşlanmıyordu Erol, yalnız kalıyordu evde Bora gittiği akşamlarda...birbirlerini kısıtlamamışlardı ilişki boyunca...ama Bora özgür seçimlerini dışarda yaşayabiliyordu...
sabahlara kadar barda veya kumar salonlarındaydı...
o sırada yanlarına gelen genc bırı bıraz fazla samımı davranmıstı Bora ya ....

  • -Cuma gecesi bu arkadaşla beraberdim ...merak edersin diye söyliyim dedim...
  • -Senin hiç mi saygın yok kendine?...Koca adamsın...senden hesap sormadım.....ancak bu yaşadıklarını benimle paylaşmak istiyorsan...karşı tarafın da bunu bilmesi gerekmez mi?
  • -Sanmam...bunları dert edecek yapıda değil o....

Erol aralarındaki bu tür konuşmalarda kimseyi suçlamıyordu...birlikte yaşadığı insan kendisinden çok gencti ve hayatını değiştirmesini istemiyordu...
Dayanışma ve dostluk adına yaşadıkları ilişki onlara güç vermeliydi...hayata karşı birbirlerini zayıflatmak yerine..

  • -Benim için önemli olan senin gerçeklerle yüzleşmen...
  • -Ben gerçekçiyim zaten...
  • -Hayır tam tersine Dostoyevski nin kahramanlarından biri gibisin...hayatın iki ucu var ...sıyah ve beyaz...bunların arasında sarkaç gibi gidip geliyorsun...biraz daha başka renkleri de görmelisin...
  • -Yine bana aılem ve okulla ılgılı sorumluluklardan bahsedeceksin biliyorum...
  • -Bu sefer değil.....
  • -Peki o zaman nedir seni bu sabah böyle tatlı tatlı !!! konuşturan?

Çayları bitmiş garson yenilerini getirmişti.....
Bir sigara yaktı Erol konuşmaya başlamadan önce...

  • -Ben ....sana bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum...
  • farklı sosyal çevrelerde farklı zamanlarda büyümüşüz ...beni anlaman için
  • bilmen gereken şeylerden biri de ailemin özel hayatımla ilgili bilgisi olmadıgı ve bunun aramızda buyuk mesafe yarattıgıdır . senden önce hic bir zaman kimliğimi irdelememiştim . duygularımın akışına bırakmış ilişki yaşamayı ve sürdürmeyi hiç düşünmemiştim.. seninle yaşadıklarımızdan edindiğim en önemli olan kendimi daha yakından tanımak oldu.
  • aramızda yaşananlardan sonra tekrar sorguladıgımda....ben seninle yaşamak ve yaşlanmak istemiyorum....
  • belkı sana gulunc gelecek ama....
  • bir ailem olsun cocuklarım olsun ıstıyorum..
  • evlenmek ıstıyorum..

Bora duyduklarına şaşırmamıştı...sesi yine de heyecanlıydı:

  • -Buna en cok ben sevinirim dostum...senin hakettiğin ilişkiyi yaşamanı ısterım...uzanıp Erol un elini kavradı ve sıktı...
  • -Sandıgın kadar da bu konuya ilgisiz değilim..Ancak merak ettiğim şey şu:
  • evleneceğin kadınla da ilerde bu çatala gelecek misin?
  • Bir gün ben bir kadınla yaşamak ve yaşlanmak istemiyorum der misin?



Erol genç adamın beklemediği kadar olgun sorusu karşısında duraksadı bir süre...
Evet bilemezdi..Lisedeki platonik aşkını da saymazsa duygusal anlamda çok fazla kadın olmamıştı hayatında...etkilenmişti bazısından...ufak maceralar da yaşamıştı ama birikte yaşamayı düşünmemişti...
Ancak bir erkekle yaşamanın zorluklarını biliyordu...
kendi cinsinden birinin herşeyini bilerek yaşamanın rahatlıgı karşısında ...sosyal ortamlarda hep secıcı davranmak...hayata karşı hep bıraz temkinli olmak....ödediği bedeller....ailesine karşı hep borçlu..hep beklendiği gibi olamamak....yetersizlik....kafası çok karışıktı...

  • -Karşıma sevebileceğim bir kadın çıkana kadar bunu aklımdan geçirmemiştim...ilişkide özlediğim saygı ve samimiyeti buldum sanıyorum...
  • bugun bunu istiyorum....yarın karşımıza neler çıkar ? neler hissederiz ?hic birimiz bilemeyiz....
  • kısa bir sessizlikten sonra Bora sordu..
  • -Demek birisi var bu planları tek başına yapmıyorsun? Öğrenebilir miyim ? Kim bu şanslı kadın ?
Erol o sırada geçmekte olan bir motorun gürültüsünün dinmesini bekledikten sonra konuştu: 

  • -Hayatımdaki kadını tanıyorsun...bunu bilmek senin en doğal hakkın...
  • Hatırlıyor musun geçen yıl doğumgünümde bana kendi yaptığı bir resmi hediye etmişti...okuldan dönem arkadaşım Sibel.
  • -Siz onunla görüşüyor muydunuz?
  • -Geçen yıla kadar hayır, Doğu Akdeniz Üniversitesinde öğretim görevlisiydi.
  • istifa edip İstanbul a gelene kadar çok az haberleşebildik.
  • -Peki şimdi biliyor mu? yani seni...beni...bizi...
  • -Evet...bunu bilmesi gerekliydi....

Çaylarını içmişler sahil boyunca yürümeye başlamışlardı....
güneş yükselmekteydi....mart ayında bu güzel hava beklenmediği kadar ısıtıyordu...
Bora ellerini ceplerine sokmuş bir çakıl taşını ayakucuyla itekleyerek yürüyordu....Erol bir sigara yaktı....ikisi de bu konuşmanın hayatlarını değiştireceği gerçeğini görmek istemiyor gibiydi....
Okula doğru yürürken deniz kıyısında yarışma sonucu sergilenen heykellerin arasında durup baktılar birbirlerine...Bora sesinde hafif bir kırgınlık hissettirerek sordu:


  • -Peki biz ne olacağız? Bu konuda hiç düşündün mü?
  • Seni bir daha görememek benim için alışması zor bir düşünce .....


Bunları söyledikten sonra Erol genç adama sımsıkı sarıldı....
  • - Paylaştığımız onca güzellik varken, nasıl olur da hayatımızdan cıkarabiliriz sevdiklerimizi...aşk biter....tutku da....ama ortak ürettiğimiz onca duygu ve düşünceye nasıl sırtımızı dönebiliriz...sevdiğinden vazgeçmek tamamıyla kendınden vazgeçmek demek değil midir?

Bora kollarını boynuna doladı ve gözlerinin içine baka baka:
  • -Sen hep sevilmeye layıksın...umarım hep mutlu olursun koca adam dedi...