Her şey istediğimiz gibi oluyorsa...
neden istediğimiz insan hep yanımızda kalmıyor...
terkediyoruz veya unutuluyoruz?
"ne kadar da çabuk değişiyor her şey..."
diye düşünüyordu eve dönerken
birlikte oldukları düşüncesine alıştığım insanların ayrıldığını öğreniyorum
ya da yıllardır birlikte olduklarını bildiğim sıcak ilişkilerin
ya da yıllardır birlikte olduklarını bildiğim sıcak ilişkilerin
birer sırça saray olduğunu görüyorum bir anda
hiç bir şey göründüğü gibi değil aslında
her şey her an değişiyor
görüntü buna yetişemiyor...
senkron tutturamayan eski filmlerdeki dublaj yapan
tiyatro oyuncularının sesleri gibi...
hep bir adım arkadan yetişiyor...örtüşemeden ayrı düşüyor...
Birden biri tarafından hesaplanmış gibi
düşüncelerinin ardından ve tam da yerinde
radyodaki şarkıyla geçmişi canlandı yine.....
Sıraselviler'deki bodrum katında sinematekte elele izledikleri :
Mavi Melek filminden sonra ona bu ismi taktığını hatırladı ...
onu özlüyordu...
- " Tepeden Tırnağa Aşkım Ben...Sevmekten Başka Ne Yapabilirim?"
- ICH BIN VON KOPF BIS FUSS AUF LIEBE EINGESTELLT
Ya aslında hiç geçmiyorsak birini sevince ondan.?
bir duvar yazısı gibi...ya onda kalıyorsak ömür boyu...öbür aşklar yalan mı yani? bir başkasını sevmiyor da sadece aynada yanyana görüntümüzü mü beğeniyoruz...tıpkı yeni bir giysi seçer gibi deneyerek...? Anılar doluşuverdi yine bir araya:
- - ateşler içinde yanıyor doktor bey...
- -.......
- -evet ..akşamları yükseliyor...halsiz kalıyor...sabaha kadar
- -......
- -gündüz hiç bir şeyi yok...okuyor...güzel sanatlar grafik son sınıfta okuyor...
- -..........
- -peki doktor bey...teşekkür ederim...görüşmek üzere...
- "kiminle konuşuyor?...ben nerdeyim...
- neden bu kadar halsizim..."
Okulda arkadaşları bir gün onu sırayla sorguya çekmişti...
- aylarca bir virüs yüzünden gece ateşiyle yatarken bir tek o vardı başucunda....arkadaşlarından birinin doktor arkadaşını aramıştı çaresiz...ateşi düşüremediği bir gece yarısı...sonra tahliller yapılmıştı Çapa'da..Doktora birlikte gittiklerinde "romatizma" denmişti....antibiyotik tedavisi uygulamaya başlamıştı...bu da çok tatmin etmeyince tutup başka bir doktora gidince "Vücutta bir virüs var... antibiyotik tedavisi cevap vermiş...ancak tekrarlayabilir...gıdanıza ve uykunuza dikkat etmelisiniz...en çok da stres ve yorgunluk sonucu tekrarlayabilir..."aylar sonra mide kanaması geçirmişti..."virüs uyandı"demiş gülmüşlerdi karşılıklı ....
okuldan kaçarak çıkmıştı ...bir daha o insanları görmek bile istemiyordu...nasıl giderdi okula...kendine bile itiraf edemediği duyguları yüzüne vurmuşlar...gerçekte nasıl olduğunu...nasıl göründüğünü görmesi için ayna tutmuşlardı...baktığı bütün başka aynalar kırıldı..
- "İbne misin oğlum sen?"
- "Ne biçim giyiniyorsun?"
- "Ne istiyorsun bizden?"
- "Seni sikmemizi mi istiyorsun lan...?"
tuz buz oldu...
Onu anlayan tek kişi asistanıydı..odasına koştu...onu uzaktan uzağa beğeniyordu ilk gördüğünde etkilenmişti: uzun boylu, geniş omuzlu, dolgun kalçalıydı...yürürken her adımında kalçasında gerilip boşalan kaslar çekiciliğini arttırıyordu..ağlamaya bir adım kalmıştı...bunu görünce asistanı yanına yaklaştı ve yanağını okşadı...uzanıp dudağına bir öpücük kondurdu...
sarıldı sımsıkı..sarsılarak ağlamaya başladı....
mezunlar gününde okulda buluştuğu eski arkadaşlarının
arasındaydı o günlerde kendisini suçlayan...utanmasına sebep olanlar..ama asistanı yoktu...uzaklardaydı...
oysa herkesten daha yakındı...orda durmuş muzip ve müşfik gülümsüyordu...
bütün gece düşündüm
düşlerimden düş seçtim
baş düşümde başroldeydin
seni giyindim seni hissettim
bilmedin ki bendeydin
gün ağarırken
seni soludum
soldum
sen oldum
Eski arkadaşlarından biriyle görüşüyordu yalnız.
Diğerleriyle karşılaşmak ürkütmüştü yıllardır..
hepsine karşı duyduğu utanç ve kızgınlık geçmemişti...
belki pişmanlık da vardı yılların ardında kalan masumiyet adına...yine de okul yıllarından hatırladığı onca güzel anı vardı ki bir arada bütün sevdiği arkadaşlarını görünce
Ondokuz yaşındaki coşkusunu giyinmişti yine
Ve görmüştü ki herkes uzlaşma yarışındaydı kendisiyle..
- -Neler yaptın görüşümeyeli...evlendin mi?
- -Hep çalıştım vallahi evlenmeye bile vaktim olmadı...ya sen?
- -Ben galiba o işi yapabildim en iyi...iki oğlum var...
- -Ne güzeldi hatırlıyor musun okoul gezisi?
- -Son sınıftakini diyorsun di mi? Unutulmazdı...
- -Biz yine çok masum çocuklardık...bugünki çocuklara bakıyorum da...
- -Her şey olması gerektiği gibi olur aslında...
- -Haklısın burda olmak bile olması gerekenlerden...
- -Belki de en iyisi...
- -Görüşelim yine sana kartımı veriyim...
- -Sevinirim bir gün yemeğe çıkalım...
Bütün konuşulanlar geçmişi unutmak yeni bir ilişkiye başlamak için atılan cesaretli ama umutsuz adımlardı...
Tek özlediği insan yine yoktu bu sene aralarında
Sınıfları dolaştılar bir kaç kişi..mobilyalar yenilenmişti...deniz manzaralı dershanede oturup birer sigara yaktılar...yasaktı....
ama olsun yasakları çiğnedikleri ilk mekandaydılar...
- -Hocayı görüyor musun?
- -Hangi hoca?
- -Hani asistandı...senin en sevdiğin atölye hocasıydı canım...
- -O'nu mu diyorsun...yok görmüyorum...çok zaman oldu..
- -Birlikte yarışmalara girdiğinizi duymuştum...kazandığınızı duyunca çok sevindim...
- -Evet...iyi işler yaptık...reklam filmleri çektik...sonra bitti...
- Enerji değişiyor zamanla...bitmesi gerekiyor bazı şeylerin
- ...başkalarının yaşanması için...
içinden konuşmaya başladı yine:
- "bitmesi gerekiyor bazı şeylerin başkalarının yaşanması için..."
- neden bitmesi gerekiyormuş?
- hep içimizde yaşadığımız duygular yaşadıkça nedir biten?
- bitmek nedir....?
- neden gerekli olan şeyleri yaşıyoruz hep...
- gerekmeyen ama onlarsız sakat kaldığımız onca şey var ki...
- iki kulağımızdan birini kesmek gibi...
- "Mavi Melek" derdi bana...
- kendini aciz ve tutkularına yenik düşmüş hissediyordu...
- kariyerini , sevgisini , dostluğunu adadığı bendim...
- onu bırakıp kanatlarımı ellerimle yoldum...
- gitmesine kaybolmasına izin verdim...
- hayatımı kurdum kendi başıma...evli...çocuklu
- ama onsuz...
- Aşk adına ne biliyorsak filmlerden öğrendik...
- o filmlerde ümitsizliği, aldanışları ve küllerinden kendini yaratmayı ve sonsuzluğu yaşattılar bize...
- hem de siyah-beyaz dışında bütün renklerden arınmış bir sadelikle....
- -Sinemaya gidelim mi?
- -Bilmem...ne oynuyor?
- -Benim senelik biletim var...
- sinematekte her hafta bir film izlerim
- -Eski filmler mi yoksa?
- -Filmin eskisi olur mu?
- -Yok olmaz tabii...ben eski filmlere bayılırım...o yüzden..
- -Tamam hadi o zaman gidiyoruz...
- "Paylaştıklarımız ne kadar azdı...ne kadar çok şey vardı aslında konuşmak istediğimiz...sevişerek bütün o aramızdaki uzaklıları kapatıyorduk..Tek ortak dilimiz sevişmekti...
- sevişmeyi öğretiyorduk birbirimize sessizce..."
- -Merhaba yahu tanıyamadım seni....nasılsın?
- -Merhaba canım...ben de tam seni görmüş yanına gelecektim...hiç değişmemişsin....ne alemdesin?
- -Ne olsun valla iş güç...hayat bazen acımıyor...acı veriyor....
- -Hayrola...sana insafsız mı davrandı?
- -Duymadın heralde...depremde eşimi ve 2 yaşında oğlumu kaybettim...
- -Canım yazık....çok üzüldüm...duymamıştım...başın sağolsun...
- -Dostlar sağolsun...ama bakzaman hiç dokunmadı görünüşüme ...içimi boşalttı ayakta çürüyen koca ağaçlar gibi...
"Doryan Gray gibi....Oscar Wilde'in ölümsüz eseri...
gerçekten de mümkün mü acaba hayatın insanın suretini değiştirmesi...ama kendi görünüşünde tek bir yıpranma olmaması...Buna sevinmeli miyim? Gençliğimde dokunduğum ...tadını iyi bildiğim bir tenin hala aynı kalması ve ama ruhun ölmesi......benimse ruhum dışında her yanımda yüzyıllık yalnızlığımı yaşamam...Bedeli vardır her şeyin...bir gün mutlaka ödenir...."
Otoyolda gün batışını takibederken şehrin hareketli yüzü arkasında yok oluyordu.Şehir dışında yaşamaya karar verdiğinde herkes çok şaşırmıştı..Oysa her gelişinde İstanbul'un her gölgeli sokağında bir sevgili ona el sallıyordu geçmişten...Bunu severek yaşamayı ilke edinmişti...
Ancak karısı ve çocukları onun gördüğü bu gölgeli "merhaba" ları bilmiyordu....bilseydi bu kadar kalabalık bir ruhla yaşamak ister miydi?
Taksim'den Tünel'e doğru yürürken sık sık tanıdıklarına rastlıyordu.Okuldan arkadaşlar, part-time çalıştığı galeriden tanıdığı sanatçılar...alkol nöbetlerinde tanıştığı sokak insanları...
- -Merhaba ...
- -Eyvallah dostum ..şaraba katkın olur mu?
- -Yok valla..bu saatte içmesen iyi olur hatta..
- -Ne o tekkeye mi yazıldın dostum ?
- -Sıcaklar felaket ..o yüzden dedim...
- -Atın ölümü arpadan olsun dostum..
- Bir testi aldım çarşıdan ucuza;
- Gizli gizli neler anlattı bana;
- Bir şahdım, dedi; altın kupam vardı;
- Şimdi neyim? Testi oldum şaraba.
- ..Hayyam'ın dizeleri hiç de bu sıcakta katlanamazdı...