Arkeoloji eskiye ait olanı arar....araştırı...bulur...inceler....tanıtır
Yaşlı insanların yaşamları da birer arkeolojik eserdir, araştırmayınca kendi değerini söylemez.......
Fuat emekliliğinin tadını çıkarmak için yine mesleğiyle ilgili bir uğraş edinmişti kendine....Almanlarla birlikte yürütülen Ege bölgesi Antik kazılarında rehber arkeolog olarak çalışıyordu... Kazıda iki türk öğrenci, Alman arkeologlar ve asistanları ile birlikte
çok zevkli yaz geçirmişti. Deniz yüksek lisans öğrencisiydi...Fuat'ın ilgisini asıl yaptığı lezzetli yemekler ve akşamları yemek sonrası söylediği türkülerle çekmişti...
Bütün bir yaz toprakla taşla , ölçümlerle, çizimlerle geçtikten sonra üniversite açıldığında Fuat yüksek lisans öğrencilerine haftada bir ders vermek için okula gitmeye başladı.
Deniz'le sınıfta karşılaştıklarında eski dostlar gibi samimi davrandılar birbirlerine
Dersten sonra Deniz'le Fuat biraz yazın yaşadıkları güzel kazı günlerinden konuşup tatlı tatlı söyleşti. Fuat okula geri döndüğü bu ilk gününde Deniz gibi sıcak bir tanıdıkla
karşılaşmanın rahatlığını yaşıyordu...
- Biraz vaktin var mı Deniz ? Bana bir konuda yardımcı olursan sevinirim..
-Tabi hocam ..ne yapabilirim sizin için?
-Projeksiyon aletini ben yokken kürsüdeki dolabımdan
...alıp derse girmeden hazırlarsan ve sonra da yerine koyarsan çok sevinirim...
...zaten güç bela yetişiyorum derse....bana büyük faydan olur....
-Zevkle hocam...
-Al bunlar kürsünün anahtarları bu da dolabımınki....
Ders notlarını hazırlarken Fuat Deniz'den Türkçe'ye çevirmesi gereken bazı bölümlerde yardım istemişti. Bir kaç hafta sonu Fuat'ın evinde çalıştılar... Yine bir pazar günü akşamın geç saatlerine kadar çalışmışlardı... Fuat kitabı kapattı ve:
-Bu kadar yeter...bir şeyler yiyelim sonra seni eve bırakıyım ...dedi
-dışarda yeseydik size zahmet olmasaydı...
-ne yani sana ikram edecek bir lokma peynirim de mi yok?
....ev şarabı içeriz bak bunu ben yapıyorum beğenecek misin...
masayı donattılar hemen... şarap, peynir, ekmek, domates, biber,helva...
-ne güzel bir sofra oldu, şarap gerçekten güzelmiş.. .....nasıl yapıyorsunuz?
-üzümleri ezip amforalarla toprağa gömüyorum....gülmeye başladı..
...şaka bir yana...bu sırrı kolay kolay vermem...
kalkıp müzik koydu Fuat...Deniz'in türkü sevdiğini biliyordu...
Pikapta dönmeye başladı...Deniz türküye eşlik etti ...
-Etek sarı...sen etekten sarısan
...kurban olam Bey Dağı'nın karısan vay
...sordum soruşturdum kimin yarisen
...ben sordukça gözlerinden yaş gelir
...yaş gelir le... le...vay
...bir gömlek diktirdim kolu düğmeli
...herkes kaderine boyun eğmeli le... le...
...deli gönül çirkine bel bağlama
...sevdiğin yar Malatya değmeli vay...
Fuat türkünün de verdiği mahmurlukla konuştu:
-Neden evlenmediğimi sormuştun...evliydim... ...karım bir uçak kazasında ölene kadar...
...İkisi de öldü...karım ve karnındaki çocuğumuz... ...Kadınlardan uzak durmayı öğrendim... çünkü çok sevip kaybetmeye alışamadım...
Deniz boğazında bir şeyler düğümlenerek sustu ...bir süre masadaki ev şarabına...peynire ve memleketten getirdiği tatlıya bakarak .....sonra bakışlarını Fuat'a çevirdi...gözleri doluydu yaşlı adamın.....yerinden kalktı Fuat'ın yanına geçti elleriyle sakallı yüzünü ellerinin arasına aldı ve dudaklarından öptü...
Kendilerini yerde halının üztünde çırılçıplak buldular... İki erkek tenlerinin tadına varmaya yeni başlamıştı... dudakların dokunduğu yerde yanıyordu... parmakları tende gezindikçe eriyordu..
birbirine dılanan iki çıplak vücut acemiliklerini atmış ustaca birbirini tatmin ediyordu...
Önce Deniz ve ardından Fuat boşaldıktan sonra oldukları yerde sırtüstü uzanıp nefesleri sakinleşene kadar öylece kaldı. Müzik sustuğunda pikaptan çıkan ve tekrarladıkça insana devamlılığa dair bir güven veren bir ses çıkmaya başlamıştı...
Giyinip evden çıkacakları sırada Fuat kollarından tuttu Deniz'i
kendine çekti:
-Benim tek arzum öğrencilerimle dost olmaktı....sana iyi bir dost olmama izin ver...
Deniz'in gözleri doldu...
-Benim tek eksiğim iyi bir dosttu...size iyi bir dost olacağım...
Yaşlı insanların yaşamları da birer arkeolojik eserdir, araştırmayınca kendi değerini söylemez.......
Fuat emekliliğinin tadını çıkarmak için yine mesleğiyle ilgili bir uğraş edinmişti kendine....Almanlarla birlikte yürütülen Ege bölgesi Antik kazılarında rehber arkeolog olarak çalışıyordu... Kazıda iki türk öğrenci, Alman arkeologlar ve asistanları ile birlikte
çok zevkli yaz geçirmişti. Deniz yüksek lisans öğrencisiydi...Fuat'ın ilgisini asıl yaptığı lezzetli yemekler ve akşamları yemek sonrası söylediği türkülerle çekmişti...
Bütün bir yaz toprakla taşla , ölçümlerle, çizimlerle geçtikten sonra üniversite açıldığında Fuat yüksek lisans öğrencilerine haftada bir ders vermek için okula gitmeye başladı.
Deniz'le sınıfta karşılaştıklarında eski dostlar gibi samimi davrandılar birbirlerine
Dersten sonra Deniz'le Fuat biraz yazın yaşadıkları güzel kazı günlerinden konuşup tatlı tatlı söyleşti. Fuat okula geri döndüğü bu ilk gününde Deniz gibi sıcak bir tanıdıkla
karşılaşmanın rahatlığını yaşıyordu...
- Biraz vaktin var mı Deniz ? Bana bir konuda yardımcı olursan sevinirim..
-Tabi hocam ..ne yapabilirim sizin için?
-Projeksiyon aletini ben yokken kürsüdeki dolabımdan
...alıp derse girmeden hazırlarsan ve sonra da yerine koyarsan çok sevinirim...
...zaten güç bela yetişiyorum derse....bana büyük faydan olur....
-Zevkle hocam...
-Al bunlar kürsünün anahtarları bu da dolabımınki....
Ders notlarını hazırlarken Fuat Deniz'den Türkçe'ye çevirmesi gereken bazı bölümlerde yardım istemişti. Bir kaç hafta sonu Fuat'ın evinde çalıştılar... Yine bir pazar günü akşamın geç saatlerine kadar çalışmışlardı... Fuat kitabı kapattı ve:
-Bu kadar yeter...bir şeyler yiyelim sonra seni eve bırakıyım ...dedi
-dışarda yeseydik size zahmet olmasaydı...
-ne yani sana ikram edecek bir lokma peynirim de mi yok?
....ev şarabı içeriz bak bunu ben yapıyorum beğenecek misin...
masayı donattılar hemen... şarap, peynir, ekmek, domates, biber,helva...
-ne güzel bir sofra oldu, şarap gerçekten güzelmiş.. .....nasıl yapıyorsunuz?
-üzümleri ezip amforalarla toprağa gömüyorum....gülmeye başladı..
...şaka bir yana...bu sırrı kolay kolay vermem...
kalkıp müzik koydu Fuat...Deniz'in türkü sevdiğini biliyordu...
Pikapta dönmeye başladı...Deniz türküye eşlik etti ...
-Etek sarı...sen etekten sarısan
...kurban olam Bey Dağı'nın karısan vay
...sordum soruşturdum kimin yarisen
...ben sordukça gözlerinden yaş gelir
...yaş gelir le... le...vay
...bir gömlek diktirdim kolu düğmeli
...herkes kaderine boyun eğmeli le... le...
...deli gönül çirkine bel bağlama
...sevdiğin yar Malatya değmeli vay...
Fuat türkünün de verdiği mahmurlukla konuştu:
-Neden evlenmediğimi sormuştun...evliydim... ...karım bir uçak kazasında ölene kadar...
...İkisi de öldü...karım ve karnındaki çocuğumuz... ...Kadınlardan uzak durmayı öğrendim... çünkü çok sevip kaybetmeye alışamadım...
Deniz boğazında bir şeyler düğümlenerek sustu ...bir süre masadaki ev şarabına...peynire ve memleketten getirdiği tatlıya bakarak .....sonra bakışlarını Fuat'a çevirdi...gözleri doluydu yaşlı adamın.....yerinden kalktı Fuat'ın yanına geçti elleriyle sakallı yüzünü ellerinin arasına aldı ve dudaklarından öptü...
Kendilerini yerde halının üztünde çırılçıplak buldular... İki erkek tenlerinin tadına varmaya yeni başlamıştı... dudakların dokunduğu yerde yanıyordu... parmakları tende gezindikçe eriyordu..
birbirine dılanan iki çıplak vücut acemiliklerini atmış ustaca birbirini tatmin ediyordu...
Önce Deniz ve ardından Fuat boşaldıktan sonra oldukları yerde sırtüstü uzanıp nefesleri sakinleşene kadar öylece kaldı. Müzik sustuğunda pikaptan çıkan ve tekrarladıkça insana devamlılığa dair bir güven veren bir ses çıkmaya başlamıştı...
Giyinip evden çıkacakları sırada Fuat kollarından tuttu Deniz'i
kendine çekti:
-Benim tek arzum öğrencilerimle dost olmaktı....sana iyi bir dost olmama izin ver...
Deniz'in gözleri doldu...
-Benim tek eksiğim iyi bir dosttu...size iyi bir dost olacağım...
Birbirine benzer deniz yıldızları...tek farkları hepsi
yalnız yaşar yalnız ölür... denize fırlatmaktır onları kurtarmanın yolu...kıyıda
kurumasınlar diye... peki ama suya tekrar değince yeni bir yaşama başlarken ölmezler mi eski yaşamlarında?
Fuat bütün öğrencilerini her fırsatta evinde ağırlamayı severdi.
Yıl sonunda herkesi evine çağırdı. Yemekler hazırlamıştı. Kendi yaptığı şaraplardan içildi, dansedildi. Yeni yıl hediyeleri verdi onlara. Deniz yoktu ortada ? Nerde kalmıştı? Nasıl anlatacaklardı bunu... Evlenmeye karar vermişti ikisi...aylardır aynı derslere giriyor...aynı mekanda çalışıyordu....Deniz Fuat'la olan ilişkisini anlatmıştı...Eylem bunu olgunlukla karşılamıştı...Ama ya ilerde bu aralarına giren tek engel olarak hortlarsa yeniden?
Kapı çalındı . Koşup açtı .
-Nerde kaldın sen?
-Eylem'i de getirdim..onu ikna etmek için uğraştım...
-İyi etmişsin
Neden birlikte geldiler...ne oldu...Eylem'in yurtta kaldığını biliyordu...bir sorun mu var acaba?
Yoksa Deniz'in babası yine mi hastanede?
Soramam...sormamalıyım...bu akşamı kendime zehir etmeyeceğim...
Hep birlikte masaya oturdular... Yemeklerden aldılar... yeni gelenlere şarap ikram etti....Geçen bir sene boyunca yaşadıkları onca güzel anı...kazıda yaşananlar...okul..iş hayatı...dünya meseleleri...derken
-Deniz'in güzel sesinden bir türkü dinlersek çok sevinirim...
-Aman hocam nerden çıkardınız şimdi...
-Sesi güzel olan var mı başka...onu da dinleyelim..
-Eylem'le ilk kez okul korosunda tanışmıştık... Onun da sesi güzeldir..
İsterseniz ikimiz birlikte okuyalım...
-Ala...daha ne isteriz değil mi?
Eylem şaşkın gözlerle baktı Deniz'in yüzüne..
Deniz gözlerini kısıp hafifçe başını yana eğdi...tamamdır...der gibi
Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun aman
Gördün güzelleri ben unuttun aman
Beni evinize köle mi tuttun aman
Gayri dayanacak özüm kalmadı aman
Mektuba yazacak sözüm kalmadı aman
Yarim sen gideli yedi yil oldu aman
Diktigin fidanlar meyveye döndü aman
Seninle gidenler silaci oldu aman
Gayri dayanacak özüm kalmadı aman
Mektuba yazacak sözüm kalmadı aman
ikisinin sesi mekanda bir su sesi gibi çağıldadı durdu...
Çökertmeden çıktımda halilim
Aman başım selamet
Bitezde yalısına varmadan halilim
Aman koptu kıyamet
Arkadaşım ibrahim çavuş
Allahıma emanet
Burasıda aspat değil halilim
Aman bitez yalısı
Yüreğime acı saldı dostlar
Kurşun yarası
Gidelim gidelim halilim
Çökertmeye varalım
Kolcular gelince halilim
Nerelere kaçalım
Teslim olmayalım halilim
Aman kurşun saçalım
Burası da aspat değil halilim
Aman bitez yalısı
Yüreğime acı saldı
Dostlar kurşun yarası
Aman kurşun yarası
Fuat türkünün etkisiyle kalkıp oynamaya başladı
Türkü bitince onu bekleyenler ayağa kalktı birer birer vedalaştı.
Teşekkür ettiler bu unutulmaz gece için.
En son geldikleri için Deniz ve Eylem biraz daha oturmak istediler.
-Öyle bir duygu ki çocuklar....
Bu gece bittiğinde sanki bir şeyler başlayacak...bir şeyler başlarken
başka şeyler bitmeli her zaman...
-Hep öyle oluyor Hocam...bir şeyler başlarken başka şeyler bitiyor...
-Sizin ne kadar çok benzediğinizi söylediler mi hiç?
Saçlarınızın rengi, göz çukurunuz ...burun ve dudak orantılarınız...
Eylem sen de mi Manisalısın yoksa?
-Hayır efendim..aslında ben Rumeli'liyim...dedem mübadeleyle gelip Bursa'da yerleşmiş.
- Desene hemşehriyiz....Annem de Bursa doğumlu...Göçmendir
Bu muhabbetin sonu gelmez...diye düşünüyordu Deniz...
Eylem'e dönüp :
- Benim sabah erken kalkmam lazım seni yurda bırakıyım ordan da eve kaçarım... izin isteyelim Fuat Hoca'dan...
-Otursaydınız biraz daha...
-Yok gidelim Deniz haklı...yolumuz uzun...Teşekkürler her şey için..
-Yine gelin..
Deniz'e sarılıp öptü...konuşmadan biliyordu artık
bu son kucaklaşmalarıydı...