21 Ocak 2020 Salı

sebepsiz utanmak-1


Can utanma duygusuyla tanıştığında henüz okuma yazma bılmıyordu.  gördüğü rüyalarda sevdiği erkekle bir araya gelmesi olanaksızdı...uyandıgında hep biraz kuru...
biraz yarım hissederdi.... 

yaz tatilinde kaldıkları pansiyonda ablasının arkadaşlarıyla otururken dikkat cekmek için sigara yakmış bir nefes almıştı. bu yüzden halası ve kuzenleri onu sorguya çekmiş utandırmıştı...dans ederdi...şarkı söylerdi....yine halası ve dayısının bütün olumsuz eleştirilerine karşı herkes bu hareketli , neşeli halini severdi. 



cıplaklıktan utanırdı... oysa yaşıtları bazen denızde yuzerken mayosunu da cıkarırdı ... ablasının erkek arkadaşı ile şakalaşırken heyecan duyardı....bir keresinde kumların üstünde alt alta üst üste güreşmişlerdi.. hissettiklerini dışarı vurmamaiçin kendini zor tutmuştu , daha önce birine dokundugunda bu kadar zevk almamıştı  ... 


ilkokula başladıgında sınıftaki erkek arkadaşlarıyla oynamayı sevmıyordu.. hep top oynuyorlardı. çok kabaydılar, küfürlü konuşuyor ve birbirlerini acıtıyorlardı. ancak kızlarla uzun süre oynadıgında da sıkılıyordu....
okula gidip gelirken elele tutuştuğu bir kız arkadaşı vardı...


üçüncü sınıfta Amerika dan yeni gelmiş bir erkek öğrenci vardı . Türkce dersinde zorlanıyordu..ona yardım etmesi için öğretmen  ikisini yan yana oturtmuştu... gün gectikce Tan'a daha cok ısınıyordu ... okuldayken onsuz nefes alamaz gibiydi...
yaz tatili bitip okul açıldığı gün.heyecanla girdi okul kapısından içeri... bütün bir yaz tatilinde görmemişti Tan'ı.....özlemişti 


ilk aşk nedir?

....
sınıf arkadaşları okulun bahçesinde toplanmışlardı... 
yanlarına koştu...hepsiyle cok iyi anlaşmasa da  tatil dönüşünde çok farklı hissediyordu...gözleri Tan' ı arayarak sınıf arkadaşlarıyla merhabalaştı...onu bir kız öğrenciyle yan yana gördü..hemen yanlarına gitti... saçları güneşten iyice açılmıştı...konuşurken , gülerken yüzünde oluşan o tanıdığı çizgilere yenileri eklenmişti...
kızı tanımıyordu ama adının Naz oldugunu, 

mühendis babasının  Amerika dan dönen Altan ın babasının iş arkadaşı olduğunu bir çırpıda anlattılar... 
ayaküstü tatilden bahsediyordu herkes..
bazılarının teni bronzlaşmıştı..belli ki iyi bir tatil geçirmişlerdi...
bazı arkadaşlarının tatilde markette veya babasının yanında çalıştığını biliyordu...tatil onlar için büyüklerin hayatına açılan bir pencereydi... 
kendisi de babasının memur olarak çalıştığı tekstil fabrikasına gitmişti bir kaç kez...öğlen yemeğini yedikleri yemekhanede kuru fasulye -pilav- hoşaf yemişti...böyle lezzetli bir yemek yememişti daha önce... 
yemekten sonra işçiler futbol oynarken kenarda izlemişlerdi... 
ve orada cok hoşlandığı biriyle tanışmıştı... 
babasının iş arkadaşlarından .uzun boylu esmer 
 genç biriydi..  
işçi tulumunun göbeğine kadar açık olan önünden çıplak teni görünüyordu...
nedensiz kendinden utandığı duygulara kapılmıştı onu izlerken....

sebepsiz utanmak-2


...nedensiz utanma duygusuna alıştıgında artık hıssettıklerının farklı seyler oldugunu bılıyordu... 
Can ,Altan ve Berna ile birlikte ders calısıyor, bos vakıtlerınde aılelerının ıznıyle bırbırlerını zıyaret edıyorlardı... Futbola daha cok zaman ayıran Altanla yalnız kalamıyordu artık ...
Berna Bir dogum gunu partisi vermek istemişti.. Resim ve el sanatlarındaki becerisine hayran olduğu Can dan evin dekorasyonu ve odasının duvarlarına bazı cızımler yapmakta yardımını rica etmişti...Severek kabul etti Can..dogum gununden önceki gün boyalarıyla ve kalemleriyle Berna nın evine gittiler okuldan çıkışta...Bebek sırtlarında Bogaza bakan kendi halinde bahçeli dubleks evlerden biriydi ..önce kendileri için annesinin hazırladığı yemeklerden yediler...sonra yeşil çimenler ve bakımlı çiçekler arasında biraz dolaşıp beyaz bir bahçe salıncağında oturdular...
İlk kez Altan olmadan ikisi yalnız buluşmuşlardı....



  • Bernanın kalemle çizilmişçesine düzgün yüz çizgilerine bakarken.. konuşurken cok farklı duygular hissettiğini biliyordu...heyecan vardı yine...Utanma duygusu daha azdı bu sefer..gurur duyuyordu bu hissettiklerinden. Ama daha çocukça geliyordu...keşki Altan da burda şimdi onlarla olsaydı...


Dekorasyon için neler hazırlayacaklarını kararlaştırmak için evde biraz dolaştılar ve Berna nın odasına geldiler. İçeri girince Berna nın odanın kapısını kilitlediğini gördü...anlam veremedi..
kendi küçücük evlerinde hiç bir zaman kapılar kilitlenmez hatta tam olarak kapanmazdı bile....Berna bu tedirginliği anladığını belirtircesine:

- Anneme de sürpriz yapmak istiyorum ...onun gelmesini istemiyorum.. dedi
Önce duvarda asılı olan oyuncakları , anne -babasının mutluluk tablosu fotograflarını, Bernanın çizdiği resimleri indirdiler.... Daha önce hiç görmediği pek çok yabancı ülkeye ait oyuncak ve bebekle doluydu oda.... Duvarlar pembe boyalıydı....birlikte kocaman sarı bir güneş boyadılar
etrafına uçuşan beyaz kelebekler ,kırmızı-siyah uc uc böcekleri ve turuncu güneş çiçekleri yaptılar.... Daha önceden aldıkları balonları şişrdiler birlikte...kağıttan kestikleri beyaz kelebekleri astılar tavandan sarkan abajura ve pencereye...
Yukarda astığı bir kelebek olmuş mu diye dönüp Berna ya bakmak istediğinde....



  • Bernanın sıcak nefesini yüzünde hissetmesiyle dudaklarında yumuşak bir ıslaklık duyması bir oldu...bir kızı daha önce öpmüştü...ama dudaklarından öptüğü zaman bile kadın ve erkeğin öpüşmesini filmlerde gördüğünden daha fazla haz almamıştı... Bunu ilk kez yaşıyordu...dokundular birbirlerine...güçleri kesilince ayaküstü duramayacaklarını anlayarak yerdeki halıya oturdular....acemice sevişmeleri kısa sürdü....annesinin odanın buzlu camlı kapısında beliren gölgesi ve yumuşacık sesiyle toparlandılar...:

-Çocuklar...biraz ara verin haydi size limonata ve kek yaptım....

ertesi gün cumartesiydi....doğum günü partisine sınıftaki bütün arkadaşlarını çağırmıştı Berna.... 
rengarenk giysileriyle balon ve konfeti dolu salonda cıvıl cıvıldı cocuklar...
45 lik plaklar vardı hediyeler arasında en çok... Abba..Boney M..Antonio diye bir çocuk şarkıcı...Türk filmlerinde ayrı düştüğü annesi rolündeki Türkan Şoray a ağlayan çocuk sahnelerinde kullanılıyordu... Hümeyra...sessiz gemi....plagın öbür yüzünde daha neşeli bir parça vardı....:Şükür verdiklerine.... hem artık dönmeyecek olan sevgiliye özlem duyarak
hem de tanrıya sevgiyi yarattıgı için şükrederek geçecekti bir ömür... bunları dinlemek Can a cok dokunuyordu... ıskemle kapmaca oynadılar....sessiz sinema oynadılar...pasta kesildi...
dans edildi....Berna , Altan la dans ediyordu...Can seyrederken içinde bir şeylerin kurudugunu hissetti....
Neydi içinde yanan ateş? kıskançlık mıydı? kimi? kimden?
Bunları çözmek çok zordu henüz o yaşta bir cocuk için....
Berna hararetle arkadaşlarına anlatıyordu....

-Bütün süslemeleri Can la birlikte yaptık....ilerde bir dekorasyon işinde ortak olmayı planlıyoruz..



  • Can Altan ın bir şey söylemesini bekliyordu oysa... Berna için yaptıklarını begendiğini gösteren ufacık bir kelime.... Berna nın odasında dünden kalan kalemlerini topluyordu akşama doğru parti sona yaklaşırken....Altanın odaya girdiğini gördü.... Gülümsüyordu...ışıl ışıldı yüzü..

  • -Şey ..ben ne diyeceğimi bilmiyorum....Berna söylediğinden beri burada yarattığınız güzellikleri merak ediyordum...seni çok kıskanıyorum.... 
  • -Kimi...beni mi? neden?
  • -Berna nın gözü senden başkasını görmüyor....her konuştuğuna seni anlatıyor ....onu büyülemişsin....
  • - Abartıyosun....bunları bi çırpıda yaptık...zevkliydi...eğlendik...
  • -Benim hiç böyle bir eğlencem olmadı...belki o yüzden...

  • uzanıp elini tuttu...Canın kalbi duracak gibiydi....

  • -Amerika'dan geldiğim günden beri bana gösterdiğin yakınlık için teşekkur ederim.. yakında okul bitecek ve biz yine Amerika ya döneceğiz...babamın işi nedeniyle...arkadaşın olduğum için çok şanslıyım...seni seviyorum.... 

  • Can ın elinde tuttugu sanki Altanın ince uzun parmakları değildi...sıcacık yüreğiydi.... birbirine sımsıkı sarıldı iki cocuk.... Canın bogazı kurudu...başı döndü...konuşamadı....içinde bir şey yandı geçti..


. Pembe Panter desenli anahtarlıklar ve bardaklar hediye edilmişti giderken mısafırlere....bu davranış çok hoşuna gitmişti çocukların.... Bu doğumgününü hiç unutmayacaklardı...


yine bir yaz tatili sonrası okulun ilk açıldığı gün....okul bahçesinde sınıflara göre sıra olmuştu öğrenciler....
 

sebepsiz utanmak-3-Bahar



Can, 19 yaşındaydı artık...lisede son yılıydı....

sınıfta çalışkanlığıyla öğretmenlerin sevdiği , hoşlandığı müzikle, ilgilendiği sanatla , her konuda savunduğu kendine özgü fikirlerle arkadaşlarının dikkatini çekiyor hatta bazen kıskanıldığını bile düşünüyordu....

henuz farkında olmadan farklılığını ona farkettiriyorlardı her fırsatta...
...gözleri Sedat ı arıyordu...ortaokulun ilk sınıfından beri aynı sırayı paylaştıkları...birlikte ders çalıştıkları...



  • Sedat milli yüzücüydü,atletik esmer tenli kıvırcık saçlı bir gençti...
  • Canı ilk günden beri heyecanlandıran bir çekiciliği vardı..hiç bir zaman ona açılamamış...okuldaki her turlu etkınlıkte yanyana olmuşlardı....tiyatro, folklor, edebiyat alanlarında bir ikili gibi hep birlikte olmuşlardı.
  • kız arkadaşıyla birlikteyken bile gururunu çiğneyerek onun yanında olmayı istemişti...
  • Can ve Sedat ın üniversite hazırlık kursunda tanıştıkları kızlar vardı...
  • hafta sonları kurstan sonra çıkıp dolaşıyorlardı grup olarak...
  • Rumelihisarı ndaki çay bahçeleriydi yazdan kalan son günlerini geçirdikleri....Sultanahmet meydanındaki kafelerde oturup yabancı turistlerle tanışmak konuşmak onları çok mutlu ediyordu....
  • Bir keresinde uzun süre sohbet ettikleri Kanadalı bir turiste aşık olmuştu Can...her zamanki gibi aceleci fakat yakıcı derin duygusallığıyla...
  • ....ona anlatmak istediklerini ifade etmek için resmini yapıp vermiş altına da şunları yazmıştı...:
  • bir gün eğer çocuğum olacaksa...onu ben doğurmak isterim....

Can için aşk vardı...aşık olunacak her hangi bir sebep veya bir insan bulduğunda sınırsız seviyordu...paylaşıma açamasa bile içinde yaşatıyordu aşkını.

Mayıs başı okullar kapanmadan bir haftasonu beş arkadaş arabayla Sedat ın anne babasının Kumburgaz daki yazlık evine gitmişlerdi.... balık tutmuş, mangal yapmış ve rakı içmişlerdi...
Can ın yaptığı nefis patlıcan ezmesi ve cacıkla beyaz peynir keyifle terasta denize karşı yendi yemekler...tatlı sohbet bitmek bilmiyordu...kızlardan konuştular....okuldakı kızların ve öğretmenlerin dedikodusunu yaptılar..... ..Yakında lise bitecekti...hepsinin aklında başka başka gelecek hayalleri vardı...herkesin başka başka alanlarda ilgisi ve bilgisi vardı...futboldan....sinemadan....siyasetten...felsefeden.....konuştular..
Doktor olmak istiyordu Mehmet..tıp fakultesini bitirdikten sonra Amerika ya gidip akademisyen olmak istiyordu...biyogenetikle ilgileniyordu... Hayri lisede parlak bir öğrenci değildi...okuyup okumamakta kararsızdı... babasının işi hazırdı ne de olsa...ticaret yapacaktı...
Can ve Sedat yurtdışında okumak istiyorlardı.... Can sanat eğitimi almak istiyordu....hayalinde bir müzikal yaratmıştı... senaryosu, müziği, dekorları , kostümleri ve dansları çoktan beri tasarlıyordu...hatta afişlerini bile yapmıştı. Sedat otomobil tasarımcısı olmak istiyordu... Almanya daki üniversiteyle yazışmalar yapıyordu. Can duygulandı gecenin bir vaktinde sigarasını içerken içinden sordu :

  • - Acaba içimizden hangisi ilk olarak ölecek... bir daha acaba ne sebeple bir araya geleceğiz? Hangimizin cenazesinde ?....

Gece ilerleyince uyumak ıcın herkes yatacak yer secti kendine... Yarı uyanık oldukları için farketmediler bile ...kanepeymiş...koltukmuş.... Can Sedatın annesinin yatağına uzandı...



  • Işıgı sondurdukten sonra Sedat yataga girdi...hemen uyumaya başladı.... Can kendinden gecmek üzereyken...Sedat ın soluğunu teninde hissetmeğe başladı..arkadaşının üşüdüğünden yakınlaştığını düşündü önce... sonra kolunu boynuna doladığında heyecandan kalbi duracak gibi oldu... 
  • ....gecenin karanlığında...tek duyduğu ses Sedatın yüzündeki rakı kokan nefesiydi....
  • Can bu anı hayal etmekten vazgeçeli yıllar olmuştu...oysa en çok istediği Sedatla aynı yatakta yatmaktı bir gece olsun.....
  • Şimdi Sedat kolunu boynuna dolamış...Can'ı öpmekle konuşmak ister gibi bir yarı uyanık bir telaş içinde..gittikçe daha çok sarılarak bedenini yapıştırıyordu tenine....
  • gecen yaz yunanistan da bır travestiyle yaşadıgı bir gecelik ilişkiden bahsetmişti...akşamki konuşmaları sırasında...kendisini o zannediyor olmalıydı..
  • Ses cıkarırsa bu anın büyülü etkisini bozmaktan korkarak usulca fısıldadı arkadaşının kulağına:
  • - Sedat....farkında mısın yaptığının?...ben... Can'ım...
  • -Evet...tabii....biliyorum canım...
beklemediği ama duymaktan büyük zevk aldığı bir cevaptı... 
demek ki sarhoş bir aklın ürünü değildi bu..içgüdülerini kontrol edebilirdi... 


  • Can elini uzatıp parmaklarını iri dalgalı saçlarında dolaştırırken..... 
  • dudaklarına sert dokunuşlar konduran etli sıcak dudakların...kulagına..boynuna...ensesine...oradan göğsüne doğru inişini izledi...
  • bu yaşadıklarının düş değil de gerçek olması için dua ediyordu bir yandan...
  • Sedat ın kaslı vucudu ve kadife tenini teninde hissediyordu...hoyrat elleriyle bacaklarını araladı ...
  • -Lutfen arkanı döner misin dedi usulca...
  • Can daha önce hiç bunu yaşamamıştı...ilk kez bir erkekle yalnız ve aynı yataktaydı..nasıl bir duygu olduğunu bile tahmin edemiyordu... Hipnotize olmuş gibi kendine söyleneni yaptı....
  • ensesinde hızlı sıcak nefesini duyuyordu Sedatın...sırtına tüylü terli göğsünü yapıştırmıştı...aşağılarda kalçasının iki guclu el tarafından kavrandıgını
  • ince uzun parmakların en mahrem yerini okşayarak kendine yol açtığını hissetti...daha sonra olanları beyninde çakan şimşekler ve birbirine kenetlenmiş iki bedeni saran bir uzun ve şiddetli bir titreme sonucunda sarsılarak birbirinin içinde erimesi olarak hatırlayacaktı...

sebepsiz utanma-4-yaz

adada geçirdikleri son gündü... 

akşam olmuş güneş batmak üzereydi... ilk kez birlikte oldukları o bahar gecesinden başlayarak bildiği, beklediği ve korktuğu ayrılık artık cok yakındı. Can aylardır Sedat la beraber oldukları paylaştıkları bütün güzellikleri, teninde duyduğu bütün hazları en nadide aile yadigarlarını saklar gibi fildişi işlemeli abanoz bir kutuda saklar gibi tek tek ve özenerek 
kazımıştı beynine...yüreğine.......derin bir nefes aldı ve yanyana güneşi batışına odaklanan Sedat a seslendi... 

- yaz da bitti...


...Sedat üniversite bursunu kazanmış los angeleste okumaya gidecekti..
Can la aralarındaki arkadaşlık onun için de çok önemliydi.... arkada bırakmak onu zorlayacaktı... ilk sigarayı birlikte sarmışlardı... ilk kez birlikte sarhoş olmuşlar, kavga etmişler, aşık olmuşlar, geneleve gitmişlerdi... başka ne kız ne de erkek arkadaşıyla yaşamadıklarını yaşamış,paylaşmadığı sırlarını paylaşmıştı....kaygılıydı... gideceği ortamda yeni arkadaşlar edinmek , yüzmeye ve sutopuna başka bir ülkede başlamak onu heyecanlandırdığı kadar ürkütmekteydi de... 



  • Can hiç bir zaman karşılık bulamayacağını bildiği bir aşkla
  • ve tutkuyla sevmiştir Sedatı. Aralarında bir keresinde konuşmuşlardı bunu:
  • -Senin bir erkeği sevmekten öte tutkuyla bağlanmana saygı duyarım.. 
  • ama bunu benden bekleme... sana karşı duyduklarım aşk olamaz....olsa olsa büyük bir minnettarlık, şefkat ve saygıdır... bir erkeğin başaka bir erkeğe aşık olmasına aklım ermiyor... fiziksel ilişkiden haz duymakta ve vermekte iki tarafın da farklı beklentileri var...tatmin edildiği sürece ilişki sürebilir ......ancak aşk olamaz...
  • -Senden aşk dilenmedim ...ben sevgimi karşılık beklemeden büyüttüm...
  • tek başıma bununla başa çıkabilirim.... bana verdiklerin ve yaşattıkların için hep sana minnettarım. Dostumsun.Korkma hiç bir zaman hakettiğimden fazlasını istemedim.


Sedat okullar kapanmadan basket oynarken düşüp ayak bileğini kırmıştı. Haftalarca ayağı alçıda kalmış yürürken , merdiven inip çıkarken yardım almıştı. Can sabahları okula giderken önce Sedatı uğrayıp almış okuldan çıkışta da evinde onunla oturup ders çalışmış test çözmüştü.
Evde yalnız oldukları günlerde Sedat yatakta dinlenirken yanına uzanmış... başını göğsüne koyup öyle çalışmışlardı...İkisi de birbirinden etkileniyordu.. Canın oral sex deneme teklifini Sedat itirazsız kabul ettiğinde bunun ilişkilerinin vazgeçilmez bir parçası haline geleceğini bilemezlerdi... 

bar çıkışında eve gidemeyecek kadar sarhoş oldukları o gece ... 
Sedat'ın uçağına bir kac saat vardı ... eve gidip annesinin tantanalı vedalaşmasına
maruz kalmadan önce can la başbaşa kalmak istiyordu... .....taksimdeki büyük otellerden birinde kalmaya karar verdiler tuttukları oda Haliçe bakıyordu...gün ağarmak üzereydi....

  • ve duşa girdiler birlikte...
  • ve çocuklaştılar tenlerine değen su damlalarının coşkusuyla...
  • ve köpükleri birbirlerine atmaya başladılar....
  • ve ilk kez Sedat uzanıp bir öpücük kondurdu Can'ın dudaklarına...
  • ve ikinci öpücük daha uzun ve tutkuluydu....
  • ve birbirlerinin tenini köpüklerle bezemeye başladılar...
  • ve Sedat , Can'ın kafasında şampuanı köpürttü...
  • ve burnuna bir beyaz bulut kondurdu...
  • ve göğsünü soldan sağa bir deniz dalgası yerleştirdi...
  • ve sonra aşağı doğru bir s çizdi....
  • ve Can , Sedat'ın omuzlarına beyaz apuletler koydu köpükten....
  • ve gösterişli bir subay üniformasındaki gibi bileklerine doğru gümüşi desenler çizdi....
  • ve ikisi de birbirinin sertleşmiş organlarını köpüklerle örttüler...
  • ve yavaşca temizlediler çıplak tenlerini
  • ve sanki birbirini artık hiç görmeyecekmişcesine resimlerini ezberlemeye çalışarak baktılar uzun uzun....
  • ve küveti doldurarak içine bütün kokulu losyonları döktüler...
  • ve küvetin ayakucundaki mumları yaktılar
  • ve ışığı söndürüp suyun içinde birbirlerine sarılarak uyudular....



....bazen aşkı yaşarken içinde olduğumuz mutluluğu anlayamayız...
biz bir telaş içinde bir yerden bir yere koştururken o duygu dışardan farkedilir.
o enerji hiç bitmeyecekmiş gibidir aşk yaşarken. ...
.bazen aşk yoktur...aşk açlığı yaşarız.....
aşka aşık olmuşuz bir kere... buldugumuz ne varsa koyarız aşkı beklerken o boşluğu doldurmak için... 
sebepsiz sahipleniriz en yakınlarımızı...ya da çevremize hükmetmeye başlarız....
aşksız kalınca...kendimize de cevremize de zarar veririz... ....
bazen aşk geliverir aniden...bir telefonla...bir mesajla....bir şarkıyla... 
başlar yeniden alevlenmeye ufak ufak...hızla buyur...bacayı sarar... 
karşılık beklemeden sevmek guzeldır, ama hangimiz sevebiliriz kayıtsız şartsız?
....bazen aşkın yerine dostluk koymaktır ilaç... 
eğer aşkımız karşılıksız kalmışsa...eğer aşkımızı silip atamıyorsak...
enerjisini kullanırız ... dost oluruz ne kadar zor da olsa ..
uzak ta da olsa....sevince... insan sevince sevgisi için her şeyi yapar.... 
hasret de çeker....kıskanır da....sevişir de... günü gelince vazgeçebilir de....

Zaman geçer , su  akar yolunu bulur, 

İkisi de seçtikleri dallarda başarılı oldu.
Sedat hem yüzmede ülkesi adına büyük başarılar kazandı hem LA de okudugu endüstri mühendisliği ile umutveren bir otomobil tasarımcısı oldu. Can hep istediği gibi resim eğitimi aldı akademide,öğretim görevlisi oldu... sergiler açtı....ödüller kazandı...akademide okurken bir kaç kez Sedat la yazıştı. Sedat tan gelen mektuplar zamanla kısaldı, posta kartlarına dönüştü.
Dünyanın en uzak yerlerinden MERHABA laştılar. İstanbul a geldiği günlerde buluştular.
Sedat Universite bittikten sonraki sene yurda döndü ve Amerikalı bir kızla evlendi....
19 Mayıs ta Hilton da yapıldı düğün... bahçede...havuzbaşında...bütün yakın arkadaşları aynı masadaydılar.... düğün marşı çalarken zeminden bahçeye inen gösterişli süslemelerle gecede parıldayan yuvarlak merdivenden inerken damatla gelin göz kamaştırıyordu...
Can o gece mutluluktan ağladı..


BITTI...