9 Şubat 2013 Cumartesi

Cemal ve Ege







Ne kadar şanslıyım...diye düşündü kalabalığın içinde kimse birbirine benzemiyor...her insan yeni bir hayat...ortak olan tek yanımız yaşadığımız şehir :İstanbul....
 

....İçlerinden biri, İzzet ...Sivas'lıydı...bir barda korumaydı... 
gündüz bir markette çalışıyordu..memleketten geldiğinde kimsesi yoktu... 
Istanbul'la kavgası hiç bitmemişti...Bir barda memleketlisi bir kızla tanıştı.. 
adı Deniz'di... geceleri barda şarkı söylüyordu... çok hoşlandı İzzet Deniz'den...birlikte oldular.... 
Deniz travestiydi...hiç bir kadınla olmadığı kadar mutlu oldu... sevdiler birbirlerini..kızın yanına taşındı kısa süre sonra.. İlişkileri gittikçe derin bir sevgiden kıskançlığa dönüştü..... 
Kıskançlık öfkeye...öfke nefrete..nefret şiddete karşı konulmaz bir hızda dönüşüyordu... 
Bir gece Deniz'i kucağında kanlar içinde hastaneye getirdi İzzet... polise ifade verdi...kıskandığı bir adamı ve Deniz'i bıçaklamıştı... Adam kaçıp kurtulmuştu....Deniz davacı olmadı..zamanla iyileşecekti belki ... ama İzzet almıştı en büyük yarayı... Tutuklandı...tedavi gördü....artık yalnızdı... 

....Bir başkası, adı Deniz ...travesti barda şarkıcı...

Küçük yaşta annesinin ölümünün ardından evlenen babası üvey ana zulmünden kurtarmak için uzak bir akrabasının yanına komi vermişti Deniz'i. Hep şarkıcı olmak istemişti...lokantada çalışırken söylediği şarkılarla dikkat çekmişti....dikkat çekmeyi seviyordu...
uzak akrabası koynuna girmeye başladıktan sonra evine dönemedi....
ilk öğrendiği duygulardan biri zevk almaktan utanmak olmuştu.....
her bahtı kara gibi o da Ankara'nın yolunu tuttu onsekiz yaşına gelince...lokanta ve barlarda garsonluk yaptı...askerden sonra Istanbul'da bir arkadaşının çalıştığı barda iş buldu....kadın giysileriyle sahneye çıkıp şarkı okuyacaktı....erkeklerle yaşadığı ilişkilerde hep hak etmediği bir bedende hakkı olmayan zevkler yaşadığını düşünmüştü.....ilerde ameliyat olup kadın olarak duygularından utanmadan bir aile kurmayı hayal etmişti...

Bir gün barda şarkı söylerken kendisini hayranlıkla izleyen bir çift siyah göz farketti..geceler boyu gelip konuşmadan sadece içerek kendisini izleyen bu yüz ona hiç yabancı değildi. Çocukluğunda bir lokantada çalışırken kendisinden büyük bir garson abisi vardı...Cemal...uzun boylu, esmer simsiyah kocaman gözlü.... Çok hoşlansa da belli edemeyecek kadar kendinden habersiz yaşıyordu o zamanlar...Program bitince masasına oturup konuşmaya başladılar...çocukluk aşkını böyle yakın ve ulaşılabilir bulmak Deniz'i çok mutlu etmişti...... konuştukça yanılmadığını anladı...Cemal'di.......eski işyerinden ayrılmış kendi lokantasını açmıştı...evlenmişti...çocukları vardı...İstanbul'a göçüp bir varoşta köftecilik yapmaya başlamıştı...

Kendisini tanıtmadan dinledi Deniz...çocukluğunu hatırlamak ilk defa bu kadar hoşuna gitmişti...ilk masum sevgisi...karşılıksız kalan ilk aşk...Gece bittiğinde evine bıraktı...Başka geceler de sürdü bu arkadaşlık ...Cemal onu tanımamıştı ve ancak birlikte oldukları ilk gece farketti Deniz'in travesti olduğunu...Kolay hazmedeceği bir durum değildi....
Ancak çok seviyordu , ona para bulup ameliyat olması için yardım etmeyi teklif etti...Deniz bunu kabul edemezdi...Adamda tutku haline gelmişti...

-Seni bu hayattan kurtaracağım evimin kadını olacaksın....diyordu sürekli...

-Artık görüşmeyelim, bara da gelme..ben kendi ayaklarımın üstünde durmak için yaşadım hep...evli barklı bir adamın metresi olmak için değil...

Bunun üstüne adam ortadan kayboldu bir süre....
Barda çalışmaya devam ediyordu Deniz..korumalardan biriyle ilişkisi vardı...Soyunma odasının kapısı açıldı bir gece Deniz sahneye hazırlanırken...Cemal'in görüntüsü aynada belirince kalktı konuşmak için Cemal'e doğru adım attı...aniden karnının sol alt tarafında bir sancı hissetti....nefesi kesildi... 


Üniversite öğrencileri kızlı erkekli bir grup gelip karşısına oturdu.. Her şey değişiyordu...genç kızlar kadınsı olmak zorunda değildi artık....erkekler daha feminendi...bunu anlamak için toplumun her katmanındaki insanı davranışıyla, giyimiyle, konuşmasıyla gözlemek gerekiyordu...ama en çok da üniversitelileri....


....Cemal 32 yaşında lokanta işletmecisi, evli iki çocuk babası... 
Anadolu'dan getirdiği bütün varlığıyla yerleşmiş İstanbul'a. Benimsemiş şehir yaşamını, aile içinde müşfik baba, dışarda sıkı kumarbaz, hovarda... Orucunu da tutar, bayramdan bayrama camiye de gider... Gençliğinde yaşadığı erkek egemen ortamda bir erkek sevgilisi olmuş... İstanbul'a gelince pavyonda şarkıcılık yapan bir travestiyle yaşamış....öldüresiye aşık olmuş ona.... bir erkekle dostluğun yeri ayrı...ailenin yeri ayrı diye düşünüyor...... Bir üniversite öğrencisiyle tanışmış lokantasında... gösterişli , feminen ama samimi bir gençmiş... ısınmışlar birbirlerine...sevişmişler... arabaya atlayıp bir kaç kez hafta sonu tekirdağ'a gitmişler motelde kalmışlar...

Ege 21 yaşında....hukuk fakültesinde okuyor...
üniversiteyi kazanınca annesi İstanbul'da ev tutmuş birlikte oturmaya başlamışlar. Babası Manisa'da işlerinden fırsat bulunca geliyor yanlarına....Ege'nin rahat daveanışları, arkadaşlarıyla serbestçe görüşmesi evde sorun yaratmaya başlamış...
Bir gün Cemal'le okul çıkışı buluştuklarında sırt çantasıyla arabaya bindiğinde:
-Beni buradan götür...bir daha eve dönmeyeceğim...istersen seninle kalırım..istersen bir iş bulana kadar bana bir yer gösterirsin...
demiş ve ağlamaya başladı..
-Dur bakalım oğlum ya...ne oldu? hele bir anlat..soluk al...
Cemal bunu söylerken Sarayburnunda sahilde çay ocağının yanına park etti arabayı...
iki çay söyledi...ve direksiyonda yan oturup Ege'ye döndü:

-Şimdi baştan anlat ne oldu?
-Cumartesi gecesi bardan dönüşte babam karşıladı beni..geleceğnden haberim yoktu.....karşısına çekti ve bana sorular sordu...
"Nerdeydin?..Kimleydin?...Neler yaptın?..Niye geç vakte kadar eve gelmedin?...İçki mi içtin?"...Kendi başımın çaresine bakarım dedim, sen bakarsın da şerefini kim koruyacak senin erkekliğinin dedi.


-Bugüne kadar kim koruduysa o korur dememle tokatı suratımda hissetmem bir oldu...burnum kanamaya başladı...anam kalktı araya girdi..o da nasibini aldı...babam çekti gitti...o eve girdiği anda ben bir daha girmem....

Cemal sustu ...bir süre denize, martılara, vapurlara bakarak konuşmadan durdular...Buraya gelmeyi seviyordu ikisi de... 
Sonra konuşmaya başladı:

-Delirme...ne yapacaksın...pansiyon mu tutucan...okulu mu bırakıcan...benim gibi işletmeci olup sermayedar mı pışpışlıycan?

Kocaman bir çocuk vardı karşısında sanki...uzanıp başını okşadı Celal...
Ege dönüp ağlamış suratıyla sevgilisine baktı...Bu babacan , sıcak tavrı babasından görmeyi çok isterdi...

-Baban ilişkimizi biliyor mu?
-Hayır
-Peki senin gay ilişkilerini nerden öğrenbilir ?
-Annemden...
-Adamın kaygılanmaya hakkı yok mu? Tek oğlunun ibne olması hoş bir şey mi?...Kızma ama öyle düşünür her baba...Soyunu sürdürmesini ister oğlunun....Evlenmeden bekar yaşamasına bile tahammül edemez...

-Benim en çok zoruma giden 21 yaşımda birilerine hesap vermek zorunda olmak...

Cemal arabayı çalıştırdı....Ege'nin yüzüne bakarak ikna edici bir tonda :

-Seni şimdi eve bırakıcam...bunu ailenle halletmen gerekiyor. Yine görüşürüz ama bu yaşadıklarına ben sebep olmak istemiyorum. Ancak kendi hayatını kurduğun zaman onlara hesap vermek zorunda kalmazsın..