13 Mart 2013 Çarşamba

yeni bir aşk-nedim/SON



Nedim 
Nedim'in numarasını çevirdi:
  • -Nasılsın Nedim, mutlu yıllar demek için aramıştım...
  • -Güzelim sana da mutlu yıllar, dün gece aradım kapalıydı...
  • -Dün gece hakkında konuşmak istiyorum...nerdesin?
  • -Evdeyim canım, Faruk'la beraber oturuyoruz.... gelsene?
  • -Birazdan sende olurum, gerçekten de konuşmaya ihtiyacım var...
.....
Bir saat sonra Mete Nedim'in evinde Boğaz'a karşı manzaralı koltukta oturuyordu.Nedim yere oturmuştu.
Eve girince geceden beri süren muhabbetin kalıntıları farkediliyordu: Yılbaşı gecesini iki sevgili başbaşa evde geçirmişti,
Faruk kahveleri getirdi,

  • -Başın sağolsun diyemedim daha sana, annen nasıl toparlandı mı biraz?
  • -Sağol Faruk , toparlanıyor ne yapsın ki?

Nedim kahvesinden bir yudum aldı ve sordu:

  • -Neler yaptın görüşmeyeli ? Son konuşmamızda taşınmak istiyordun ?
  • -Evet, bunu çok istiyorum...bir an önce taşınmalıyım.
  • -Ne oldu birden bu telaşlın niye?
  • -Nedim...evim dün gece soyuldu,
  • -Nasıl yani ? kim soydu ? sen evdeyken mi ?
  • -Bardan tanıdığım biriyle , hiç tanımadığım arkadaşı bendeydi gece...sabah erkenden gittiler, annemle kabristana gittim, dönüşte farkettim ki olan olmuş...
  • -Yapma yaaaa çok üzüldüm,

Nedim'in evdeki sigara yasağını Faruk çoktan delmişti, Mete ile birer tane yaktılar:

  • -Çok üzüldüm Mete, neler gitmiş?
  • -Maaş zarfım, altın künyem ve baba yadigarı yüzüğüm yok...
  • -Tabi en önemlisi o yüzük değil mi?
  • -En önemlisi benim bu düzene kuzu kuzu razı oluşum,
  • Faruk tedirgin olmuştu:
  • -Bunlar çete bile olabilir...bu insanları bulup hesap soramaz mısın?
  • -Dur be güzelim, o insanlar mı tek şüpheli, Mete evden çıkıp döndüğü sırada hırsızlık yapılmış 
  • olamaz mı ?
  • diye argüman geliştirdi Nedim,

Mete sıradan daha bir cevap bulamadı:

  • -Bilmiyorum ama , aradım "bakarız" gibi bir baştan savma cevap alınca da şüphelendiğim için kendimden utandım.
  • -Bu arkadaşların, ya da arkadaşınla görüşmeyi sürdürecek misin?
  • -Çalınan eşyalar ve para için bunlarla görüşmeliyim...
  • -Biraz sıkıcı ama bence de görüşüp en azından onlar mı yapmış öğrenmelisin.

Faruk yine heyecanla :
  • -Ama bu polislik bir hadise, bildirmelisin
  • dedi.
  • -Yok polisi hiç bulaştırmak istemiyorum...bir an önce annemin kiralık dairesine taşınmak
  • ve hemen unutmak istiyorum...
  • Nedim sakin ve ikna edici sesle:
  • -Olur mu canım , hemen ihbar edeceksin...
  • -Ne soracaklar? ne cevap vereceğim? bunları düşününce sıkılıyorum.
  • -İyi ama bu yalnız senin kendin için değil ki, bir seri hırsızlık vakası için polise yardımcı olabilir...
Mete sigarasını bitirene kadar susup, asıl yapmak istediğini söyledi:
  • -Evde bazı tadilat işleri yaptırmam gerekiyordu henüz bakmaya fırsatım olmadı, ama bu durumda boya badana bile yaptırmayı düşünmüyorum, hemen taşınabilmem için bana yardım et Nedim...
  • -Tamam güzelim iki güne kalmaz taşırız seni,
  • -Evi toparlamaya beraber gidelim Nedim,
  • teklifini yaptı Faruk.
  • -Tabi gideriz, elele verirsek hemen bitririz o işi.... yarın da boya badana için ekip yollarım hemen o işi de aradan çıkarırız bir günde.
  • Ama gel eve gidelim şimdi beraber...polisi arayıp ihbar edelim.

yeni bir aşk-sondan önce
Mete isteksizce kabul etti teklifi , başka alternatifi yoktu,
Nedim gidip giyinirken kapıda eski ve yeni sevgilisi dostça el skıştı. Faruk :

  • -Siz gidin ben biraz yatıp uyumalıyım yarın imalatın başında olmalıyım...
  • Mete iki eliyle sarıldı kendine uzanan ele :
  • -Faruk seni de rahatsız ettim ya, kusura bakma 
  • olmaz mı?
  • -Ne demek ya olur mu? Sen Nedim'in çok kıymetli arkadaşısın, beni de yakın bil olmaz mı? 
  • Nasıl yardım edebileceksem beni de ara,
  • -Teşekkür ederim.

Nedim ve Mete arabayla Cihangir'e döndüler.
Arabada hiç konuşmadılar, eve vardıklarında Nedim tutup öptü Mert'i dudaklarından. İtiraz edecek gücü bile yoktu Mert'in, sevgiye ve sarılmaya çok ihtiyacı vardı,
birbirilerinini üstündekileri çılgınca çıkarttılar ve yatakta buldular kendilerini...Uzun zamandır başka başka insanların izi olsa üstünde tenleri birbirini tanıyordu zaten, bir yolunu bulup birbirlerine akıttılar özlemlerini.
Nedim soluk soluğa kalmıştı yastığa yığıldığında,
Mert ağlamaya başladı gözlerini tavana dikip :

  • -Neden yaptık bunu?
  • -Neden seviştik diye mi soruyorsun?
  • -Evet...
  • -Neden acıkınca yemek yersek ondan...birbirimize acıkmışız...
  • -Peki Faruk?

Nedim yan dönerek dirseğinin üstünde doğruldu,Mert'in göğsünü okşuyordu bir eliyle :

  • -Kimseye bir söz vermedim...evlenirken verdiğim sözü bozduktan sonra kimseyi aldatmamaya karar verdim bir daha...
  • -Bugün tam da yeni yılın ilk gününde...
  • -Evet ne var?

Mert doğruldu yattığı yerden...yastığını da doğrultarak sırtını yatak başına dayadı, gözlerinin içine bakarak Nedim' e fısıldadı:

  • -Bana sevmeyi öğretecektin?
  • -İyi bir öğretmen değilim ben güzelim, benim yaptığım gibi yapmasını öğretemem...
  • -Dün gece bu yatakta üç kişiydik...
  • -Biliyorum
  • -Nasıl biliyorsun?
  • -Eve geldiğinde suratından okuduğum aldatılmışlık duygusundan.
  • -Gece seviştiğim yabancı aslında para isteseydi verirdim, ama çalmayı tercih etti.
  • -Kimseye sormadan bir şey yapmak ister insan bazen,
  • -Kimseye sormadan birini incitip, hırpalayıp, aşağılamak istedin mi hiç?
  • -Hayır , ama böyle yapanları tanıdım.

Mert ayağa kalktı...sigara yaktı.Sokaktan yansıyan kış güneşinde çıplak vücudundaki kıllar parlıyordu...Nedim de kalkıp arkadan sarıldı sevgilisine:

  • -Seni sevmeyi seviyorum
  • -Yapma allahaşkına...tam da günü ha...
  • -Günü mü olur sevmenin? sevişmenin?
  • -Biz buraya neden geldik hatırlıyor musun?
  • -Tabi, 155 i arayıp polisi çağırmaya geldik...
  • -İyi işte , koyun can derdinde kasap et derdinde...
  • -Neden? Kasap koyuna sevdalanamaz mı?
  • -Kasap dükkanındaki koyunlardan biriyim yani?
  • -Salak...seni özgür bıraktıkça bana geliyorsun...benim suçum seni bağlayıp kendime köle yapmamak mı?

Mert yüzünü dönerek Nedim'in dudaklarına bir öpücük kondurdu:

  • -Kölen olmamı ister miydin?
  • -Hayır, seni böyle seviyorum.

Giyindiler, polisi aradıktan hemen sonra gelen memurlara hırsızlığı bildirdiler, sorular, cevaplar, parmak izi derken akşamın dokuzuna kadar sürdü yalnız kalmaları.
Faruk'u arayıp dışarda yemek için haberleştiler.
Evden çıkarken Nedim bir kez daha öpmek istedi Mert'i:

  • -Yeter ama, lütfen,
  • -Neden?
  • -Faruk bizi beklerken böyle yaparsan onun yanında nasıl rahat olacağım ben?
  • -O bunu farkında değil mi sence?
  • -Yapma ya...sahi mi?
  • -Evet ...istersen soralım...
  • -Ne sorması ya, saçmaladın, hadi çıkalım.


Eve hırsız girdiğinin haftasına Valikonağı'ndaki apartman dairesine taşınmıştı . Paris dönüşü İnci ile beraber Mete'nin taşınacağı daireyi gezdiler, Nedim ve Faruk bir hafta içinde boya badana ve ufak tefek tadilatıyla ilgilendi, küçük bir kamyonete koyup taşınırken artık güzel bir dostluk doğmuştu bu dörtlü arasında.
Kitapları kolilerden çıkmaya başladı, kitaplıktaki raflara yerleştirdi, tuhaf ama hiç bir eşya kırılmamıştı taşınırken, İnci'yle birlikte paketleri açıp yıkadıkça yerine kaldırdılar.
Taşıma sırasında Pervin Hanım börek ve çöreklerle , taze çaydan sorumluydu hep,

Yeni bir ev, yeni bir yaşam bellekte taptaze umutlarla açıldı.
Bir sevgililer gününde daha yalnızdı...
Elinde tuttuğu Paris damgalı Alain imzalı kartın ön yüzünde Eyfel kulesinde öpüşen iki delikanlı vardı...
"Şu anda karısı ve kızıyla belki de televizyon seyrediyor"
diye düşündü.
Nedim ve Faruk haftasonunu Bodrum'da geçiriyordu.
İnci bir an bile kopmaksızın bütün gün ve gece , Marie ile telefonla ya da internetten konuşuyordu.
Annesini aradı:

  • -Nasılsın Pervin Sultan...yalnız mısın?
  • -Günaydın Mete'cim ....kim olsun ki köpeciğimle ben 
  • -Pasta alıcam senin sevdiklerinden çay koyar mısın?
  • -Tamamdır, bekliyorum canım.

insanın en büyük özelliği en kötüsüne bile zamanla alışmaktır...
Pervin Hanım ve oğlu Mete bir arada yaşamaya alıştılar,
Nedim ve Faruk bir süre sonra yataklarını da yollarını da ayırdı,
İnci hamile kalmayı başarmıştı sonunda, Marie ile Paris'te yaşıyordu,
Alain kendinden haber vermeyi aksatmadan sürdürdü...


yeni bir aşk- sonu

yeni bir aşk 5-Alain-Zahit





Alain 
Gecenin sonuna doğru Marie İnci'yi aradı, özlemişti sevgilisini, İstanbul'u, üç arkadaşının yemekte olduğunu duyunca kıskandığını saklamadı, telefonda heyecanla konuşurken sesi titriyordu İnci'nin.
Bir kadının çok özel duygularını böylesine dışavurması alışılmadık bir şeydi, kadınlar genelde duygularını sert bir kabuk arkasına saklayarak güçlü durmayı marifet sayıyordu.
Gece yarısından sonra hesabı ödeyip kalktıkları zaman Mete ile İnci sarılıp ağladılar,
İnci'yi evine bıraktıkları taksiyle Cihangir'e dönerken Alain sordu:

  • -Siz ikiniz sevgili miydiniz?
  • -Hayır çok yakın dostuz...
  • -Ama ben İnci'nin bakışlarında ve sesinde bunu hissettim bu gece,
  • -Bana umutsuzca aşık olduğu bir gençlik dönemimiz oldu...ama kendisine tercihimi söyledim ve ona hiç yalan söylemedim.

Geceyi uyumadan sabaha dek sevişerek geçirdiler. Alain Mete'yi hiç bırakmak istemiyordu ama sabahki Paris uçağı için erkenden alana gitmesi gerekiyordu, yatakta kollarını Mete'ye dolayıp sabahın iilk ışıklarına bakarak konuştu:

  • -Vedalaşmayı sevmem, alana gelmeni istemiyorum
  • -Saçmalama,burda mı vedalaşalım ?
  • -Evet, en iyisi bu, bu evde , bu yatakta kalmanı istiyorum,
  • -Kahve yapalım o zaman , birer kahve içelim,

Kahvenin kokusu eve yayıldı, giyinip sofadaki küçük masada karşılıklı oturdular,
sade ve şekersiz kahvelerinden bir yudum aldılar, Mete sordu:
  • -Ne diyorsun İnci'nin dünkü sözleri için? Marie ile mutlu olacak mı?
  • -Marie İnci'yi seviyor, ama birlikte yaşamayı denemediler ,
  • bir şey söyleyemem, ya sen ne düşünüyorsun? Seni düşündüren ne?
  • -İnci'nin mutlu olmasını istiyorum, o kadar...Anne olmak istiyor, bunda garip bir şey yok...ama yabancı bir ülkede babasız bir çocuğa sahip olmak kolay mı?

Alain anne ve babasız bir ortamda büyüdüğü için aile kavramı kutsaldı onun için:
  • -Annesiz veya babasız çocuk olmak değil, esas önemli olan aile ortamını verebilmektir. Bak ne diycem : annesiz bir çocuk isteseydin...benimle bir çocuğa sahip olmak ister miydin?
  • -Sadece varsayımları konuşuyoruz öyle mi ? ben iyi bir baba olur muyum dersin ?
  • -Evet, İyi bir baba olabilirsin, iki insan isterse sevgi dolu bir yuva verebilir çocuğa,
  • -Kadınların derdi de bu zaten , evlenecek adam yok,aile olmak istedikleri güvenli erkek yok onlara göre,
  • -Haklısın belki feminizmin sonuçları bu : kadınlar da erekekler kadar yırtıcı;
  • insan eve geldiğinde huzur bulmak ister, yarışmadığı tartışmadığı bir sıcak kucak ister, dışarda kavga ettiği dünyadan kaçıp sığındığı kalenin kralı olmayı hayal eder,

Alain bir sigara yaktı ve ilk nefesten sonra Mete'ye:
  • -Herşey çok güzeldi, bunun devam etmesini istiyorum, benimle yaşamak ister misin?
  • Mete:
  • -Bence de çok güzeldi, ama bu duyduğum 
  • en saçma teklif
  • Alain :
  • -Peki sorumu değiştiriyorum, benimle yaşlanmak ister misin?
  • Sarılıp öpüştüler....
  • Alain telefonla çağırdıkları taksiye binip gitti.

Bayram tatilinden sonra Mete ofis ve ev arasında günlerini geçirmeye devam etti. Alain sürekli mesaj atıyordu, bu kadar ilgiye alışık değildi. Haftasonunda İnci reklam filminin postproduction için Paris'e gitti, ne Marie hakkında, ne de Alain hakkında konuşamadıkları o kadar çok şey vardı ki.
Yine ertelediler.
Mete annesiyle bir akşam yemeği yemek için onu dışarı çıkardı, Nişantaşında her zaman gittikleri lokantada yediler.
Akşam iş çıkışında sakin bir yemek yiyerek rahatlamak isteyenlerin uğrak yeriydi,
anne-oğulu aşina oldukları bir özenle ağırlamak için masanın etrafında dönüp duran garsonlar hızla donattılar masayı:
  • -Burayı hep severdin, evde beğenmediğin bir yemek olunca buraya koşup kendi kendine yemek yerdin,
  • -Hatırlıyorum, babamla da hep buraya gelirdik, sahi , sevmediğim yemek var mıydı?
  • -Olmaz mı? Kerevizden, bamyadan, pırasadan hiç hoşlanmazdın,
  • -Sebze yemeklerini sonradan sevdim heralde...
  • -Bunda benim de hatam oldu, seninle ilgilenenleri takip etmeye başladığımdan sonra
  • sevdin her yemeği, ondan önce pürelerle, mamalarla oyalayıp duruyorlardı,
  • -Anneannem de mi?
  • -O da...ne de olsa bizim dönemlerde şimdiki gibi beslenmeye dikkat edilmiyordu,
  • kansızlık, obezite gibi sorunların adı konmamıştı
  • -Evet şimdi çocuk sahibi olanlar en azından ortalama bir diyetisyen kadar bilinçli olmak zorunda, doktorlar öyle zorluyor ki,öyle birini tanıyorum ki bütün gününü çocuğuna yemek yaparak geçiriyor,
  • -O kadar da değil ama, genç anneler bütün bir hayatının odağına bebeklerini yerleştirmemeli,
  • -Kadınların sorunu bu belki de, eşini de, aşkını da, kariyerini de elinin tersiyle itecek kadar büyük bir içgüdü annelik,
  • -Bela geliyorum demez, ama önlem almazsa kadın çocuk büyütürken esir olur ve esir eder,

Çok şık yaşlı bir beyefendi yanlarına gelip başsağlığı dileyene kadar sohbet sürdü...
Tanıdıklara rastlamak bu lokantada oldukça kolaydı. Ailece görüşmeseler, birbirlerine gidip gelmeseler de yılların verdiği alışkanlıkla bu semtte oturanlar ve çalışanlar birbiriyle selamlaşır , hal hatır sorardı hala.
  • -Görüyorsun değil mi? Ben bu sokaktan bu şehirden uzakta yaşayamam, çünkü bu tanıdık çemberinden kopmak istemiyorum,
  • -Nerden çıktı şimdi bu?
  • -Merve, son zamanlarda beni de Amerika'ya çağırıyor, hem de ısrarla,
  • plan yapmış bana oturacağım evin fotoğraflarını bile yolladı,
  • -Hadi canım, nerden esmiş?
  • -Babandan sonra yalnız kalmamı istemiyor, hem de oğlunu yetiştirirken benim de yanında olmamı istiyor,
  • -Bunun için senin ülke değiştirmen mi gerekiyormuş?



İstanbulda yaz bitiminde sokaklar , bahçeler ve insanlar solgunlaşır. Gençler aşık olmak için yeni bir bahar fırsatı yakalamıştır, çocuklar okul telaşıyla yazın bütün parlak renklerinden uzak giysilere bürünür, çalışanlar için yoğun ve tatil dönüşü en sıkıcı dönemini yaşıyorken 
ihtiyarlar bir yazı daha kazasız geçirdiklerine şükrederek bir dahaki yaz mevsimini görebilme umuduyla kış uykusuna uyanır.
Mete ile yedikleri akşam yemeğinden sonraki hafta annesi Amerika' ya kızının yanına gitti, ancak döndüğünde konuşmaları gereken bir konu vardı :
Yönetim kurulundaki yerini alarak Mete'nin şirkette yönetime katılmasını istiyordu, Babasından kalan hisselerle yine yönetimde söz sahibi olacak, annesinin de desteğiyle şirkete sahip çıkacak ve istediği gibi yönetebilecekti.
Hayal kurması bile güzeldi, kendi şirketinde bir reklam bölümü kurmayı istiyordu , şirketin yabancı ayağını da İnci'nin yönetmesi çok güzel olacaktı. Ne de olsa artık Marie ile hayatına yeni bir yol çiziyordu, Fransa ya yerleşecekti.
Belki Alain ile rakip firmalar olarak çalışacaklardı, kim bilir bu denge belki ilişkilerine de olumlu yansıyabilirdi.
İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Alain ile konuşmamışlar, haftalar geçmiş , iş yazışmaları ve konferans konuşmalar dışında dışında bir tek özel kart gelmişti, kartın arkasında şu satırlar vardı:

  • Senden tek isteğim :
  • seninle bir ömre bedel yedi gün
  • gözümü yanında açmak için yedi gündoğuşu
  • sesine , kokuna, sohbetine doymak için yedi öğle vakti
  • sahipsiz bir ormanda sahibim olman için yedi ikindi
  • ıssız bir adada kumlarda elele yürümek için yedi günbatımı
  • yabancı bir şehirde gözlerinde vatanımı bulmak için yedi gecemavisi
  • tenden yakın candan içeri koynunda eriyip gitmek için yedi katran karası gece
  • senden tek isteğim :
  • bir ömre bedel yedi gün yediveren gülün olmak 

Sabahları kahvaltıya Reasürans çarşıya geliyor oturuyordu,
Soğuk ve yağışlı günlerde renkler parlaklığını yitirse de sigara yasağını bahane edip dışarı taşan kafeler ve lokantalar canlılık katıyordu Nişantaşı'na,
Annesi yokken düşünüp taşınacak vakti oldu bol bol,
Cihangir deki evi bırakacaktı, annesiyle oturmak ve ona yakın olmak istiyordu İnci'yi özlüyordu, garip ama bu kızın bu kadar aniden hayatından çekip gitmesi içini acıtmıştı,
Nedim'le son telefon konuşmasında artık yalnız yaşamadığını öğrenmişti , birlikteyken sinema festivalinde tanıştıkları iç mimar Faruk'la beraberdi,
Aşksız kalmak diyet yapmaya benzer: bir kere kendini yalnızlığına inandırdın mı artık dünyanın en güzel insanı bile seni yalnızlığından kopartamaz
Tanımadığı birisiyle seks yapmayalı çok olmuştu, o akşam bara gidişinin tek nedeni buydu
.
Uyandığında yabancı bir yatakta ve çırılçıplaktı
Yine başka bir yatak...yine gece olanları hatırlamak istemediği bir sabahtı, başı ağrıyordu...

bardaki sigara dumanı ve alkolün etkisindeydi hala.

Zahit 

Ortahalli döşenmiş bir evde, elinde kahvaltı tepsisiyle Zahit görününce puzzle taşları yerine oturmaya başladı. Bara girdiğinde doğruca iki shot içmek için oturduğu bar tezgahında karşısındaki orta yaşlı bakımlı adamla göz temasına girmişti.Yanına geldikten sonra konuşmaya başlamışlardı, Zahit fizyoterapistti, fakat ne hastanede ne de muayenehanede çalışmak ona tatmin getirmemişti, Ankara'dan ayrılıp Dalyan da bir lokanta işletmeye başlamış, ticaretten pek anlamadığı için aileden kalma bütün evleri arsaları bu uğurda satıp birikimini tüketmişti. Bu hezimetin ardından kalan bütün varlığını bırakarak, karısından boşanmış, İstanbul!a yerleşmişti. Ayrıldığı karısı kızıyla beraber Dalyan da yaşıyordu.
Konuşmuşlar, dansetmişler ve daha sonra da Zahit 'in Bağcılar'daki bekar evine gelmişlerdi.
Tenindeki izler dışında sevişmelerinden hiç bir şey hatırlamıyordu.


Bir yandan giyiniyordu Mete, geceyi hatırlamadığı gibi, nerde olduğunu eve nasıl döneceğini de kestiremiyordu, kafası bulanıktı, kolsuz fanila ve bokser donuyla gelişmiş kaslı evsahibini gündüz gözüyle görüyordu, hoş adamdı, kahve, ekmek, peynir, bal dolu tepsiyi yatağın yanındaki küçük sehpaya koyarken çocuk gibi şaşkın ve heyecanlıydı... birden uzandı ve dudaklarını öptü:
  • - Günaydın

Şaşkındı Mete:

  • - Günaydın...Gece nasıldım? hatırlamıyorum....
  • - Mukemmeldin, hayatımda gördüğüm en güzel sevişen insansın,
  • - Keşke ben de hatırlasaydım,
  • - Hatırlatırım istersen, kahvaltı etmiyor musun?
  • - Yok, ben böyle olurum bazen,senle ilgisi yok, sadece kahve içiyorum,
  • - Peki öyleyse, gece hep ben konuştum, sen pek bir şey anlatmadın...
Mete içinden gülümsedi : "Ne anlatacaktım ki? bunun bir gecelik bir ilişki olduğunu mu "
  • - Barda tanıştığım biriyle bir gece geçirmek istedim, sadece buydu
  • - Ben de öyle, ama senin gibi birisini hiç tanımadım, çok doluydum her anlamda beni müthiş rahatlattın, bana çok iyi geldin,
  • - Ben aslında önemli bir toplantıya yetişmeliyim, Nerdeyiz, nasıl gideceğim bir taksi çağırır mısın?
  • - Tabi, hemen arıyım, taksici arkadaşım var, sana kartımı vermek istiyorum,
  • yine görüşmek isterim, beni ara...
Az sonra taksideydi, arka koltukta sigara yakarken dikiz aynasında gözgöze gelip onay aldığı şöfere seslendi:
  • - Cihangir'e gitmek istiyorum. 
akıp giden suya baktı kaldı dün geceden kalan son izler de silindi duş teknesinin deliğinde kayboldu
...
tam uyumaya niyetlenmişti ki inci akşama yemeğe çıkmak için aradı sabah paristen gelmişti:

  • -neler yapıyorsun?
  • - yatıyordum
  • -içkili misin?
  • -hayır uykusuzum
  • -iyi uyanınca bana gel o zaman
  • -gelirim
  • -geç kalma
  • -peki

yeni bir aşk-Nadide / 4



Nadide 

Sabah güneşi henüz yükselirken Mete annesiyle kahvaltı etmek için hazırlandı.
Nişantaşı'na geldiğinde köşebaşındaki arsız çingeneyle gönülsüzce pazarlık ederek bir demet hüsnüyusuf aldı.

Dedesinin de gençliğini yaşadığı, babaannesinin ve de annesinin gelin olup bu kapıdan girdiği çocukluğunda her katında artık bazısı yaşamayan amcalar, halalar ve çocuklarının oturduğu apartmanın kapısında durdu bir an,
Maçka Parkı'na bakan tescilli Birinci Cumhuriyet Dönemi mimari yapılarından asansörlü, beş katlı yüksek tavanlı aileden kalma apartmanın ağır ferforje kapısındaki pirinç aslan kafasını okşamayı çocukluğundan beri sevmişti.
Yeni trendler peşinde kent dışındaki sitelere veya Kadiköy yakasına taşınmış diğer aile fertlerine rağmen annesi buradan kopamamıştı.
Bütün arkadaşları ve aile dostları bu çevrede yaşamasa da
o yürüdüğü yolları, yıllardır alışveriş yaptığı küçük manavı, banka şubesini, pastaneyi, zaman zaman vitrinlerine bakmakla oyalandığı, ama daha çok da içeri girip sevdiklerine zamanlı zamansız hediyeler aldığı marka dükkanlardan vazgeçemiyordu.
Sonunda apartmanın adıyla aynı isimde babasının adı soyadı yazan zile bastı,
görüntülü güvenlik telefonundan annesinin sesi geldi :


  • -Kim o?
  • -Anne benim, Mete..
  • -Açıyoruuuuuuuuuuuummm....

Apartmanın kapısından içeri girdiğinde o çok iyi bildiği eskiden kalma temizilik kokusu ve parlak beyaz mermer basamakların iki yanında itinayla bakımı yapılan bir kaç iç mekan bitkisi loş sabah ışığında Mete'yi karşıladı. 

Asansörün demir kapısının ardından çift kanatlı ahşap kapıyı açıp içerden sıkıca kapatarak düğmeye bastı ve pencerelerinden merdiven boşluğu ve merdiven korkuluklarının gölgelerinin hareketiyle oyalanarak en üst kata çıktı. Daire kapısı aralıktı...
İçerden koşarak annesinin köpeği alman kanişi "schatzie" geldi ve koklayarak burnunun ucuyla paçalarını ıslattı. Ardından Nadide Hanım geldi, üzerinde kolsuz kapalı boyunlu etek boyu dizüstünde tiril tiril ipek bir yazlık elbise vardı, belli ki çok erken kalkılmış hazırlanılmıştı.



  • - Hoş geldin canım, bu ne güzel çiçekler böyle, hiç de unutmazsın,
  • - Her seferinde karıştırıyorum hangisini daha çok sevdiğini, papatya mı bunlar mı?
  • - Geç içeri Mete'cim terasta hazırladım kahvaltıyı,ben de "schatzie" yi gezdirmeye geldiler sandım,
  • her sabah birileri götürüp getiriyor, akşam ben çıkarıyorum parka.
  • - Duydum böyle bir sektör açılmış kriz nedeniyle...
  • - Öyle deme çok yararlı oluyor bizim gibi yaşlanınca...
  • - Sen yaşlı mısın şimdi?
  • - Eh nerden baksan torun torba sahibi olacak yaştayım değil mi ya...
Bu konunun açılması için henüz erkendi, Mete duymamış gibi yaparak terastaki masada her zamanki yerine oturdu. Manzaranın bu kadar geniş olduğunu unutmuştu, her seferki gibi yine Adalara kadar uzayan Panaromadan etkilendi.
Annesi bir vazoya yerleştirdiği Hüsnüyusufları da masaya koyup, çaylarını porselen fincanlara doldurduktan sonra oğlunun karşısına oturdu. 
Oldum olalı beyaz kolalı masaörtüsü ve misafirler için kullanılan porselen çay takımları
gerçekten önemsenen misafirleri için annesinin vazgeçilmez VİP servisiydi.
Taze ev poğaçasından, vişne, incir ve portakal reçeline, jambonlu yumurtadan, taze sıkılmış portakal suyuna kadar...
Masada bir kuş sütü eksikti...

  • -Ellerine sağlık masa muhteşem görünüyor....Söyler misin bütün bunları bu sabah mı hazırladın ?
  • -Evet bu sabah hazırladım. Neden sordun?
  • -Anne sen sabah kaçtan beri ayaktasın ?
  • -Artık ezanla birlikte uyanıyorum her sabah, güneşin doğuşunu izlemek ne güzelmiş
  • bilmezdim...
  • -Peki mutfakta yardımcın yok mu hala?...
  • -Sence ben mutfağııma başka birini sokar mıyım?
  • -Temizlik ? Alışveriş ?
  • -Onlar için yine bir yardımcım var tabii...tek başıma altından kalkamam ki...

Kapı çaldı o sırada , köpeği gezdirmeye gelmişlerdi.
Mete bu arada annesi ve babasınn gençliklerinde gezmeyi, eğlenmeyi ne çok sevdiklerini düşündü, anneannesiyle daha çok vakit geçirdikleri çocukluğundan kalan bir lezzetti ev poğaçası.
Hele o reçellerin tadına doyum olmazdı, her mevsim kendine göre yeni reçellerle birlikte anılırdı: Kışları ayva, havuç, portakal; bahar gelince : incir, sakız kabağı, yazın: vişne,çilek, kayısı...


  • - Ama başlamamışsın bile, ne oldu?
  • - Anneannemi özledim ben ...
  • - Sorma geçenlerde Babalar Günü için kabristana uğramıştım, kabrin taç başlığını kırmışlar...
  • nasıl oluyor da bunca güvenlik varken böyle cesurca giriyorlar , talan ediyorlar üstelik de kırıp dökmekle ne geçiyor ellerine? bilemiyorum
  • - Hatırlar mısın "Aç Sınıfın Laneti" diye bir kitap okumuştuk seninle,
  • - Evet, tiyatrosunu da izlemiştik değil mi?
  • - Sence bütün bu yaşadıklarımız, çatışmalar, öfkeler, isyanlar ilk kez mi başımıza geliyor?
  • - Yok tabi haklısın ama insan öfkeyle yüzleştikçe daha çok korkuyor karanlıktan...

Mete ile annesi uzun zamandır karşılıklı huzurla oturup arkadaşça konuşmamışlardı, ikisi de bunu çok özlemişti...
Arkadaşlık ettikleri günler geride kalmıştı, anne - oğul olmaktansa hiç vazgeçemiyeceklerdi.
 
Kahvaltıyı iştahla yedikten sonra annesi kahvelerini yapıp getirdi...Mete buluşmasının en önemli anına geldiklerini düşünürken:
  • -Mete'cim, diye söze başladı , bu son olanlardan dolayı benim kafam iyice karıştı , istersen önce sen bütün bu olan biteni anlat ...sonra da beni dinle, olmaz mı?
    -Kafanın karışmasına sebep yok annelerin en güzeli, babamla konuşup işten ayrıldım, 
    -Evet bu kadar kolay anlatılınca tabi karmaşık değil, ama sen bu işin başında
    yurtdışında yüksek yapmaya gittiğin zaman okul bitince dönüp şirketin başına geçmek istemiştin,
    -Evet, istemiştim, ama gerçekte şirkette sadece bir ofisim ve yönetim kurulunda bir sandalyem oldu,
    hepsi bu.
  • -Kafanın karışmasına sebep yok annelerin en güzeli, babamla konuşup işten ayrıldım,
  • -Evet bu kadar kolay anlatılınca tabi karmaşık değil, ama sen bu işin başında
  • yurtdışında yüksek yapmaya gittiğin zaman okul bitince dönüp şirketin başına geçmek istemiştin,
  • -Evet, istemiştim, ama gerçekte şirkette sadece bir ofisim ve yönetim kurulunda bir sandalyem oldu,
  • hepsi bu.


Yaşlı kadın kahvesini bitirip fincanı masaya bırakırken, kaşlarını kaldırıp sesini biraz daha alçaltarak:

  • -Peki güzelim bu şirketin senden ve ablandan başka varisi olmadığını unuttun mu?
  • Bir gün herşeyin başına geçeceksin zaten, o zaman bütün ofisler ve sandalyeler senin olmayacak mı?
  • -Anne olay bu kadar basit değil, babam her konuşmada özel hayatımla ilgili
  • ileri geri konuşarak beni de kendini de boş yere üzüyor.
  • -Özel hayatın derken, geçen sene attığın nişandan mı bahsediyorsun?
  • -Ve başka şeyler...
Mete bunu söyler söylemez ayağa kalktı ve bir sigara yakmak için paketi çıkarırken
izin ister gibi annesinin yüzüne baktı :

  • -Ne kadar içiyorsun günde bu meretten?
  • -Bir paketi geçmiyor...
  • -Umarım azaltırsın hatta bırakırsın bak hepimiz sonunda bıraktık...
Terastaki sarmaşıkların arasında korkuluklara dayanarak manzaraya karşı sigarasını içerken:
  • - Babam da sen de sigaraya erken başlamışsınız, ben son bir kaç yıldır içiyorum
  • günü gelince bırakırım...
  • - Gelip oturmayacak mısın karşıma?
  • - Bitti işte ...geldim...
Gözlerinin içine bakarak konuştu yaşlı kadın:

  • - Oğlum , doğumundan itibaren anneannen benden daha yakın oldu hep sana,gençtim, çalışıyordum, kariyerimin başındaydım, iyi bir kimya mühendisi olmak istiyordum,büyükbaban da babanla benim birlikte çalışıp geliştirmemiz için bir işletme kurmuştu.
  • -Bundan hiç şikayetin olmamıştı bugüne kadar...
  • -İnsan zaman geçtikçe kendine de hayata da uzaktan bakıp daha farklı düşünebiliyor
  • -Sen şimdi uzaktan mı bakıyorsun hayata?
  • -Beni boşver...sen hayatın içindeyken olduğun yere doğru bakmalısın,arkadaşlarını, işini , sağlığıı düşünerek yaşamalısın.
  • -Bütün bunlardan varacagımız noktayı merak ediyorum gerçekten
  • -Ben seninle hep arkadaş olmak istedim,yaşamdaki tercihlerin nasıl olursa olsun bu ailenin biricik oğlusun ve baban ne derse ,nasıl konuşursa konuşsun onun gözbebeğisin.

Mete pek çok arkadaşını ve ilişkisini annesiyle paylaştığı için
bütün bu konuşmalardan babasının da haberi olduğunu,
ancak aile adının temiz ve onurlu kalması için ısrarla evlendirilmek istendiğini, başarısızlıkla sonuçlanan nişanın ardından evi terkederken anne babasının boşanma aşamasına geldiklerini bilmiyordu.

  • -Bundan sonra senden tek bir söz istiyorum,
  • nasıl ve nerde yaşarsan yaşa burası senin evin...
  • -Biliyorum annelerin en güzeli....
Sarılırken gözlerindeki yaşları gizlemeye çalıştı ana-oğul,
Mete vedalaşıp gün ortasında parlak renkli giyinmiş insanlardan ve arabalardan yansıyan gün ışığı dolu caddede yürümeye başladı.

Yaz sıcağı bunaltıyordu...

Maçka Park'ında çocuklarını gezdiren anneler, profesyonel köpek bakıcıları, gençler ve işsiz pek çok insan güneşin tadını çıkarıyordu.

Mete parkın içinden geçerken yeni açılan modern görünümlü kafeler ve hemen yanındaki çimenliğe yayılmış çevredeki apartman görevlilerinin özensizliğine gülümsedi.Bakımı geciken havuzda oynayan mahalleli çoluk çocuk yaz tatilini burada geçiriyordu.
Bu park henüz çok bakımsızken, kalay yapan çingeneler, çalılar arasındas derme çatma kulubelerle dolu güvenlikten uzak bir kör noktayken, Mete sevgilisiyle geceleri buluşup parkın kuytularında seviştiğini hatırlıyordu.İnsan tutkularının peşinde ne kadar cesur davranabiliyordu.
İnci'nin telefonuyla geçmişinden bugüne döndü:


-Mete'cim, dünden beri nasılsın? meşgul etmedim ya?
-İyiyim güzelim, annemle kahvaltı ettim, çıktım , yürüyorum, hayrola?
-Valla hayırdır inşallah...bu sabah haftalık yönetim toplantısında arkadaşlarla senin işi konuştum,
-Helal kız sana, ne oldu peki?
-Şimdi şöyle, yabancı ortakı projelerde yabancı dil bilen asistan arıyoruz,
-Nasıl yani, tercüman gibi biri mi?
-Tam olarak değil, şiimdiye kadar görsel iletişim veya sinema bölümlerinde okuyan öğrenciler yarı zamanlı çalışıyordu...
-İyi de benim uzmanlığım değil ki bu...
-Mete, bırak da bitireyim, senin sinema ve fotoğraf ilgi alanın değil mi ?
-Evet,
-Yüksek lisans için Fransa'da beş yıl yaşamadın mı? 
- Yaşadımsa ne olmuş?...
-Yaşarken ilgi alanlarının peşinden gidip vizyonunu genişletmedin mi?
-Abartıyorsun İnci...
-Abi, yaaaa...bi şey biliyorum ki konuşuyorum di mi?
-Tamam , şimdi burda konuşmayalım,
-Zaten onu diycem...yarın sabahtan Bozcaada'ya gidiyoruz, sen de geleceksin...
-Hoppalaaaa, iş yok güç yok...ne tatili bu ......?


Ertesi sabah İnci'nin 70 model kaplumbağasıyla yola çıktılar.
yeni bir anlaşma yaptıkları Fransız firmasının sanat yönetmeni ve reklam müdürüne mekan beğendirmek için reklam şirketini temsilen adaya gidiliyordu.
İnci'den başka bir de proje koordinatörü genç bir reklamcı buluşmaya giderken içlerinde hiç biri fransızca bilmediği için Mete'nin büyük yardımı olacaktı.



  • -Nasıl bari yakışıklı mı?
  • -Kim?
  • -Koordinatör...
  • -Ne o küçük beyimizin keyfi mi geldi ....
  • -Her sıkıntılı dönem bir ferahlıkla bitermiş, belki de benim kısmetim açılır?
  • -Haa bilmem...kendin görürsün...dünden gitti o ...bizi bekliyor...
  • -Ser veririrm sır vermem mi diyorsun...
  • -Bak şimdi bir yol ayrımı olacak onu kaçırırsak Ayvalık'ta buluruz kendimizi....
  • -Ne olur söylesen uzun mu ? kısa mı? esmer mi?
  • -Çocuk avutuyoruz sanki...
  • -Kızım uyuzsun sen...uuu yuuuuuuuuuuz...u-y-u-z....

yeni bir aşk -İnci / 3




İnci
Brunch için kat kat terasında Pazar gününü geçiren her türlü insanla dolu mekanda buluşmuştu İnci'yle....Burada kolayca kaynaşıp tanışır insanlar; çocuk parkından faydalanan aileler, reklamcılar, yazarlar, senaristler, yeni iş kapmak isteyen eski aktörler, eski aktörlerden feyz:))) almak için çırpınan çömezler; hepsinin de bir umudu, bir de söyleyecek sözü vardır...susulmaz burada...Boğazın serin suları gibidir sohbetler uzadıkça akar gider.İşten ve yeni tutmak istediği evden uzun uzun konuştuktan sonra Mete İnci' ye kuşkuyla sordu:

  • -Sence de daha iyi bir pozisyon bulamam değil mi?
  • -Neden umutsuzlanıyorsun, bir temiz sayfa açıyorsun, her seviyede görüp öğreneceğin pek çok şey var.
  • -Öyle de hep yönetici asistanı olarak mı kalacağım?
  • -Sen zaten yönetici olduğun bir işten ayrılıp iletişim veya yayıncılık alanına geçmek istemedin mi?
  • -Evet ama insana biraz koyuyor, o kadar okuyup çalıştıktan sonra....
  • -Bir de şöyle düşünelim, sen hangi pozisyonda olursan ol o işin hakkını fazlasıyla vereceksin...bunu bir yerlerde okumuştum:emek değerini bulur elbet....
  • -Bulur ya...balık bilmezse halik bilir
Kahkahalarla güldüler, İnci yeni bir sigara yakarken sordu:

  • -Ev konusunda çok acele etmiyor musun?
  • -Neden acele olsun, babam şirketle ilgili bütün kredilerimi kesecek nasılsa...
  • O evin kirası çok değil mi bir yönetici asistanı için...?
  • -Bilmem, yöneticisine bağlı....
  • -Yok...yok ben herşeyi temize çekmeden rahat edemeyeceğim...
  • -Siz erkeklerde böyle bir problem var zaten, griler yok hayatınızda... SİYAH VE BEYAZ
  • en iyi bildiğiniz iki renk ....herşeyi silmeden yeni bir şey kuramıyorsunuz...
  • Ya da herşeyi birlikte sürüklüyorsunuz hayat boyu....eski evler, eski işler, eski arkadaşlar...
  • -Nasıl yani?
  • - Kuzucum , evi elden çıkarmadan önce biraz denersin, yeni maaşınla altından kalkabiliyorsan durur
Mete bunu hiç düşünmediğini gördü birden...
İnci haklıydı siyah ve beyaz dışında ara tonları da olmalıydı hayatın...Şakacı bir tonda sorduğu sorunun cevabı dramatik oldu:

  • -Peki sen SİYAH ve BEYAZ erkekler yüzünden mi evlenmedin hala...yani ?
  • -Aşk dolu, sevgi dolu, mükemmel bir karıkoca ilişkisi gördüm ben ailemde,
  • onu model aldım, uzaktan yakından benzerini bulma umudum olsaydı evlenirdim...
  • Az biraz mutsuz bir ana-baba modeliyle büyüyen arkadaşlarım mutlu evlilikler yaptı....
Gürültülü sesiyle İncinin arkadaşları yaklaştı yanlarına
  • - Merhaba şekerim nasılsın?
  • - Ooo Elvan'cım bu ne güzel sürpriz böyle....
  • - Tanıdın mı Reşat'ı ...bu da kızımız Büşra...
  • - Tanıdım tabi...nasılsınız? Nikahınıza gelmiştim en son , kızını facebook'ta görüyorum, maşallah...iki yaşında mıydı?
  • -Evet teyzesi...görüşüyor musunuz kızlarla?
  • -Pek olmuyor...herkes kendi telaşında...Mete'yi hatırladın mı?
  • -Merhaba, nasılsınız?
  • -Teşekkür ederim iyiyim...
  • ........
  • -Hiç gitmeyecekler sandım...
  • -Aman sus, bu kadarıyla kurtulduğumuza şükür,
  • -Ne bu ya...evlenmiş, çocuk yapmış ...kutsal aile tablosu mu?
  • -Başka konusu yok kadıncağızın, çok koştu bu herifin peşinden, çocuk yapmak için
  • de bi o kadar uğraştılar...neyse onlar ermiş muradına...
  • -Kocasını tanıyorum gaybar'dan...
  • -Hadi yaaaa...inanmam...
  • -Daha ayrıntı da verebilirim istersen, beni tanımamazlıktan geldi......
İnci'yle pazar günü buluşmalarının en sürpriz olayı Mete'nin tek gecelik bir macerasının Mine'nin arkadaşının kocası çıkmasıydı....
Akşama doğru öpüşerek ayrıldılar, Mete eve dönmeden annesini aradı:


  • -Nasılsın Nadide Sultan?
  • -iyilik beyzadem...şükür aradın...kızarsın diye aramadım hep kapalıydı telefonun
  • evde de yoktun...mesajlarımı görmüşsündür...
  • -Evet canımın içi, uyanık olduğun her saat başı mesaj bırakmışsın nerdeyse...
  • -Haksızlık etme, sen nerelerdesin ?
  • -İyiyim valla, olanları biliyorsundur , yeni iş ve ev arıyorum..
  • -Anlattı baban, o da üzülmüş, nedir bu sizden çektiğim bilmem ki...Akşam da bir toplantı için Zürih'e uçtu..
  • -Eh yarın kahvaltıya geliyim de o zaman bol bol dedikodu yapalım...
  • -Şimdi gel istersen burda kalırsın,
  • -Annecim sağol yorgunum , yarın sabahtan damlarım,hadi görüşürüz, ciao....
  • -Sen bilirsin canım, öpüyorum, dikkat et kendine
Burnuna sabah kahvaltısındaki lezzet ve çeşit bolluğu gelmeye başlamıştı bile...