Alain
Gecenin sonuna doğru Marie İnci'yi aradı, özlemişti sevgilisini, İstanbul'u, üç arkadaşının yemekte olduğunu duyunca kıskandığını saklamadı, telefonda heyecanla konuşurken sesi titriyordu İnci'nin.
Bir kadının çok özel duygularını böylesine dışavurması alışılmadık bir şeydi, kadınlar genelde duygularını sert bir kabuk arkasına saklayarak güçlü durmayı marifet sayıyordu.
Gece yarısından sonra hesabı ödeyip kalktıkları zaman Mete ile İnci sarılıp ağladılar,
İnci'yi evine bıraktıkları taksiyle Cihangir'e dönerken Alain sordu:
Geceyi uyumadan sabaha dek sevişerek geçirdiler. Alain Mete'yi hiç bırakmak istemiyordu ama sabahki Paris uçağı için erkenden alana gitmesi gerekiyordu, yatakta kollarını Mete'ye dolayıp sabahın iilk ışıklarına bakarak konuştu:
Kahvenin kokusu eve yayıldı, giyinip sofadaki küçük masada karşılıklı oturdular,
sade ve şekersiz kahvelerinden bir yudum aldılar, Mete sordu:
Alain anne ve babasız bir ortamda büyüdüğü için aile kavramı kutsaldı onun için:
Alain bir sigara yaktı ve ilk nefesten sonra Mete'ye:
Bayram tatilinden sonra Mete ofis ve ev arasında günlerini geçirmeye devam etti. Alain sürekli mesaj atıyordu, bu kadar ilgiye alışık değildi. Haftasonunda İnci reklam filminin postproduction için Paris'e gitti, ne Marie hakkında, ne de Alain hakkında konuşamadıkları o kadar çok şey vardı ki.
Yine ertelediler.
Mete annesiyle bir akşam yemeği yemek için onu dışarı çıkardı, Nişantaşında her zaman gittikleri lokantada yediler.
Akşam iş çıkışında sakin bir yemek yiyerek rahatlamak isteyenlerin uğrak yeriydi,
anne-oğulu aşina oldukları bir özenle ağırlamak için masanın etrafında dönüp duran garsonlar hızla donattılar masayı:
Çok şık yaşlı bir beyefendi yanlarına gelip başsağlığı dileyene kadar sohbet sürdü...
Tanıdıklara rastlamak bu lokantada oldukça kolaydı. Ailece görüşmeseler, birbirlerine gidip gelmeseler de yılların verdiği alışkanlıkla bu semtte oturanlar ve çalışanlar birbiriyle selamlaşır , hal hatır sorardı hala.
Gecenin sonuna doğru Marie İnci'yi aradı, özlemişti sevgilisini, İstanbul'u, üç arkadaşının yemekte olduğunu duyunca kıskandığını saklamadı, telefonda heyecanla konuşurken sesi titriyordu İnci'nin.
Bir kadının çok özel duygularını böylesine dışavurması alışılmadık bir şeydi, kadınlar genelde duygularını sert bir kabuk arkasına saklayarak güçlü durmayı marifet sayıyordu.
Gece yarısından sonra hesabı ödeyip kalktıkları zaman Mete ile İnci sarılıp ağladılar,
İnci'yi evine bıraktıkları taksiyle Cihangir'e dönerken Alain sordu:
- -Siz ikiniz sevgili miydiniz?
- -Hayır çok yakın dostuz...
- -Ama ben İnci'nin bakışlarında ve sesinde bunu hissettim bu gece,
- -Bana umutsuzca aşık olduğu bir gençlik dönemimiz oldu...ama kendisine tercihimi söyledim ve ona hiç yalan söylemedim.
Geceyi uyumadan sabaha dek sevişerek geçirdiler. Alain Mete'yi hiç bırakmak istemiyordu ama sabahki Paris uçağı için erkenden alana gitmesi gerekiyordu, yatakta kollarını Mete'ye dolayıp sabahın iilk ışıklarına bakarak konuştu:
- -Vedalaşmayı sevmem, alana gelmeni istemiyorum
- -Saçmalama,burda mı vedalaşalım ?
- -Evet, en iyisi bu, bu evde , bu yatakta kalmanı istiyorum,
- -Kahve yapalım o zaman , birer kahve içelim,
Kahvenin kokusu eve yayıldı, giyinip sofadaki küçük masada karşılıklı oturdular,
sade ve şekersiz kahvelerinden bir yudum aldılar, Mete sordu:
- -Ne diyorsun İnci'nin dünkü sözleri için? Marie ile mutlu olacak mı?
- -Marie İnci'yi seviyor, ama birlikte yaşamayı denemediler ,
- bir şey söyleyemem, ya sen ne düşünüyorsun? Seni düşündüren ne?
- -İnci'nin mutlu olmasını istiyorum, o kadar...Anne olmak istiyor, bunda garip bir şey yok...ama yabancı bir ülkede babasız bir çocuğa sahip olmak kolay mı?
Alain anne ve babasız bir ortamda büyüdüğü için aile kavramı kutsaldı onun için:
- -Annesiz veya babasız çocuk olmak değil, esas önemli olan aile ortamını verebilmektir. Bak ne diycem : annesiz bir çocuk isteseydin...benimle bir çocuğa sahip olmak ister miydin?
- -Sadece varsayımları konuşuyoruz öyle mi ? ben iyi bir baba olur muyum dersin ?
- -Evet, İyi bir baba olabilirsin, iki insan isterse sevgi dolu bir yuva verebilir çocuğa,
- -Kadınların derdi de bu zaten , evlenecek adam yok,aile olmak istedikleri güvenli erkek yok onlara göre,
- -Haklısın belki feminizmin sonuçları bu : kadınlar da erekekler kadar yırtıcı;
- insan eve geldiğinde huzur bulmak ister, yarışmadığı tartışmadığı bir sıcak kucak ister, dışarda kavga ettiği dünyadan kaçıp sığındığı kalenin kralı olmayı hayal eder,
Alain bir sigara yaktı ve ilk nefesten sonra Mete'ye:
- -Herşey çok güzeldi, bunun devam etmesini istiyorum, benimle yaşamak ister misin?
- Mete:
- -Bence de çok güzeldi, ama bu duyduğum
- en saçma teklif
- Alain :
- -Peki sorumu değiştiriyorum, benimle yaşlanmak ister misin?
- Sarılıp öpüştüler....
- Alain telefonla çağırdıkları taksiye binip gitti.
Bayram tatilinden sonra Mete ofis ve ev arasında günlerini geçirmeye devam etti. Alain sürekli mesaj atıyordu, bu kadar ilgiye alışık değildi. Haftasonunda İnci reklam filminin postproduction için Paris'e gitti, ne Marie hakkında, ne de Alain hakkında konuşamadıkları o kadar çok şey vardı ki.
Yine ertelediler.
Mete annesiyle bir akşam yemeği yemek için onu dışarı çıkardı, Nişantaşında her zaman gittikleri lokantada yediler.
Akşam iş çıkışında sakin bir yemek yiyerek rahatlamak isteyenlerin uğrak yeriydi,
anne-oğulu aşina oldukları bir özenle ağırlamak için masanın etrafında dönüp duran garsonlar hızla donattılar masayı:
- -Burayı hep severdin, evde beğenmediğin bir yemek olunca buraya koşup kendi kendine yemek yerdin,
- -Hatırlıyorum, babamla da hep buraya gelirdik, sahi , sevmediğim yemek var mıydı?
- -Olmaz mı? Kerevizden, bamyadan, pırasadan hiç hoşlanmazdın,
- -Sebze yemeklerini sonradan sevdim heralde...
- -Bunda benim de hatam oldu, seninle ilgilenenleri takip etmeye başladığımdan sonra
- sevdin her yemeği, ondan önce pürelerle, mamalarla oyalayıp duruyorlardı,
- -Anneannem de mi?
- -O da...ne de olsa bizim dönemlerde şimdiki gibi beslenmeye dikkat edilmiyordu,
- kansızlık, obezite gibi sorunların adı konmamıştı
- -Evet şimdi çocuk sahibi olanlar en azından ortalama bir diyetisyen kadar bilinçli olmak zorunda, doktorlar öyle zorluyor ki,öyle birini tanıyorum ki bütün gününü çocuğuna yemek yaparak geçiriyor,
- -O kadar da değil ama, genç anneler bütün bir hayatının odağına bebeklerini yerleştirmemeli,
- -Kadınların sorunu bu belki de, eşini de, aşkını da, kariyerini de elinin tersiyle itecek kadar büyük bir içgüdü annelik,
- -Bela geliyorum demez, ama önlem almazsa kadın çocuk büyütürken esir olur ve esir eder,
Çok şık yaşlı bir beyefendi yanlarına gelip başsağlığı dileyene kadar sohbet sürdü...
Tanıdıklara rastlamak bu lokantada oldukça kolaydı. Ailece görüşmeseler, birbirlerine gidip gelmeseler de yılların verdiği alışkanlıkla bu semtte oturanlar ve çalışanlar birbiriyle selamlaşır , hal hatır sorardı hala.
- -Görüyorsun değil mi? Ben bu sokaktan bu şehirden uzakta yaşayamam, çünkü bu tanıdık çemberinden kopmak istemiyorum,
- -Nerden çıktı şimdi bu?
- -Merve, son zamanlarda beni de Amerika'ya çağırıyor, hem de ısrarla,
- plan yapmış bana oturacağım evin fotoğraflarını bile yolladı,
- -Hadi canım, nerden esmiş?
- -Babandan sonra yalnız kalmamı istemiyor, hem de oğlunu yetiştirirken benim de yanında olmamı istiyor,
- -Bunun için senin ülke değiştirmen mi gerekiyormuş?
İstanbulda
yaz bitiminde sokaklar , bahçeler ve insanlar solgunlaşır. Gençler aşık olmak için
yeni bir bahar fırsatı yakalamıştır, çocuklar okul telaşıyla yazın bütün parlak
renklerinden uzak giysilere bürünür, çalışanlar için yoğun ve tatil dönüşü en
sıkıcı dönemini yaşıyorken
ihtiyarlar bir yazı daha kazasız geçirdiklerine şükrederek bir dahaki yaz mevsimini görebilme umuduyla kış uykusuna uyanır.
Mete ile yedikleri akşam yemeğinden sonraki hafta annesi Amerika' ya kızının yanına gitti, ancak döndüğünde konuşmaları gereken bir konu vardı :
Yönetim kurulundaki yerini alarak Mete'nin şirkette yönetime katılmasını istiyordu, Babasından kalan hisselerle yine yönetimde söz sahibi olacak, annesinin de desteğiyle şirkete sahip çıkacak ve istediği gibi yönetebilecekti.
Hayal kurması bile güzeldi, kendi şirketinde bir reklam bölümü kurmayı istiyordu , şirketin yabancı ayağını da İnci'nin yönetmesi çok güzel olacaktı. Ne de olsa artık Marie ile hayatına yeni bir yol çiziyordu, Fransa ya yerleşecekti.
Belki Alain ile rakip firmalar olarak çalışacaklardı, kim bilir bu denge belki ilişkilerine de olumlu yansıyabilirdi.
İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Alain ile konuşmamışlar, haftalar geçmiş , iş yazışmaları ve konferans konuşmalar dışında dışında bir tek özel kart gelmişti, kartın arkasında şu satırlar vardı:
ihtiyarlar bir yazı daha kazasız geçirdiklerine şükrederek bir dahaki yaz mevsimini görebilme umuduyla kış uykusuna uyanır.
Mete ile yedikleri akşam yemeğinden sonraki hafta annesi Amerika' ya kızının yanına gitti, ancak döndüğünde konuşmaları gereken bir konu vardı :
Yönetim kurulundaki yerini alarak Mete'nin şirkette yönetime katılmasını istiyordu, Babasından kalan hisselerle yine yönetimde söz sahibi olacak, annesinin de desteğiyle şirkete sahip çıkacak ve istediği gibi yönetebilecekti.
Hayal kurması bile güzeldi, kendi şirketinde bir reklam bölümü kurmayı istiyordu , şirketin yabancı ayağını da İnci'nin yönetmesi çok güzel olacaktı. Ne de olsa artık Marie ile hayatına yeni bir yol çiziyordu, Fransa ya yerleşecekti.
Belki Alain ile rakip firmalar olarak çalışacaklardı, kim bilir bu denge belki ilişkilerine de olumlu yansıyabilirdi.
İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Alain ile konuşmamışlar, haftalar geçmiş , iş yazışmaları ve konferans konuşmalar dışında dışında bir tek özel kart gelmişti, kartın arkasında şu satırlar vardı:
- Senden tek isteğim :
- seninle bir ömre bedel yedi gün
- gözümü yanında açmak için yedi gündoğuşu
- sesine , kokuna, sohbetine doymak için yedi öğle vakti
- sahipsiz bir ormanda sahibim olman için yedi ikindi
- ıssız bir adada kumlarda elele yürümek için yedi günbatımı
- yabancı bir şehirde gözlerinde vatanımı bulmak için yedi gecemavisi
- tenden yakın candan içeri koynunda eriyip gitmek için yedi katran karası gece
- senden tek isteğim :
- bir ömre bedel yedi gün yediveren gülün olmak
Sabahları
kahvaltıya Reasürans çarşıya geliyor oturuyordu,
Soğuk ve yağışlı günlerde renkler parlaklığını yitirse de sigara yasağını bahane edip dışarı taşan kafeler ve lokantalar canlılık katıyordu Nişantaşı'na,
Annesi yokken düşünüp taşınacak vakti oldu bol bol,
Cihangir deki evi bırakacaktı, annesiyle oturmak ve ona yakın olmak istiyordu İnci'yi özlüyordu, garip ama bu kızın bu kadar aniden hayatından çekip gitmesi içini acıtmıştı,
Nedim'le son telefon konuşmasında artık yalnız yaşamadığını öğrenmişti , birlikteyken sinema festivalinde tanıştıkları iç mimar Faruk'la beraberdi,
Aşksız kalmak diyet yapmaya benzer: bir kere kendini yalnızlığına inandırdın mı artık dünyanın en güzel insanı bile seni yalnızlığından kopartamaz
Tanımadığı birisiyle seks yapmayalı çok olmuştu, o akşam bara gidişinin tek nedeni buydu.
Soğuk ve yağışlı günlerde renkler parlaklığını yitirse de sigara yasağını bahane edip dışarı taşan kafeler ve lokantalar canlılık katıyordu Nişantaşı'na,
Annesi yokken düşünüp taşınacak vakti oldu bol bol,
Cihangir deki evi bırakacaktı, annesiyle oturmak ve ona yakın olmak istiyordu İnci'yi özlüyordu, garip ama bu kızın bu kadar aniden hayatından çekip gitmesi içini acıtmıştı,
Nedim'le son telefon konuşmasında artık yalnız yaşamadığını öğrenmişti , birlikteyken sinema festivalinde tanıştıkları iç mimar Faruk'la beraberdi,
Aşksız kalmak diyet yapmaya benzer: bir kere kendini yalnızlığına inandırdın mı artık dünyanın en güzel insanı bile seni yalnızlığından kopartamaz
Tanımadığı birisiyle seks yapmayalı çok olmuştu, o akşam bara gidişinin tek nedeni buydu.
Uyandığında
yabancı bir yatakta ve çırılçıplaktı
Yine başka bir yatak...yine gece olanları hatırlamak istemediği bir sabahtı, başı ağrıyordu...
bardaki sigara dumanı ve alkolün etkisindeydi hala.
Zahit
Ortahalli döşenmiş bir evde, elinde kahvaltı tepsisiyle Zahit görününce puzzle taşları yerine oturmaya başladı. Bara girdiğinde doğruca iki shot içmek için oturduğu bar tezgahında karşısındaki orta yaşlı bakımlı adamla göz temasına girmişti.Yanına geldikten sonra konuşmaya başlamışlardı, Zahit fizyoterapistti, fakat ne hastanede ne de muayenehanede çalışmak ona tatmin getirmemişti, Ankara'dan ayrılıp Dalyan da bir lokanta işletmeye başlamış, ticaretten pek anlamadığı için aileden kalma bütün evleri arsaları bu uğurda satıp birikimini tüketmişti. Bu hezimetin ardından kalan bütün varlığını bırakarak, karısından boşanmış, İstanbul!a yerleşmişti. Ayrıldığı karısı kızıyla beraber Dalyan da yaşıyordu.
Konuşmuşlar, dansetmişler ve daha sonra da Zahit 'in Bağcılar'daki bekar evine gelmişlerdi.
Tenindeki izler dışında sevişmelerinden hiç bir şey hatırlamıyordu.
Yine başka bir yatak...yine gece olanları hatırlamak istemediği bir sabahtı, başı ağrıyordu...
bardaki sigara dumanı ve alkolün etkisindeydi hala.
Zahit
Ortahalli döşenmiş bir evde, elinde kahvaltı tepsisiyle Zahit görününce puzzle taşları yerine oturmaya başladı. Bara girdiğinde doğruca iki shot içmek için oturduğu bar tezgahında karşısındaki orta yaşlı bakımlı adamla göz temasına girmişti.Yanına geldikten sonra konuşmaya başlamışlardı, Zahit fizyoterapistti, fakat ne hastanede ne de muayenehanede çalışmak ona tatmin getirmemişti, Ankara'dan ayrılıp Dalyan da bir lokanta işletmeye başlamış, ticaretten pek anlamadığı için aileden kalma bütün evleri arsaları bu uğurda satıp birikimini tüketmişti. Bu hezimetin ardından kalan bütün varlığını bırakarak, karısından boşanmış, İstanbul!a yerleşmişti. Ayrıldığı karısı kızıyla beraber Dalyan da yaşıyordu.
Konuşmuşlar, dansetmişler ve daha sonra da Zahit 'in Bağcılar'daki bekar evine gelmişlerdi.
Tenindeki izler dışında sevişmelerinden hiç bir şey hatırlamıyordu.
Bir yandan
giyiniyordu Mete, geceyi hatırlamadığı gibi, nerde olduğunu eve nasıl
döneceğini de kestiremiyordu, kafası bulanıktı, kolsuz fanila ve bokser donuyla gelişmiş kaslı evsahibini gündüz gözüyle
görüyordu, hoş adamdı, kahve, ekmek, peynir, bal dolu tepsiyi yatağın yanındaki küçük sehpaya koyarken çocuk gibi şaşkın ve heyecanlıydı... birden uzandı ve dudaklarını öptü:
Şaşkındı Mete:
- - Günaydın
Şaşkındı Mete:
- - Günaydın...Gece nasıldım? hatırlamıyorum....
- - Mukemmeldin, hayatımda gördüğüm en güzel sevişen insansın,
- - Keşke ben de hatırlasaydım,
- - Hatırlatırım istersen, kahvaltı etmiyor musun?
- - Yok, ben böyle olurum bazen,senle ilgisi yok, sadece kahve içiyorum,
- - Peki öyleyse, gece hep ben konuştum, sen pek bir şey anlatmadın...
- - Barda tanıştığım biriyle bir gece geçirmek istedim, sadece buydu
- - Ben de öyle, ama senin gibi birisini hiç tanımadım, çok doluydum her anlamda beni müthiş rahatlattın, bana çok iyi geldin,
- - Ben aslında önemli bir toplantıya yetişmeliyim, Nerdeyiz, nasıl gideceğim bir taksi çağırır mısın?
- - Tabi, hemen arıyım, taksici arkadaşım var, sana kartımı vermek istiyorum,
- yine görüşmek isterim, beni ara...
- - Cihangir'e gitmek istiyorum.
akıp giden
suya baktı kaldı dün geceden kalan son izler de silindi duş teknesinin deliğinde kayboldu
...
tam uyumaya niyetlenmişti ki inci akşama yemeğe çıkmak için aradı sabah paristen gelmişti:
...
tam uyumaya niyetlenmişti ki inci akşama yemeğe çıkmak için aradı sabah paristen gelmişti:
- -neler yapıyorsun?
- - yatıyordum
- -içkili misin?
- -hayır uykusuzum
- -iyi uyanınca bana gel o zaman
- -gelirim
- -geç kalma
- -peki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder