Alain
- -Hadi biz de kumsala inelim ...
dedi Alain ve Mete'nin cevabını beklemeden eline henüz yarılanmamış şarap şişesini de alarak patikadan aşağı yürümeye başladı.
Hava nerdeyse kararmıştı.
Mete bu uzun boylu ve atletik genç adamın alacakaranlıkta kumdaki izinden yürümeye başladı.
Çok geçmeden İnci ve Marie'nin kumda sarmaş dolaş seviştiğini gördüler,
İki kadın yanyana ve bazen tek vucut olarak kumda uzanıyordu
Alain arkasına dönerek:
- -Ben sana dememiş miydim Marie her ortamda kendine zevk alacak bir şey bulur...
Mete zevkin ve tutkunun bu kadar kolay yaşanmasından yana olmadığını farketti,
kendine şaşırdı, uluorta yaşanan cinselliğin tu-kaka olduğu bir toplumda yaşadığı için yabancıların yanında ne kadar oryantalist düşündüğünü gördü,
- -Bayanlar...hava poyraza dönecek artık eve dönmeliyiz
diye seslenirken bile sesinde tanıdık bir maço korumacılık hissetti,
kendinden utandı.
Marie yerde kollarını İnci'nin beline dolamışken doğruldu ve yüzünü dönerek:
- -Bu akşam adada son gecemiz...biraz daha kumsalda kalalım babacık olmaz mı?...Yanımıza gelip otursanıza!
diye şımarık bir tınıda cevap verdi.
İnci bu olan bitene karşı sanki tepkisiz büyülenmiş gibi bırakmıştı kendini Marie'nin kollarına.
Alain hemen yanlarında denize karşı oturdu, Mete de yanına çöktü,genel bir ortamda hoşlandığı bir erkeğe bunu belli etmek, yaklaşmak zordu,ama şimdi yanında sıcaklığını hissettiği bu yabancı ten onu daha da etkiliyordu.
Bir yandan kasmayı bırakmak istiyordu, bir yandan da yanıbaşında sevişen kadınların birbirinin kollarında oynaşırken çıkardığı cocuksu keyif cıglıkları ve kahkahaları cesaret veriyordu,
Şarap şişsei ağızdan ağıza dolaşırken bir kaç kez Alain ile göz göze geldiler, karanlıkta yüzünün kızardığını hissetti, içi ürperdi.
Şişe bitince Marie'den yine bir coşku dolu ses geldi:
- -Şişe çevirmece oynayalım mı? Daire olup sırası şişe çevirelim ,sırası gelen bir parça giysi çıkarsın üstünden ve ilk çıplak kalan denize koşsun...
- -Soğuktan korkmuyor musun Marie?
- -Sevgili kuzenim ben Manş denizini yüzerek geçmiştim bir zamanlar...
- -Bir zamanlar hepimiz daha gençtik ,
- -Tamam o zaman denize girmeyelim, sırası gelen soyunmasın, ama
- çılgın bir şey söylesin,
- -Ne derece çılgın?
- -Hayatında pişman olmadığı bir şeyden bahsetsin,
- -Zor bir soru değil ki bu,
- -Evet ama bazen pişmanlık da çok zor değildir, her anımızda yaptığımız seçimlerden pişman olabiliriz,
dedi Marie, ve Alain'in elindeki sarma sigaradan bir nefes aldıktan sonra devam etti:
- -Mesela ben sevdiğim seviştiğim hiç bir ilişkimden pşiman değilim,
- -Belki haklısın, diyerek iç çekti İnci ve devam etti:
- -Öyleyse söylüyorum: Genç kızlığımda bir çocuk sevmiştim,
- yıllarca sürdü, ama ondan karşılık bulamadım, bu sevgimi sonsuza dek yaşatmaya söz verdim kendime, pişman değilim...
hep birlikte sustular...denizi dinlediler....
Alain sıra kendisine geldiğinde :
- -Hayat pişmanlıklar için çok kısa, o yüzden yaptığım hiç bir şeyden pişman olmam ben,ama....Keşke bir şişe şarabımız daha olsaydı
dördü de bu lafın üstüne kahkahalarla güldü...
Marie:
- -Bak gördün mü sevgili kuzenim, bir şişe daha şarabın yokluğundan bile pişmansın,
Mete :
- - Alain gibi ben de yuvarlıycam lafı o zaman...hiç bir pişmanlık hayatı yaşamaktan alıkoyamaz
ve devam etti:
- -Tıpkı şimdi yapacağım gibi
karanlıkta yanında onu izleyen Alain'a döndü ve dudaklarından öptü,
beklenmeyen bir şey değilmiş gibi dört kafadar konuşmaya devam etti,
iyice soğuk çıkınca toparlanıp lokantadaki masalarına döndüler,
birer kahve içtikten sonra yavaş yavaş evin yolunu tuttular,
Yolda durup yol verdikleri coşkulu gürültülü bir grup genç ellerinde fenerlerle en öndeki trampetçinin ardısıra dansederek limana doğru yürürken,
yüzleri boyalı kostümlü gençlri durup seyrettiler,
Alain kolunu Mete'nin beline sıkıca doladı.
Eve vardıklarında gece yarısını çoktan geçmişti
İnci ve Marie "iyi geceler" dileyip yukarıdaki odaya çıktılar,
az sonra da iki kadının keyifli mırıltıları ve gülüşmeleri duyulmaya başladı...
Alain Mete'ye yaklaşıp :
diye sordu fısıldayarak, Mete gözlerinni içine bakarak istekli genç adamın
elini tuttu ve :
- -Bu gece uyumak istemiyorum istersen oturup konuşabiliriz, ya da sen yat uyu ...
Uzun boylu ve atletik genç adam yanına oturup sordu:
- -Ne oldu ne düşünüyorsun...
- -Kendimle çelişiyorum
Mete hem Alain ile olmak istiyor hem de tek gecelik bu ilişkiden alacağı yaranın muhasebesini yapamıyordu, kafası karışıktı.
- -Geçmişi sorgulamakla, yarını hesaplamakla olacaklardan kaçamayız
- istiyorsan bu gece seninle kalmayı ben de çok istiyorum...
- -Ya sonra?
- -Sonra denen şeyi şu anda yaşayamayız
- -Dün de yok artık değil mi?
- -Aynen öyle, varsak bu an, şimdi var....
- -Kendimle çelişmem sana gülünç mü geliyor?
- -Hayır ama pişmanlıklar olmadan yaşamayı bilecek kadar olgunsun
- -Öyleyse?
- -İstediğinde uzanıp alabiliyorsan gerçek budur
- -İstediğimden eminim
- -O zaman al...seninim
Alain uzanıp Mete'yi dudaklarından öptü, dokundukça genç adamın kadife teninden ateş çıkıyordu sanki sıcaktı, istekliydi, karanlıkta odaya geçtiklerinde soyunmadan sevişmeye başladılar. Herşey iki gün içinde olup bitmişti, tanışmaları, yakınlaşmaları, sevişmeleri, sabah uyandıklarında pişman olmamaya söz vermiş gibi çırılçıplak seviştiler.
Sabahın ilk ışıklarına kadar uyumamışlardı,
birbirlerini yeni tanımış ama sanki hiç de yabancısı olmayan tenlerin buluşmasıydı sevişmeleri,
Mete yeni bir yaşama başlıyordu, yakın geçmişte bütün yaşadıklarından sonra böylesi hesapsız bir fiziksel boşalmaya hasretti, Alain daha önce yaşadığı apaçık bisesüel hayatında hiç seçim yapmamış,
hiç seçim yapmak zorunda kalmamıştı.
İki erkek birbirlerinin koynunda bütün bir geçmişin yorgunluğundan sıyrıldıkları bir uykuya daldılar.
Mete uyandığında , güneş çoktan yükselmişti,
telaşa yatağında uyumakta olan çıplak adamı uyandırdı ,
- -Alain uyan, yola çıkıyoruz bugün...
Alain gözlerini kısarak bir öpücük kondurdu Mete'nin dudağına:
- -Güzel bir geceydi, teşekkür ederim,
- dedi. Giyinip terasa çıktılar...
Çardağın beyaz keten gölgelikleri arasında kurulan kahvaltı sofrasında , Marie ve İnci kahvaltı sonrası kahvelerini yudumluyor ,tatlı tatlı sohbet ediyorlardı.
Marie iki adamın geceyi birlikte geçirdiklerinin farkındaydı, anaç ve tatlı bir tavırla sordu:
- -Nasıl , iyi uyudunuz mu? Ben harika hissediyorum, yazık ki dönüyoruz bugün...
- -Ya evet çok güzel bir geceydi, Ne zaman vapur var İnci?
Mete bunu sorarken meyvasuyu almış ve bir dilim ekmeğe tereyağı sürüyordu.
- -Yakışıklı kuzenim yorgun görünüyorsun, yola çıkmadan sıkı bir kahvaltı istemez misin? ...
Alain Marie'ye yaklaşıp küçük bir öpücükle teşekkür etti :
- -Kahve içmek istiyorum sadece, Marie bebeğim sen zaten her zamanki gibi harikasın
İnci kahvesini tazelerken Mete'ye doğru döndü ve yalnızca ikisinin görebileceği şekilde
"Ne alemdesin?" anlamında göz kırptı,
Mete gülümsedi ve meyvasuyunu bir dikişte bitirip kahve almak için ayağa kalktı:
- -Bu ada tatilinde hepimiz güzel şeyler yaşadık sanırım,
- şimdi kahvemi mutluluğun ve dostluğun devamına kaldırıyorum...
Marie kocaman gülümseyerek anaç tavrıyla sordu:
- -Demek ki hepimiz mutluyuz,tamam o zaman programımız nedir İnci kuzum?
- -Benim arabamla feribota binip İstanbul'a dönelim,
- Marie'nin isteği üzerine Kapalıçarşı'ya uğrayalım,
- sonra otelinize bırakırım sizi, dinlenirsiniz, yarınki yolculuk için hazırlık yaparsınız,
- akşam tekne turu planlıyorum, Başar Bey "perşembe akşamını unutma" diye mesaj atmış sabahtan ...
Herkes anlaştıktan sonra yola koyulmaları yarım saati bulmuştu,
Otoparktan bindikleri Kaplumbağa ile feribotla karşıya geçip İstanbul yönünde ilerlemeye başladılar,İnci yol boyunca akşamki tekne organizasyonu için
sürekli telefonla konuştu,
Alain ve Mete suskun çevreyi izlediler,
şehre vardıklarında kısa ve hızlı bir Kapalıçarşı turundan sonra Alain ve Marie'nin Taksim'de kaldığı otele vardıklarında akşam yedide buluşmak üzere vedalaştılar.
- -Seni de eve bırakıyım mı ? Ya da benimle gel ofiste biraz işim var, biraz konuşuruz ?
- diye sordu İnci Mete'ye yalnız kaldıklarında.
- -Konuşalım, zaten eve gitmek istemiyorum,
- - Tamam ofisten sonra beraber tekneye gideriz. Yeni bir projede takım arkadaşı olarak akşama sen de davetlisin
Taksim'den Valikonağı caddesine doğru yine trafik tıkalıydı, Mete sessizliği bozarak sordu:
- -İnci senin için de güzel bir tatil miydi?
- -Ne demek bu şimdi?
- -Bilmem, her zaman duygularını pek belli etmezsin, uyumlu olmak adına bazen rol yaparsın ya, görünürdeki mutluluk tablosu içten miydi?
- -Bak canım, inanmayacaksın ama böylesi bir ilişkiyi ilk kez yaşıyorum,
- buna ilişki demek için çok erken belki de, ama neyin nerde ve ne zaman başlayıp biteceğini her zaman bilemiyoruz, keyfini çıkarıyorum.
- -Bunu duymak istedim ben de...Yarın belki bir daha görüşmeyeceğimiz iki insanla çok yakınlaştık,
- Duygusal olarak bağlanmayı istemiyorum, buna engel olmalıyım,
- -Demek senin için de güzeldi?
- -Hem de çok....
- -O zaman sana bir haber veriyim: kişisel duygularımızı bir yana bırakırsak, bu proje bizim olduğu sürece o insanları görüşmeye devam edeceğiz
İki eski dost kahkahalarla parkettikleri arabadan inip ofisin bulunduğu apartmana girerken günün son ışıkları binayı yalıyordu.
İnci ve Mete arabayı almadan taksiyle teknenin beklediği Bebek sahiline gittiler,Alain ve Marie daha önce şöförle otelden aldırılmış, Başar Bey'i ortalarına almış
neşeli bir sohbetteydiler, teknede ofisten bir kaç genç ve yabancı konukları daha vardı.Tekne kıyıdan ayrıldığında hava kararmak üzereydi.
Başar Bey beyaz gömlek , bej rengi pantolon ve lacivert blazer ceketiyle yaz evsahipliği yapıyordu,
- -Nerde kaldınız yahu, çifte kumrular....sizi bekledik kalkmak için
- -Ne yapalım patron iş bekler, tekne bahane....
diye laf soktu İnci
- -Ah şu patronlar olmasa ne rahat olurdu işler di mi İnci?
gülüşmeler...Mete böyle durumlarda kötü hissederdi...
kimse oturup sorunlarını konuşmaz ama yeri gelince birbirini iğneler, acıtır, üzer....bu nasıl bir ego tatminidir ve ne işe yarar?
Alain beyaz şile bezi gömlek ve blucin giymiş yanık tenini ortaya çıkarmıştı, parfümü baş döndürücüydü. Mete'nin kulağına eğilerek:
- -Seni özledim bütün gün...diye fısıldadı.
Boğazın karanlık suyunda yakamozların dansını izlediler yanyana...Yalılar birer ikişer zengin ışık seline boğarken köprünün rengarenk yanıp sönen ışıklarının altından geçtiler.
Havai fişekler atılmaya başlayınca yabancı misafirler tedirgin oldu, İpek gece mavisi bir uzun elbisenin içinde yanık teniyle gecede parlayan Marie tedirgin dönüp İnci'ye sordu:
- -Nedir bu milli bayram filan mı?
- -Yaz düğünlerinde havai fişekler İstanbul'un vazgeçilmezidir
- -Kimse şikayetçi olmuyor mu kuzum?Bu ne gürültü...
- -Herkes düğün dernek yapıyor, taşrada bile aynı eğlencelere alışıldı,
Mete muzip bir kahkahayla :
- -Bir de silah atma geleneğimiz var ki düğünlerde,
- -O neden ?
- -Eh evlenince nasılsa artacak olan nüfus dengelensin diye
Buz gibi bir etki bıraktı bu espri...Alain güldü sadece...yolculuktan bahsedildi, ertesi günkü uçuş saatinden, döndükleri zaman katılacakları davetten, Alain birden konuşulanlardan sıkılmış gibi Mete'ye dönerek:
- -Bu akşamdan sonra bir süre görüşemeyiz...
dedi Mete hiç düşünmeden:
- -Tekneden çıkınca bana gidelim ister misin?
diye cevapladı...
Bir kaç saat sonra ikisi taksideydi,
eve gidene kadar dayanamamış ve elleriyle tenleri buluşmuştu bile
taksiden inip apartmanın kapısından girdikleri anda Alain sımsıkı sarılıp öptü Mete'yi:
- -Konuşmak istemiyorum yalnızca sevişelim...
Mete gözlerini kısarak alaycı sordu:
- -Başka emriniz beyzadem?
- -Benim olmanı istiyorum dün geceki gibi ateşli ve özgür ...
Bu zaten Mete'nin Alain'de bulduğu en güzel şeydi: Pişmanlık duymadan anı yaşamak. Gömleğinin aralığından göğsünü öperek soymaya başladı Alain'i dizlerinin üstüne çökerek pantolonunu indirirken sertleşmiş aletini ağzına aldı ve emmeye başladı. Alain ayakta durmakta zorlanıyordu, Mete'nin başını okşayarak ara verdi, yere diz çöktü, öpüştüler. Mete'nin boynunu göğsünü ve göbeğini öperek onu soydu, ikisi de yerde çırılçıplak kalmıştı. Uzun ve tutkulu sevişmelerinin ardından ikisi de patladı.
Alain ve Halının üstünde sırtüstü uzanmış sigaralarını içerken Mete sordu:
- -Yay burcusun değil mi?
- -Evet...ne bu çözülmez bilmece miydi?
- -Hayır, ben de koçum, pek fazla inanmam ama insanların burçlarıyla uyumlu
- kişilerle mutlu olduğunu biliyorum,
- -Peki biraz zorlasan şimdi ne istediğimi de bilebilirsin belki?
- -Neymiş?
- -Güzel bir masaj....
Mete Alain'in sırtına masaj yaparken adamın vücudunu hayranlıkla izliyordu, Daha sonra sıra Mete'ye geldiğinde masaj fazla uzun sürmedi, Alain Mete'nin içine girdikten bir süre sonra boşaldı.
Gece yarısı sona eren tekne gezisinden sonra Marie'nin ısrarlarıyla İnci'yle bir kaç gece mekanlarına gittiler.
Ağır caz lokalinden, türkü barına , meyhanesine Beyoğlu'nda uğramadık yer bırakmadılar,pek çok mekana girip birer içkiden sonra çıktılar.
Sabaha karşı son oturdukları gay barda dansettikleri beyaz gömlekli zayıf esmer, uzun boylu gençler
masalarına oturdu, ikisi de çok gençti, öğrenci olduklarını söylüyordu,
bilmedikleri bir dilde konuşmanın rahatlığıyla Marie İnci'ye sordu:
- -Bunlar nereye kadar ileri giderler?
- -Senin maddi gücüne bağlı,
- -Tabi onu anlıyorum ama ya ben bunlardan birini alıp otel odama kapansam...bir hafta çıkmasam?
- -Eğer istediklerini verirsen itirazları olmaz sanırım,
- -Neden buna maddi olarak bakıyorsun hayatım ya...karşılıklı isteklerimiz olacak birbirimizden
- elbette aynı şeyi istememiz beklenmez ki her zaman.
- -İyi ama biz buna fuhuş diyoruz, yasal değil ve ahlakdışı
- -Bütün bu saydıklarını her ilişkimizde yaşamıyor muyuz,biri istiyor, diğeri de kendi biçtiği bedele karşılık veriyor isteneni, bunlardan ayrı ofislerde mobbing, ailede şiddet ve ensest isteklerin çıkarla örtüşmediği zaman ortaya çıkmıyor mu?
- -Sen kendi ülkenin koşullarında belki daha özgür yaşıyorsun, ancak biz burada aile ve mahalle baskısıyla iç içeyiz.
- -Bunun yerel bir şey olduğunu mu sanıyorsun? "Kutsal Aile"yi İsa'dan beri tehdit eden her tür davranış tepkiyle karşılanır,cezalandırılır, ancak bunu delmek için ekonominin kurtarılması gerekiyor,
- -Evrensel olan her şey aslında ekonomide ayrılmaya başlıyor sence öyle mi?
- -Aynen öyle, romantizmin devri geçti, tıpkı sizin o şarkıdaki gibi Lale Devri miydi?
- -Bu saatte bu tartışmayı yersiz buluyorum, senin son gecen ve dinlenmen lazım sabah uçuşu için.
- -Beni sen uyandıracaksın bebeğim, o yüzden otele geliyorsun ve benimle uyuyorsun,
- -Buna itirazım olmaz, ama ya uyanamazsak,?
- -Saçmalama uyandırma servisi ne güne duruyor, hadi gidip yatalım ,
- -Tamamdır güzelim,
İki kadın sabahın ilk ışıklarında Taksim'deki otele girerken sokak lambaları sönmeye başlamıştı.
Haftasonu trafiği öğle saatlerinden itibaren İstanbul'u esir almaya başlamıştı,
İnci ve Mete konuklarıyla vedalaşmıştı, havaalanından ofise dönüyordu,
Mete derin bir iç çektikten sonra :
- -Bu maceranın da sonu... dedi
- -Ne macerası yahu adamlarla iş ortağıyız....Sence bu yaşadığımız bir kaç gün neydi?
diyerek İnci keyifli bir sesle itiraf etti:
- -Seni bilmem ama benim için bir ilkti,
...Mete kendini gerçekliğe taşımak istiyordu,
- -Her defasında bir ilktir benim için, ama olmayacak duaya amin diyemem
- -Nedir seni böyle karamsar yapan? artık bir işin var, hatta sevgilin bile var diyebiliriz.
- -Ben senin kadar kolay diyemiyorum bunun hiçbirini...
- -Ne yani geçen hafta işsiz kalmıştın, bu işi istemiyor musun?
- -Hayır güzelim, o manada demedim, bu iş ne kadar sürecekse varım elbette, ama "benim işim" diyebilmek için zaman istiyorum, sevgiliye gelince iki gece hoşlandığım biriyle uyudum diye sevgili olamam, onu tanımıyorum bile
İnci gevrek bir kahkahayla konuşmaya devam eder
- -Daha az evvel Havaalanında Alain'le ateşli öpüşmeniz neyi anlatıyordu o zaman?
- -Öpüşme öpüşmedir bi şey anlatması gerekmez...
- -Peki canım senin heyheylerin üstünde yine, bunları sonra konuşuruz.
Ofise kadar bir daha konuşmadılar, bir toplantıya girdiler ,
Cuma akşamının telaşıyla herkes kendini akşam paydosunda zor attı sokağa,
- -Hafta sonu nerdesin?
- -Evdeyim heralde, neden sordun?
- -Tamam , belki ararım görüşürüz ben de evde olucam
- -Oldu canım, İyi haftasonları...