3 Şubat 2013 Pazar

kan ve gül




yalnız geçen bir yaz akşamında temizlik yapmak geçer mi aklınızdan?
benim geçer...

kullanmadığım eşyalarımın, giymediğim giysilerimin durduğu bir karanlık odam var.
yalnızlıkla baş edemediğim zamanlar girip karıştırırım....
eski oyuncaklarım, okul kitaplarım, anı defterlerim, pul kolleksiyonum...
eski fotoğraflar.....45'lik plaklar.....
eski bir plak kapağında o yüzü gördüm...

ilkokula gidiyordum...bir kış günü okul dönüşü karşıma bir abi çıktı...
uzun boylu...kıvırcık saçlıydı...
koyu renk bir mont giymişti...yakasını kaldırmıştı...konuşurken ağzından buhar çıkıyordu...
-Ne güzel bir yüzün var dedi...
Yüzüme dokunarak...
utandığımı hatırlıyorum...hoşlandığım için daha çok utandım..
farketti...bu beni daha da çok utandırmıştı...
onu tanıyordum...televizyonda görmüştüm

Eurovision yarışmasında şarkı söylüyordu....


....eski şarkıları dinlemek
eski anıların kuytusunda bir odadan hiç çıkamamak duygusu gibidir...

aşk acısı yaşamadan önce şarkılardan öğrenmiştim...
benim değil ama büyük kız kardeşimin sevgilileri rüyamda sanki beni aldatmış...
başka kızlarla kaçmış gibi hüzünlü uyanırdım.
Cep fotoroman yıldızları gerçek karakterleriydi hayalgücümün...
Tarık Akan'dı her rüyama giren erkek sevgili...



kalbi kırılan bendim...
pişman olan...nedamet getiren ve acı çekense o...

Kışın Pangaltı'daki İnci Sineması..yazın açıkhava sinemaları...
filmlerde acı çeken hep kadın oyunculardı...
Hem aşıktım delicesine..hem onun duygularını yaşıyordum gizlice...
Türkan Şoray hayranlığım biraz da kadına kadınca bakmayı öğretti ...


İnternet yoktu bir zamanlar... ben de sanal değildim...gerçektim...
En büyük oyuncağım cilt cilt HAYAT MECMUASI olmuştu okul öncesi ve okul yıllarında.
HAYAT ANSIKLOPEDISI en büyük bilgi kaynağımdı lise yıllarına kadar...
RESIMLI BILGI vardı renkli ve eşsiz görsellikte bir ansiklopediydi...
ve canım SES MECMUASI....
bugünün bütün magazin programlarından renkli ve sahiciydi....
yakın zamanda gençten birisine bahsettiğimde
-Ses Dergisi'ni duymuştum...Ama SES MECMUASI'nı bilmiyorum...dedi


Çocukluğunda yaşadıkları belirliyor yaşam boyu mutluluğu...
Evde alışık olduğu lezzetleri arıyor yemeklerde de...
Gördüğü aşk filmleri gibi aşkkları arıyor...
Dinlediği şarkılardaki gibi mutlu ya da kederli oluyor...
Beğendiği sevdiği yüzleri arıyor sevdiklerinde...özlediklerinde..
Çocukluğunda öğrendiği konuşma dili gibi yaşama dilini de ömür boyu sürdürüyor.
Müzik nerelere götürüyor insanı...
eskilerin bulunduğu bir çuvala elini sokup bir eşya çıkarırken
bir yün ipliğin peşine takılarak bambaşka görüntülerin avuçlarına dolması gibi..
hangi geçmiş günler..mekanlar...
Bebek Belediye Gazinosu....çarşambaları kadınlar matinesi...
annelerimizle birlikte gidilen...
Zeki Müren..kanatlı, payetli giysileri...bornozuyla sahneye çıkışı....

Caddebostan Maksim Gazinosu...
Aynı kadroda Emel Sayın, Fatma Girik,
Sezer Güvenirgil...başarısız bir Marilyn Monroe taklidiyle....
Ahmet Özhan...henüz hacca gitmemiş...

Emel Sayın annemin eski bir arkadaşının kuzenidir...Onu çok daha gençliğinde bir kez görmüştüm
Mor süet çizmeler...mor triko mini etek ve kazak , belinde kalın deri kemer...

Plajlar..evet Istanbul içinde denize girilen plajlar vardı.
Fenerbahçe plajı...tahta kabinler..ve kabin bekçisi bir kadın ...aynı Pasaklı Sally
o da eski bir tlevizyon dizisiydi siyah beyaz TRT döneminden...
Suadiye Plajı...bir yaz akşamı herkes çıktıktan sonra kalmıştık nedense?
Koşarak kabinlerden çıkan üç delikanlı denize doğru koşarak ilerledi..
İçlerinden birinin kadın gibiydi göğüsleri...diğerleri onunla sevişiyordu...
İlk kez görmüştüm böylesini...


İstanbul bütün zamanlarda aşklar ve aşıklar için dünyanın en güzel zemini oldu.
Aramıza beyazcam ve paparazziler girmeden önce ünlüler yaptıkları işler ve aşklarıyla ailemizin fertleri gibiydi.
Ajda Pekkan komşumuzda Boğazın denize bakan sırtlarında beyaz bir apartmanda oturuyordu.
Erol Büyükburç aynı sokaktaydı. Nüket Duru ve Doğan Canku'nun oturdukları küçük ama şirin bahçeli pembe boyalıydı. Safiye Ayla dikkat çeken giysileriyle kasaptan kedilerine et ve kemik parçaları alırken
Mazhar Fuat Özkan Boğaz'a inen yokuşunu başında otostop çekerdi.
Bilgen Bengü okul formasıyla ders kırarken, Yeliz sokakta ip atlıyordu.
Ali Şen ve Şener Şen'le aynı serviste işe gidip gelirdi babam.
Ali Rıza Binboğa liseli kız arkadaşıyla ağaçların altında saklambaç oynardı.

İnsanlar ve aşkları da şarkı sözleri gibi açıksözlü ve renkliydi...
İnsanın ilk öğrendiği şarkıcılar ve şarkıları en son unutuluyor..45 lik plaklarımın arasında:
Sylvie Vartan, Johhny Hallyday, Elvis Presley, Frank Sinatra, Doris Day, Berkant, Mina, Rita Pavone,
Abba, Beatles ....bir de Chopin var.

Tozlu plakların arasında masal plakları da vardı...
33 devirli plaklarda ilk sesli masallar...Radyo tiyatrosu , arkası yarınlar gibiydi ...
Her erkek çocuğu gibi benden çok daha büyük kızlarla da nişanlıydım o zamanlar...
hele bakımlı giyiniyor ve makyajlıysa hiç kurtuluşu yoktu...

İlk gerçek aşkım ilkokul öncesi sarışın mavi gözlü bir kızdı .
Kızlar çabuk büyür...o da büyüdü...tutup evlendi erken yaşta.
Sonra hayatım boyunca mavi gözlü sarışın insanlardan hoşlanmamaya dikkat ettim.
Duygusuz oluyorlardı.
kan ve gül-6

Masallar hep devam eder...
gökten kaç elma düşerse düşsün...hala payını almayanlar vardır çünkü...
onlar da payını alana kadar ...herkes hak ettiği mutluluğu bulana kadar....

Aşklar filmlerde ve plaklarda daha uzak ama daha sıcaktı.
Televizyon dizileriyle odama dolmaya başladığında aşkın çok boyutlu olduğunu gördüm.
Aldanmalar, aldatmalar olmadan aşk daha güzeldi....Hayatıma giren beyazcam aşkları
biraz daha renklerini soldurdu duyguların , onları kanıksadım.
Hayatın benden daha cok sey bekledıgını öğrendikçe yetmedim kendime.
Gerçeğin karmaşasından hayallerle korudum kendimi....
Gerçek neydi?
Ailesinde anne babasının aşk evliliği yapmadığını anlarsa bir çocuk aşkı nerden öğrenir?
Bakarak, okuyarak, izleyerek ve hormonları aşk sinyali verene kadar çevresini gözleyerek.
Teşekkürler Al Capp...Chris Young... 
her sonbahar gelişinde...
eylül ayında okul açılır...eylül gerçekle düş arası bir mevsimdir...kısa sürer : 30 gün...
hayaller sararır...yaz aşkları rüzgarla süpürülür...neler yaşandıysa anıların toplandığı o karanlık odaya gider...
45lik plaklar gibi...eski dergiler...fotoğraflar gibi....onlarsız yaşayamayız...
onlar bizi biz yapar biraz da...

aşk bitmez...
aşk bitmeyecek...
kendini sevmeyi öğrenene kadar başkalarını sevecek yürek....