Alain
Gün batımınının
ardından akşamın alacası yerini mavi kadife bir gökyüzüne bırakırken
Bozcaada şarabı ve etten oluşan ana yemek etrafında güzel bir akşam yaşanıyordu.
Konuklarını İnci'nin patronunun arkadaşı bir mimara ait ada evinde ağırlıyorlardu, ev adanın manzaralı bir tepesinde, taş ve cam mimarisi olan kutu gibi bir yapıydı. Bahçesine kurulan ahşap gaz lambalarıyla aydınlatılmıştı,
Yabancı konuklar ve evsahipleri koyu bir sohbete dalmışlardı.
Fransa'da ödül alan türk filmerinden Yaşar Kemal'e
geleneksel lezzetlerden, yöresel baharatlara geniş bir yelpaze konuşuyorlardı. Reklam koordinatörü Başar,elli yaşın üstünde uzun boylu zayıf ve kır saçlı ,esprili ,dinamik biriydi,
Fransa'dan gelen konuklardan Marie çok uluslu bir firmanın sanat yönetmeniydi, Alain , firmanın ortaklarından karizmatik genç bir yöneticiydi.
Çeviriyi genelde Mete yapıyor, ancak bazen konuşmalar uzayınca özetlemekle yetiniyordu o zaman İnci'nin koordinatör arkadaşı kurnaz ama şakacı bir dille takılıyordu:
Bozcaada şarabı ve etten oluşan ana yemek etrafında güzel bir akşam yaşanıyordu.
Konuklarını İnci'nin patronunun arkadaşı bir mimara ait ada evinde ağırlıyorlardu, ev adanın manzaralı bir tepesinde, taş ve cam mimarisi olan kutu gibi bir yapıydı. Bahçesine kurulan ahşap gaz lambalarıyla aydınlatılmıştı,
Yabancı konuklar ve evsahipleri koyu bir sohbete dalmışlardı.
Fransa'da ödül alan türk filmerinden Yaşar Kemal'e
geleneksel lezzetlerden, yöresel baharatlara geniş bir yelpaze konuşuyorlardı. Reklam koordinatörü Başar,elli yaşın üstünde uzun boylu zayıf ve kır saçlı ,esprili ,dinamik biriydi,
Fransa'dan gelen konuklardan Marie çok uluslu bir firmanın sanat yönetmeniydi, Alain , firmanın ortaklarından karizmatik genç bir yöneticiydi.
Çeviriyi genelde Mete yapıyor, ancak bazen konuşmalar uzayınca özetlemekle yetiniyordu o zaman İnci'nin koordinatör arkadaşı kurnaz ama şakacı bir dille takılıyordu:
- - Mete Bey, çeviriyi özetlerken her kestiğiniz kelimenin kuruş kuruş bizden çıktığını düşünün, olmaz mı?
- -Efendim, gerekli olmasa kısaltmam, inanın
- -Tabi canım, takılıyorum sadece...
- -Hadi... hadi...gayet iyi gidiyor hiç şikayet etmeyin lütfen, asıl bu güzel yemekten sonra konuklarımızı nasıl eğlendireceğiz onu düşünelim,
- -Hiç üzülme, onları öyle bir bara götüreceğim ki, sanki suyun içinde hissedecekler,
- -Zaten pek beğendiler adayı, bu konukseverliğinizle onları etkilediniz ki nereye götürseniz itirazları olmaz,
- -Sen tabi tanıyorsun Fransızları , nasıl insanlardır , bana bazen yabancılar ikiyüzlü gelir,
- -Yok , o kadar da ön yargılı olmamak lazım, evet yabancı dilde konuşurken, yabancı bir ülkede
- herkes biraz farklı maske takar, ama ikiyüzlülük diyemeyiz,
- -Bunları çevirmemi ister misin?
- -Seni öldürürüm....
Yemekten
sonra kalenin arkasındaki kayalıkların arasındaki bara gittikleri zaman çoktan
kafaları dumanlıydı
denizden esen tatlı rüzgarda esen caz melodilerinin ardından gelen roman havası ile coşup danseden Marie ve İnci kendilerinden beklenmeyen kıvraklıkta figürlerle dansediyordu.
Başar ve Alain göbek havasıyla coşarken Mete rakısını yudumlayarak bardan izliyordu.
Mehtabın pırıltısında yürüyerek dönmek isteyen grupta İnci Başar'ın koluna girdi. Marie de onu yalnız bırakmadı.Alain de Mete'yle yanyana yürüyordu.
Tepedeki eve vardıklarında geceyarısını çoktan geçmişti. Diğerleri yatmaya hazırlanırken Mete bir sigara yakıp mehtabı izlemek istediğini söyledi.
Alain 'de bir sigara yakıp yanına oturmak istedi:
Üst katta üç yatak odası vardı, Başar kendisine en büyük yataklı odayı almıştı,
misafirler koridorun diğer ucundaki iki küçük odada yatıyordu.
İnci ve Mete alt kattaki odalarda yatıyordu.
Mete yattığı anda ne çok yorulduğunu hissetti. Tam uykuya dalarken merdivenden gelen tıkırtılar ve İnci'nin oda kapısının kapanma sesiyle uyandı.Sesler kesilince kafasını yastığa gömerek derin bir uykuya daldı.
Sabah kireç badanalı odada bembeyaz çarşaflar içinde uyandığında İnci büyük bir huzur duydu,
çıplak bedeni tazelenmişti. Hissettiklerinden o kadar hoşnuttu ki, gece yaşadıklarını düşünmek bile istemiyordu,
Başar Bey ve Marie masanın bir ucunda kahvaltı ediyorlardı,
Mete ve Alain masanın diğer ucundaydı, kahve içerken adada gezilecek yerlerden konuşuyorlardı.
İnci masadaki peynir ve zeytinlerin, taş fırın ekmeğinin , tereyağ ve balın albenisine kapılmadan durabilmek için kendine biraz sütle mısırgevreği alıp Mete'nin yanına oturdu...
Mete gece uyandığında duyduğu tıkırtılara bir yorum getirmek istemiyordu İnci'nin kendi açıklamasını bekleyecekti...Kahveyle sigaraları bitince kabaca plan yaptılar. Gezilecek mekanları değerlendirip sonra yemek için bir balıkçı meyhanesinde oturup konuşacaklardı. Öğlene doğru ekip kaleyi ve çevresinde çekim yapılacak mekanları dolaşırken arkalarında kalıp İnci'yle yanyana geldiğinde sorma fırsatı buldu:
denizden esen tatlı rüzgarda esen caz melodilerinin ardından gelen roman havası ile coşup danseden Marie ve İnci kendilerinden beklenmeyen kıvraklıkta figürlerle dansediyordu.
Başar ve Alain göbek havasıyla coşarken Mete rakısını yudumlayarak bardan izliyordu.
Mehtabın pırıltısında yürüyerek dönmek isteyen grupta İnci Başar'ın koluna girdi. Marie de onu yalnız bırakmadı.Alain de Mete'yle yanyana yürüyordu.
Tepedeki eve vardıklarında geceyarısını çoktan geçmişti. Diğerleri yatmaya hazırlanırken Mete bir sigara yakıp mehtabı izlemek istediğini söyledi.
Alain 'de bir sigara yakıp yanına oturmak istedi:
- -Merakımı bağışla ama inci'yle ikiniz ne zamandır birliktesiniz?
- -Birlikte mi ? nerden çıktı bu ? okuldan beri arkadaşız biz, çocukluk arkadaşı gibiyiz.
- -Okul arkadaşlığını bilirim... bu başka görünüyor...neyse
- -Yattılar mı
- -Birazdan yatarlar, Marie bir ortama girdiyse istediğini alana kadar sonuna dek çabalar
- -Ne istiyor sence?
- -Eğlenmek....onun her zaman eğlenmek için bir sebebi vardır...
- -Peki ya siz? Siz ne kadardır tanışıyorsunuz?
- -Marie benim kuzenimdir...Birlikte büyüdük sayılır....
Üst katta üç yatak odası vardı, Başar kendisine en büyük yataklı odayı almıştı,
misafirler koridorun diğer ucundaki iki küçük odada yatıyordu.
İnci ve Mete alt kattaki odalarda yatıyordu.
Mete yattığı anda ne çok yorulduğunu hissetti. Tam uykuya dalarken merdivenden gelen tıkırtılar ve İnci'nin oda kapısının kapanma sesiyle uyandı.Sesler kesilince kafasını yastığa gömerek derin bir uykuya daldı.
Sabah kireç badanalı odada bembeyaz çarşaflar içinde uyandığında İnci büyük bir huzur duydu,
çıplak bedeni tazelenmişti. Hissettiklerinden o kadar hoşnuttu ki, gece yaşadıklarını düşünmek bile istemiyordu,
- -Ben kötü bir kızım....
Başar Bey ve Marie masanın bir ucunda kahvaltı ediyorlardı,
Mete ve Alain masanın diğer ucundaydı, kahve içerken adada gezilecek yerlerden konuşuyorlardı.
- -Mutlaka gitmemiz gereken bir iki yerden biri Ayazma,
- -Hangi saat ışık iyi orada?
- -Akşama doğru çok güzeldir
İnci masadaki peynir ve zeytinlerin, taş fırın ekmeğinin , tereyağ ve balın albenisine kapılmadan durabilmek için kendine biraz sütle mısırgevreği alıp Mete'nin yanına oturdu...
- -Günaydın Metecim, nasılsın...
- -İnci bu ne uyku güzelim...
- -Valla sormayın Başar Bey, öyle tatlı uyumuşum ki, siz de rahat uyudunuz mu?
- -Hem de nasıl...
- -Marie, ya siz dinlenebildiniz mi?
- -Mükemmel uyudum...sanki o kadar yoldan dün gelmedim...
Mete gece uyandığında duyduğu tıkırtılara bir yorum getirmek istemiyordu İnci'nin kendi açıklamasını bekleyecekti...Kahveyle sigaraları bitince kabaca plan yaptılar. Gezilecek mekanları değerlendirip sonra yemek için bir balıkçı meyhanesinde oturup konuşacaklardı. Öğlene doğru ekip kaleyi ve çevresinde çekim yapılacak mekanları dolaşırken arkalarında kalıp İnci'yle yanyana geldiğinde sorma fırsatı buldu:
- -Hareketli bir geceydi değil mi?
- -Evet , iyi vakit geçiriyor musun Mete?
- -Evet , hele akşam bardaki dans gösterisine bayıldım, sende ne hünerler varmış......
- -Bendeki hünerlerin ne olduğunu ben bile yeni keşfediyorum...
- -Mesela neler?
- -Mesela yabancıların yanında daha rahat olabilmek
- -Rahat derken?
- -Aklına gelebilecek her tür rahatlık işte
- -Mutlu olduğunu anlamak zor değil, sebebini anlatacak mısın?
- Yoksa direk sormamı istiyorsan söyle!
- -Sor...
- -Gece merdivenlerden inerken ayak sesini duydum, sonra kapın kapandı
- buna yorum getirmek istemem, sen ne diyorsun?
- -Meraklı arkadaşım benim, gece çok sürprizlerle doluydu,
- -Nasıl yani?
- -Gece eve döndüğümüz zaman sen bahçede Alain ile otururken ben de yukarı çıkıp Marie'nin odasında rahatı yerinde mi diye sormak istedim.
- -Anladım
- -İkimiz de oldukça sarhoştuk, yakınlaştık
- -Hepsi bu mu?
- -Detayına girmemi ister misin?
- -Kalsın bebeğim, yaşadıkların seni mutlu etmiş demek ki
- bu sabah yüzünde güller açıyordu. Bu da bana yeter , mutluysan ben de mutluyum.
Gün boyu
sahilde, sokak aralarında ve kalede yürüyüp fotoğraf çektikten sonra gün batmadan önce Ayazma'da balık yemek için durakladılar. Mete çalışırken bu
kadar iyi hissetmemişti uzun zamandır ; zevk aldığı bir işte yararlı olduğuna
inanıyordu.
İnci de onun yanına yığıldı hemen...
İki kadının sabahtan beri konuşmadığına dikkat etmişti Mete,
oysa şimdi çözülmüşlerdi yine dip dibe otururken sessizce konuşup gülüşüyorlardı...
Bir erkek bir kadınla geceyi geçirmişse ya ondan kurtulmak için bahane uydururdu, ya da yetersiz performansını örtebilmek için dil dökerdi kadına. Bir gay bir erkekle sabahlayınca genelde ikisi de ayrı yönlerde uzaklaşırdı olay yerinden:)
Denize manzarası olan , kumsaldan iki kat yüksek bir tepedeydiler. Güneş hala yakıyordu ama serinleten bir rüzgar çıkmış, plajda kimse kalmamıştı. Masalar eski koyu renk masif ahşaptı. Beyaz kolalı örtüler yayıldı hemen masalar, hasır iskemlelerle çardağın altına getirildi, beyaz tabaklar , güneşte parlayan çatal bıçak ve şarap kadehleri kondu.
Uzunca bir masada konukların karşısında İnci ve Mete yanyana oturmuştu, Başar Bey masanın başında denize karşı kadehini dostluk ve işbirliği için kaldırdı :
ve devam etti:
Herkes kadehinden bir yudum ada şarabı aldı,sonra konuşma devam etti:
Marie memnuniyetini belli eden sıcak bir gülümsemeyle :
İnci ve Marie kimsenin görmediği bir aralıkta birbirlerine baktılar ve kadeh kaldırdılar.
Başar bey hava kararmadan ayrılıp kendisini bekleyen tekneyle İstanbul'a döndü, Mete ve İnci konuklarıyla balığın ve şarabın tadını çıkarmaya devam ettiler. Bir ara Marie sahilde yürüyüş yapmak istedi, İnci'yle beraber karanlık plajda yürüdüler.
Alain bir sigara sardı ve Mete'ye sordu:
- -Bittim ben....
İnci de onun yanına yığıldı hemen...
İki kadının sabahtan beri konuşmadığına dikkat etmişti Mete,
oysa şimdi çözülmüşlerdi yine dip dibe otururken sessizce konuşup gülüşüyorlardı...
Bir erkek bir kadınla geceyi geçirmişse ya ondan kurtulmak için bahane uydururdu, ya da yetersiz performansını örtebilmek için dil dökerdi kadına. Bir gay bir erkekle sabahlayınca genelde ikisi de ayrı yönlerde uzaklaşırdı olay yerinden:)
Denize manzarası olan , kumsaldan iki kat yüksek bir tepedeydiler. Güneş hala yakıyordu ama serinleten bir rüzgar çıkmış, plajda kimse kalmamıştı. Masalar eski koyu renk masif ahşaptı. Beyaz kolalı örtüler yayıldı hemen masalar, hasır iskemlelerle çardağın altına getirildi, beyaz tabaklar , güneşte parlayan çatal bıçak ve şarap kadehleri kondu.
Uzunca bir masada konukların karşısında İnci ve Mete yanyana oturmuştu, Başar Bey masanın başında denize karşı kadehini dostluk ve işbirliği için kaldırdı :
- - Çok şanslıyız arkadaşlar, bir hafta önce Ayazma'da festival vardı,burada oturacak masa değil iskemle bulamazdınız, burası tam bir şenlik mekanıdır. Bizim işbirliğimizin de böyle bir yerde kutlanması gerekiyordu
ve devam etti:
- -Bugün çok iyi bir iş başardık, hem iki firma adına, hem de iki ülke adına
- güzel bir işin ilk adımlarını attık, hepinize teşekkür ederim, ben işlerimin devamını geri dönüp İstanbul'da halletmek zorundayım, bu akşam sizden ayrılıyorum, kuşkusuz İnci sizi gerektiği gibi ağırlayacaktır Tatilinizi hafta sonuna kadar uzatırsanız İstanbul'da da yine beraber oluruz.
Herkes kadehinden bir yudum ada şarabı aldı,sonra konuşma devam etti:
- -Aramıza yeni katılan Mete arkadaşımızın da bu dost ortamını çabucak kurulmasında
- büyük etkisi oldu, bizimle uyumlu olduğunu gözlemledim,
- umarım kendisi de aynı duygularla işine sarılır ve bizimle çalışmayı sürdürür,
- -Teşekkür ederim, bu sıcaklığınız ve samimiyetiniz herşeyden değerli,
- tabi ki birlikte çalışmayı ben de istiyorum, hele konuklarımızın da keyif aldığı bir ortama
- katkım bulunduysa memnun olurum.Kadehimi dostluğa kaldırıyorum.
Marie memnuniyetini belli eden sıcak bir gülümsemeyle :
- -Çok teşekkür ederim üçünüze de, bu konukseverliğiniz karşısında söyleyecek başka söz kalmıyor,
- ancak cumartesi günü çok önemli bir düğün yemeğine katılmalıyız ikimiz de , o yüzden cuma günü için dönüşümüzü planlamıştık.
İnci ve Marie kimsenin görmediği bir aralıkta birbirlerine baktılar ve kadeh kaldırdılar.
- -O zaman diyecek bir şey yok, siz nasıl isterseniz öyle organize olursunuz.
- Bir dahaki sefere İstanbul'u gezeriz birlikte.
- -Başar Bey isterseniz biz de Perşembe günü dönelim, o akşam beraber oluruz,
- Cuma da dönüş için hazırlanır konuklarımız?
- -Tabii harika olur,
- -Sana da uyar mı Mete? Gelmeni isteriz bizimle,
- -Perşembe akşamı için bir programım yok,
- -O zaman sorun yok, şerefinize...
Başar bey hava kararmadan ayrılıp kendisini bekleyen tekneyle İstanbul'a döndü, Mete ve İnci konuklarıyla balığın ve şarabın tadını çıkarmaya devam ettiler. Bir ara Marie sahilde yürüyüş yapmak istedi, İnci'yle beraber karanlık plajda yürüdüler.
Alain bir sigara sardı ve Mete'ye sordu:
- -Sen de içer misin?
- -Evet , iyi olur, bugün bayağı yorucuydu...
- -Mekan çok güzel, söylediğin kadar varmış......
- -Burayı çocukluğumdan beri severim, sıcak bir ambiyansı vardır,
- -Seni çok sessiz ve dalgın görüyorum, az tanıyorum ondan mıdır?Yoksa hep böyle misin
- -Genelde sıkıcı biriyimdir, burda biraz kendimi dinleme fırsatı buldum,
- -Hayrola aşktan yana mı dertlisin?
- -Aşk mı? Yok canım, ailemde bazı meseleler vardı, onlara kafa yordum
- -Umarım çözersin,
- -Sağol, sen hep böyle yabancıların özelini dert edinir misin?
- -Yalnızca hoşlandıklarımın....