20 Ocak 2013 Pazar

onursuz olmasın aşk















http://www.deviantart.com/art/Anton01-275508817


imkansızdı .. 

biliyordu en başından..olmazdı...ama oldu..
iki adam tanıştıklarında karşılıklı yazıp çiziyorlardı....
yarı yaşındaki genc adam yazıyordu bir dolu şey düşünerek.
yaşlı olan çiziyordu kara kalemle ysöyleyemediği renkleri.
kafası karışmıştı . etkilendiği bir gencin bu denli dolu yaşaması mıydı hayatı yoksa reddetmesi miydi alışılmış her şeyi?
yalnız kaldıklarında genc adam bambaşka biri oluyordu.. tutkuyla sevişiyordu...kavga eder gibi...hayatla kavga ediyordu aslında...
yaşlı adam dar vakitlerde onun eksikliğini duyduğu herşey oluveriyordu....
arkadaşı...ailesi...sevgilisi...
aralarındaki cinsel çekimden kurtulup dostluk yaşamak istiyordu yaşlı adam.
genç olansa her çağırdığında yanında olmadığı için kızıyordu ona.
aylarca kaçıp kovaladılar birbirlerini...
araya başka insanlar girdi...başka mekanlarda yaşadılar yasak ilişkilerini.
bir gün kendisi hakkında bir yazı yazdıgını gördü delikanlının.
aylar once griden kırmızıya dönüşen delıkanlıya olan duygularını anlatmıstı yazdığı bir yazıya cevap veriyordu bu yazı.
anlatılanları anlamaktan ote cok da anlamlı buluyordu...
o ana kadar kendisini hiç bir yere koyamadıgı bir hayatın tam da ağırlık noktasına konmuş buldu.

artık daha cok ınanarak seviyor , sevişiyordu.
genc adamın duygularını çalarak.
zamanı ondan esirgeyerek.
aralarındaki bu garip ilişkiyi yıllar sonraya taşımayı çok istiyordu.
her defasında ...
-gel,
diyen tutkulu dudaklara karşı koyamadıgı için kendine kızıyordu...
oysa varolmak demekti onun için
-gel,
diyen birisinin varlığı. belki bir daha asla bulamayacağı bir duyguydu.
ama biliyordu ona da yaramadıgını.
-gel, diyen kimse kalmadğı günlerde kimi özleyecekti?
yaşamı boyunca kimse onu güzel bulmamıştı,
hep akıllı, uslu, olgun, anlayışlı ve düşünceli olmuştu.
şimdiyse delikanlılığın zirvesinde biri onu güzel buluyordu......
bu yaşanmalı mıydı?
bundan kaçmalı mıydı?
eziyet ettiğini bile bile bir delikanlıyı tutkusunun son damlasına kadar
yudum yudum içmeli miydi?
YETER KI ONURSUZ OLMASIN AŞK....



19 Ocak 2013 Cumartesi

Kar Kokusu











http://plainimplication.deviantart.com/art/submerge-326887538

Moda'da kar havası , denize karşı otururken ellerini çay bardağıyla ısıtırken
adını bile unuttugu tombul ergenliginde esmer kıllı bir genc kız suratı hatırlıyordu yalnız.
bir sevgilisi vardı kızın....kıvırcık saçlı gözlüklü zayıf bir delikanlı.
delikanlının çalıştığı kitabevindeki bir sergi açılışında tanışmışlardı.
küçük kitapçı dükkanında eski plak ve kitaplarla dolu raflar arasında
sayısız sigara ve çay içerek sohbet etmişlerdi yağmurlu bir ekim öğledensonrası.
tekrar görüşmek için randevulaştıkları gün birlikte dolaşıp Moda daki çay bahçelerinden birinde oturup konuştular.
yurt dışında uzun yıllar yaşadıktan sonra yurda dönen bir ressamdı adam.gençler de tiyatro öğrencisiydi.
ortak konuları sanattı...burda..orda....her yerde yaşadıklarını aktardılar birbirlerine....
üçünün de hissettigi bir çekim vardı iki erkek arasında...
adam daha sonra bir kaç kez dükkana uğramış ve gençlerle görüşmüştü.
çoğunlukla kız sevgilisine yardıma geliyordu okul çıkışında....
ve her gittiğinde adam kızı orada bulduğuna hem seviniyordu hem de hayalkırıklıgı yaşıyordu.....
genc adamla yalnız kalmayı cok istediğini hissediyor ama bunun sonuçlarından da korkuyordu.

kız bir sonraki buluşmaya gelmedi...delikanlıyla adam yalnız kaldıklarında
onu evine davet etti. gittiler.
kitaplarla dolu bir odada ıkı koltuk...resim malzemeleri ve tuvaller arasında
yolunu bulmaya çalışan kediler....girişte mutfak, arkada bir yatak odası ..banyo....delikanlıya oldukça dagınık gorunen bu evde bütün günü birikte geçirdiler.
önce kitaplara sonra resimlere baktılar...
sonra birbirlerini farkettiler...karşılıklı hissettikleri duyguyu buluşan dudakları doğruladı.
birbirlerini keşfetmek istercesine sabırsızca karşısındakine dokunmak isteyen ellerini serbest bıraktılar.
giysilerinden sıyrılan iki cıplak erkek vucudunu gormemek için kitaplar gözlerini kapadı ....resimler sırtlarını döndü...yatak odasına geçtiler öpüşerek....yatagın serin örtüsü yanan tenlerine iyi geldi...diriltti adamla delikanlıyı.
genc bir vucuda dokunmayalı cok zaman olmustu.....onu incitmekten ürker bir hali vardı adamın sigara kokan genç parmakların acemice dolaştığı teninde yeni bir beden keşfederken...daha onceden yaşayamadığı duygularının kalıbını çıkartıp, seramikler yapmak. granit bir heykel gibi yontarak kendinden yeni birini cıkarmak istedi o an....



delikanlı olgun birinin ağırlığını hissetmekten hoşnuttu üstünde...üstelik kadife gibi dokunuşlarla teninde bilmediği hazlar öğretiyordu ona....
akşama kadar seviştiler....
sonra giyinip bir kadeh konyak içtiler sigarayla...
ikisi birlikte çıktı evden...adam oldum olası seviştikten sonra yalnız başına evde kalmayı sevmezdi .
bir dahaki buluşmaya kadar diyerek vedalaştılar.

bir dahaki buluşma aylar sonra gerçekleşti. bu kez kız tek başına geldi. delikanlı okul tatiili nedeniyle şehir dışındaki ailesine gitmişti.
oysa delikanlıyla görüşüp sevismek hayaliyle yanıp tutusurken tek ve kuru bir opucukle yetinmek zorunda kaldığı , elma şekeriyle kandıramadıgı cocuklugunu kahvaltıda cukulata ve sarapla şımarttığı o kış mevsimini unutamıyordu.....
"sevgilimle sevişmişsin" diye konuya girdi kız.
ona ne yaptın....bilmiyorum ama çok değişti....bambaşka biri oldu....
aranızda yaşananları merak ediyorum ...beni de atölyene davet etmiyecek misin?"
bundan sonrası bulanıktı...kızla ne yaşadılarsa aklında yer etmemişti....
aklında kalan tek şey yeni bitmis sakallı yuzun ve sıcak nefesin ten urperten yolculugunda kapalı gözlerle beynin zevkten uyuşması...ya da delikanlı aşkıydı...



18 Ocak 2013 Cuma

bir delinin hatıratından.....








http://www.deviantart.com/art/DNA-211076809

sayfa n+1

kemikte karyola demirinin paslı sogugu
aglamalar...
inlemeler
elektroşok
rengarenk haplar...
gece voltaları
beyazdan başka renk giymez mi bunlar?????
hep aynı catının kiremitlerinde
kar
yagmur
guneş

sayfa n+5
gece sonmeyen lambalar
hemşirenin sayıyla verdiği sigaralar...
yerden toplanan izmaritler
gece ziyaretleri
sıcak yabancı
ıslak dudaklar
yalnızlıkla kovalamaca oynayan

sayfa n+9
uzun sorulara uydurulan kısa cevaplar
kendine bile
durust olamadıgın narkoz gunler
bir gun
bekledıgın her neyse
o gun gelince anlayacaksın
susarak neyin bedelini ödediğini

sayfa n+11
sonra yine şok
yine uyku
yine uyandırılıp tatsız yemek
yine televizyon
yine anlamsız konuşmalardan patlamak...

sayfa n+30
uzaktan gordugun bir eski tanıdığın
seni gormemesi icin
ya da hic gorunmez olmak icin
dua ederek yurumek
olamadıgın kişilikte yaşamaktan
yaşadığın kişilikte görünememekten
aynalarda kendini aramaktan
bir gece ziyaretcisinin dudak izlerinde....



17 Ocak 2013 Perşembe

Beş Duyu : Sevmek




insan sevdiği zaman yalnız yüreğiyle ve beyniyle sever ama seviştiği zaman biilinen beş duyusunun tümü devreye girer.... 

görmek: tabi ki görsel algı en önemli algıdır çoğu kez ilk yaklaşım alarmını gözlerden alır beyin
beğenir...ister...reddeder....tiksinir... ama görmemeyi hiç düşünemez...
görmek olmasa belki bu kadar büyük nüfus olamazdı yeryüzünde...

işitmek: bazen duydugu bir ses gördüklerinden önce onu esir alır tutkularıyla..
o sadece sesin peşine gittiğinde bile karşısındakı kim olursa oılsun geri dönmez...

koklamak: koklamayı seviyordu yanaklarını ,boynunu kokladığında
seviştiği bedenin haritasını çıkarıyordu beynindeki ekranda...
insan teni her defasında farklıydı her defasında biraz daha iyi anlıyordu farklılığı...
sokakta her fırsatta her yerde kokluyordu insanları kokladıkca sevıyor...koklamadıgı hıc bır seyı ne yıyor ne gıyıyor.. kokladıgı insanlarda cıcek kokularını sevıyor
agır kokulu insanlar ona hain,arsız,sahte geliyor .... en çok sevdıgı temız ve saf
kendi olduğu gibi kokan insanları koklamak.. sevısırken yuzunu kokluyor,gogsunu
bırıyle yatmadıgı surece o kokuyu duymuyor onu duyana kadar ılgısını cekıyor
yattıktan sonra o koku eger uzun sre beraber olursa bozuluyor,eksıyor;o yuzden yattıgı andan ıtıbaren uzaklasıyor flort donemını cok sevıyor...platonik aşkı da oyle... boşaldığı zaman huzur bulan nerde olursa olsun bunun için yaşayan senı sevıyorum sözcüğünün altında ne zaman yatacağız sorusu gizlidir.. bazen de arzulanmak ıster sadece koklanmak ister....
tenın kokusunu , bacaklarını , göğüslerini daha cok sever o zaman..

dokunmak: parmaklarıyla dokunduğu yüzeylerdeki kabartıları , çukurları deşifre etmeye çabalıyor ne zaman nerde nasıl bir yara alıp da böylesi bir iz taşıyabiliyor teninde diye kafa yorar......
tat almak: öpüşmeyi çok seviyor... dudaklarıyla bütün bir bedeni tanımayı... diliyle ıslatarak tendeki kokuyu daha da iyi algılamak etin dişlerinin arasındaki tedirgin duruşunu...
her bölgede ayrı bir dokunun varlığı... ıslanan yüzeyin içten içe yumyşayıp kayganlaşması....




1-    koku
koku bazen çok şey belirler... bir anlık bir koku...unutulmayan anılar arasındadır
koklayarak dolaşan insanlar vardır....kalabalıkta avını arayan köpekler kadar ilkel...bir o kadar da dürüst.... ne istediklerini bilerek ararlar oynamazlar ....yalan yapmazlar....




2-    görme
sokakta yürürken birdenbire içinizden bir şey akar.... gördüğünüzün ne olduğunu fark etmeden görüntüden çıkan her neyse....daha önceden pek çok ayar çektiğiniz
fiziksel özelliklerini artık ezbere bildiğiniz o yabancı mıdır ?
yoksa sadece gözgöze gelindiğinde muhtemelen tek taraflı olmayan bir içgüdüdür o ılıklık... ilkel yaşantıda ne kadar uzak ve mesafeli yaşadıysak bugun artık ceplerimiz iç içe gündelik hayatlar yaşıyoruz engel olamayacağımız şeylerden zevk almaya çalışsak ya....
  
3-    işitme
duyuyor musun.... dinliyor musun... dışardan gelen sesleri? içinden geçenleri duyuyor musun? kendini dinliyor musun? kimin sesini duyduğunda içinden akan ılıklığı gizlemek istedin? kimle telefonda konuşurken onu yanında hissettin?
işitmek...duymak...hissetmek...beş algıdan belki de en az önemsenen..
oysa ki yaşamın ritmiyle uyumlu olamazsak yapamayız... yaşamın ritmi her yerde bir değil.. istanbul...hakkari....ashgabat.....benjing..... nereden gelirse gelsin içimizi yalayıp geçen bir sese karşı koyması hep çok zordur...

4-    tat alma duygusu
görünüşünden...kokusundan...sesinden hoşlandığın bir şey varsa....mutlaka tadına da bakmak istersin.......dilinle ıslatarak....emerek.....öperek....onun teninin dokusunu , tadını ,vucut salgılarını , terini ve spermini tatmak istersin.... onu ısırarak yemek değil belki ama.... ondan bir parçayı ağzında hissettiğin her dakika daha çok zevk alırsın
et bir parçasıdır ruhunun.... 



AMANN DIKKAT ....HER HOŞLANDIĞIN ŞEYİN TADINA BAKMADAN ÖNCE GÜVENLİĞİ TEST ET!!!!!
 5- sevmek dokunmaktır..
The way to a man's heart isn't through his stomach ‑- or even his pants. 





14 Ocak 2013 Pazartesi

ziyaret


Fatih in işyeri Aksaray da gölgeli bir sokaktaki eski yüzlü bir işhanının beşinci katındaydı..
İlk kez bir diş muayenehanesinde hasta koltuğunda çıplaktı....
pancurlar sıkıca kapanmıştı. aralarından sızan kış güneşi çizgiler halinde yalıyordu mekanı.
tenınde hıssettıği ürperti koltuğun metal kenarları ve soguk deri kaplamasından başka bu mekanda yaşanan günlük kaygıların düşüncesiydi...
Fatih de soyunmustu...ve çıplakken tam bir çöl prensiydi. Esmer , zayıf ve uzun boylu....dilini teninde gezdirirken Akın her noktasında irkiliyordu, her hareket edişinde koltuğun başa bir soğuk kenarına temas ederek ikinci bir şok yaşıyordu teninde....bu koltukta esir olduğunu düşündü birden...korktu...
her türlü etkiye acık ve savunmasız olmak düşüncesi onu heyecanlandırdı....
Fatih'in dili ve etli dudakları Akın'ın dikleşen göğüs uçlarındaydı...hafifçe ısırdı..
bedeni aniden kasıldı ve gevşedi...bunu beklemiyordu...titremeye başladı...
boynunda gezinen dudaklarla buluşmak istiyordu artık dudakları....
Fatih bacaklarını açıp muayene koltuğunda yatan Akın'ın sertleşmiş penisinin üzerine oturdu usulca....öpüşmeye başladılar...

13 Ocak 2013 Pazar

noel hediyesi...




kapıyı caldım...acıldıgında ustunde kırmızı yeşil kareli oduncu gömleği ve pırıl pırıl gulusuyle kapıyı actı...elımdekı kırmızı karanfıllerı aldı...optum ıslak dudagından..bıyıkları battı...ıcerı gırdık..mumlar yakmıstı masada...mutfaktan hos kokular gelıyordu..

-nerde kaldın? gelmeyeceksın sandım ...dedı
-trafıgı bılmıyosun dedım..saatlerdır yoldayım...
-hadı gec ıcerı..ısınmak ıcın bı seyler ıcelım once....derken ustumdekılerı cıkardım asması ıcın ona verdım..

salona gectıgımde kocaman bır cam agacı ve ustunde yanan gercek mumlar gordum...dehsete dustum...cok guzellerdı...agacın ustundekı her bır susu kendısı yapmıstı...
kanepeye oturdum...elınde lıkor kadehlerıyle geldı...cok guzel vısne lıkoru yapmıstı...kadehlerın bırbırıne degısıyle ortamda tınlaması bır oldu....once bır yudum aldık...sonra bırbırımızın dudaklarından ıctık......yemek masasında ayrı bır surprız beklıyordu..masanın ustunde kucuk kardan adamlar vardı kartondan...kırmızı peceteler ve yıne kartondan yeşil çam ağaçları...
mumlar...fondue yapmıstı ve benım sevdıgımı bıldıgım dolmadan....
tatlı olarak da kaymaklı ayva tatlısı vardı...

-ne guzel olmus...bunları yapmak ne kadar zamanını aldı?
-zor olmadı...temızlıkcı kadına sordum...o anlattı..
-ellerine saglık ...opeyım mı..
-hadı zırvalama ..yemegını ye...sonra bol bol opeceksın...
......

yemekten sonra kalkıp kanepeye oturdum...yanıma geldı..
maria callas dinliyorduk..
elinde kucuk bir hediye paketi vardı...
-nedir bu? benım noelım degıl kı...sana hedıye alması gerekn bendim..
-sus ve ac....sen bu noel benim için en buyuk hediyesin...
paketi actıgımda rustik guzel bir ahşap kutu buldum...
-ne bu ?...
-açsana..
kapagı acınca içinden burcumun simgesi beyaz metal bir anahtarlıga takılı anahtarlar cıktı...
-evin mi?
-evimizin....

bunu beklemıyordum....bana evinin anahtarlarını yaptırmış...
bana daha once hıc bundan bahsetmemıstı..bır yabancının evini paylaşma fikri ikimize de sıcak gelmiyordu...oyle konusmustuk...
uzanıp optum ...
-tesekkur ederım...bana yalnızca anahtarlarını degıl...dostlugunu ..kalbini..guvenını...verdiğin ıcın...
-bır sey degıl canım...hadı bıraz şımart beni..butun gun cok yoruldum..noel ağacını ızleyıp muzık dınleyelım...

dedi ve başını dizime koyarak kanepeye uzandı...ısıkları kapatmıstık..sadece agactaki mumların tıtrek ısıgı yansıyordu salonda....şakaklarını parmaklarımla ovmaya başladım...boynunu....omuzlarını...tenı sessızce ıtaat edıyordu parmaklarıma....rahatladıgını bellı eden nefes alısverıslerı bır sure sonra hızlandı.bana dogru dondu ve fermuarımı cozdu....
opmeye basladı...dokundugu her yerde zevkten urperıyordum.....bır sure sonra ıkımız de cıplak kalmıstık...heyecan ayakuclarıımdan bacaklarıma kasıklarımdan koltuk altıma ve sac dıplerıme kadar sarmıstı..kanepenın kadifesi okşuyordu tenimi...
bacaklarımın arasında gıdıp gelen sankı bır baskası degıldı..ıkımız dort kollu dort bacaklı bır yaratık olmustuk artık...sımsıkı sarıldım boynuna.....dudaklarımdan cekıp aldıgı ruhumdu dupeduz....ıcımde sarsılarak boşaldıgında bılıyordum bır kac sanıye sonra ben de doruga ulasacaktım.
















12 Ocak 2013 Cumartesi

bir çocuk sevdim uzaklarda




gazetenin ilk sayfasında gördugu haberle dondu kaldı kanlı bır erkek cesedı vardı kücük bir fotografta buyuk olandaysa basını ozellıkle dık tutması ıcın duvara dayanarak poz verdırılen zanlı..ne zanlısı coktan yargılanmıstı....katil seks cınayetı...her gun okumaya alıstıgı sıradan haberlerdendı ama bu sefer farklı ....katılı tanıyordu....bundan iki yıl oncesıydı...nette tanıstıgı bır gencle hesapsız....kendıne gore hesapsız desek daha dogru olacak...duygusal bır ılıskı yasamıstı.

kulaklarında yankılanan bir şarkıyı kendi sesinden yakaladı...yıllar once bir yaz sıcagında ınternet kafede gay kanalına girişini fızıksel ozellıklerınden dolayı rentboy rumuzlu 23 yasında bır gencle
yazısmalarını ve buluşmaya karar verişlerini anımsadı.unutmayı ne cok istemişti o gunu.....
buluşma yerine geldiğinde heyecanlıydı..ilk kez bu kadar kısa surede tanısıp biriyle buluşuyordu..190 uzerındeydı boyu delıkanlının...esmerdi...basında bir kasket...s-shirt...jean ve spor ayakkabılar vardı üstünde....sahilde tenha bir köşede oturdukları kafede akşamın bu saatlerinde pek kimse olmazdı....sorulu cevaplı bir tanışma faslında delikanlının dekorasyon işi yaptıgını....ailesinden ayrı taksimde ressam bir ev arkadaşıyla oturdugunu.....para karsılıgı olmasa bıle duzenlı bır standardı tutturabılmek ıcın olgun kişilerle ilişki aradıgını .....bir yazarla ilişkisinden yeni cıktıgını öğrendi....kendısı orta yaşlı gızlı gaydı ...ne aradıgını kendı de bılmıyordu...ilişkiye ne verebilirdi...bılmıyordu?...yıllarca suren bır evlılıkte bir donum noktasına gelmıstı...gay ilişki yaşamayalı yıllar olmuştu...ama hiç bu kadar içinden istememişti......internetten ilk kez buluşuyordu...bu tanışma faslından sonra genc adam :
-senden hoşlandım..eger sen de istersen bana gidelim mi ,orda devam ederiz?
dedi
-bu cok hoş olur...ama cok zamanım yok..
-zaman bizim oyuncagımız değil mi...

diyerek göz kırptı delikanlı hesabı öderken ...taksiye bindiklerinde hava yeni kararmıştı...yanyana oturdugu genc adamın kokusunu , sıcaklıgını hıssetmeye çalısırken bırden elını genc ve güclü bir elin ..rahat ol...der gibi tutup hafıfce sıktıgını hıssettı.
busbutun heyecanlandırdı bu onu. talimhanede indiler arabadan. ara sokaklara girdikce tarlabaşının bu köhne köşesini hiç bilmediğini ........eski bir rum evinin basamaklarını cıkarken..istanbul da ne kadar farklı standartlarda yaşandıgını düşündü.....eve girdiklerinde ev arkadaşı ve onun kız arkadaşıyla tanıştı...resimle ilgii bir sohbete koyuldular...bir sure sonra ıkısı dısarı yemege cıktı...delıkanlıyla yalnızdı artık...elını uzatıp yanına cektı...-senden hoslanıyorum...bu bir ilişki olmasa bile...seni istiyorum..dedi. buraya neden geldıgını bıle unutmustu...opustuler ılk kez...soymaya başladı delikanlı onu...bir profesyonelle demek böyle oluyordu....geneleve bile gitmiş değildi daha önce...

-senden hoşlandım..eger sen de istersen bana gidelim mi ,orda devam ederiz?
dedi
-bu cok hoş olur...ama cok zamanım yok..
-zaman bizim oyuncagımız değil mi...

diyerek göz kırptı delikanlı hesabı öderken ...taksiye bindiklerinde hava yeni kararmıştı...yanyana oturdugu genc adamın kokusunu , sıcaklıgını hıssetmeye çalısırken bırden elını genc ve güclü bir elin ..rahat ol...der gibi tutup hafıfce sıktıgını hıssettı. busbutun heyecanlandırdı bu onu. talimhanede indiler arabadan. ara sokaklara girdikce tarlabaşının bu köhne köşesini hiç bilmediğini ........eski bir rum evinin basamaklarını cıkarken..istanbul da ne kadar farklı standartlarda yaşandıgını düşündü.....eve girdiklerinde ev arkadaşı ve onun kız arkadaşıyla tanıştı...resimle ilgii bir sohbete koyuldular...bir sure sonra ıkısı dısarı yemege cıktı...delıkanlıyla yalnızdı artık...elını uzatıp yanına cektı...

-senden hoslanıyorum...bu bir ilişki olmasa bile...seni istiyorum..
dedi. buraya neden geldıgını bıle unutmustu...opustuler ılk kez...
soymaya başladı delikanlı onu...bir profesyonelle demek böyle oluyordu....
geneleve bile gitmiş değildi daha önce...delikanlının keskin kokulu esmer teni kadife gibiydi ve üstüne serilen bir örtü gibi bütün vücudunu sarmaladı..etlı dudaklarını tenınde dolastırdıkca her bir hucresi diriliyordu ayrı ayrı...bu ilk sevişmeleri oldu...kısa ama acelesiz...ayrılırken telefonlarını aldılar birbirlerinin ...aramayacagından cok emındı....karanlık sokaga cıkarken....bu eve ..bu sokaga bır daha gelmeyecegını bılıyordu....

ertesi gun ofıste bır mail bulduğunda şaşkınlaştı:
dun gece benı cok mutlu ettın
kısılıgınle benı etkıledın
cok erken olacak ama
senı sevıyorum...

bir rentboyla duygusal ilişki mi? heralde şaka olmalı diye düşündü..aklını işe veremiyordu bi turlu...aradı akşam buluştular...yemek yedıler...konuştular....bu ilişki yataga gırmeden haftalarca sürdü...yattıkları ilk gece tarlabaşındaki evdeydiler...sabaha kadar sohbet ve resim...sonra sevıstıler...

paylaştıkları saatler sayılıydı.....arada görüştüklerinde...genc adamın sorunlarını konusuyorlar..çozum arıyorlardı...aılesiyle barısması...parayla seks yapmaya son vermesı...askerliğini bitirip bir işe sarılması...gerekiyordu....onunsa derdi askerlikten kaçmaktı yalnızca...babasından kacmak.....eskı borclarından kacmak...geceleri barlardaydı...gunduz uyuyor..para sayılıydı...bunu farkettiklerinde yolları çatallaştı..ilişkinin rengi de bozuldu...
tehditler ve hakaretler başladı...bir gun ıs yerınde sureklı telefon ve mesajla rahatsız edildi delıkanlı tarafından..o aksam son kez konusmak ıcın bulustular..tartısma buyuyunce kola şışesını kavradı ve kendı kafasına vurmaya basladı Ekrem....Ayhan bunu durduramıyordu ..korkudan ağlamaya başladı...dışarı cıktılar...Çırağan yolunda yururken tekrar tartıstılar...bu kez elınde sıgara söndürmeye başladı...duvara surterek elını kanattı...Ayhan koskoca adamı bu sekılde gormeye dayanamadıgı ıcın sarılıp onu durdurmaya calıstı
-Dokunma banaaaaaaaaaa!!!!!
-Lutfen boyle yapma ..Ekrem uzuluyorum...
-Uzulmezsın sen....bıtırelım bu ilişkiyi.....
-Beni istemiyor musun artık.
-Senin ve yalanlarının canı cehenneme...
-Yaralıyorsun beni....
-Paraysa para sevgiyse sevgi hepsini verdim...yetmedi mi...tukettin...
-Bana sen lazımsın boyle soyleme...
-Yeter Ayhan !!! bu yalanlarını artık yutmayacagım.....

bir sure gorusmemek uzere ayrıldılar....ancak telefonlar susmak bilmiyordu...
bazen konuşmasız ..bazen hıckırıklar...bazen de ağlamalar....sinir bozucuydu....cevresindeki insanlar ekremin sağlığının bozulduğunu farkettiler...işinden ayrılmak zorunda kaldı...çünkü her gün iş yerine tehdit telefonları ediliyor...sekretere notlar bırakııyordu......cep telefonunu coktan kullanıma kapatmıştı....bir tek evini değiştirmek kalmıştı yapmadığı..işten ayrıldıktan sonraki hafta kapı calındı...actı...Ayhan ...

-merhaba...girebilir miyim?
-buyur ..ancak fazla kalamazsın
-işi aradım ...ayrıldıgını söylediler...merak ettim
-biri sürekli arayıp beni deşifre etmekle tehdit ediyordu....
-benden mi şüphelendin..
-yok...eminim...neden geldin?
-senin bende müzik cd lerin vardı...giysilerin...
-onlar sende kalsın....ne verdimse ....helal olsun...
-bir daha karşılaşmayalım...mümkünse görmeyelim ....
-bu kadar mı kırıldın..
-kırılmak değil...vazgeçmek...
-neden? nelerden? kimden?
-eşcinselliğimi nette tanıdığım insanlarla yaşamaktan...
-başka şansın var mı? bara da gitmezsin?
-var...yaşamamak....
-abartıyorsun...belki ben senin hakettiğin gibi biri olmadım...sana yalan söyledim...aldattım..üzdüm...ama sen sevilmeyi hak ediyorsun...
-teşekkür ederim ...Ayhan git artık...bak bu cd leri de sen bana vermiştin...kendine iyi bak...
-öyle diyorsan....hoşcakal ...bir gün bana ihtiyacın olursa....
-peki sağol... güle güle..


Elindeki gazete haberine dalmış bunları düşünürken yakaladı kendini...
bir de kulaklarında kendi sesinden :

Bir çocuk gördüm uzaklarda
Biraz çocuk biraz adam biraz hiçti
Ellerinde yaşlı zaman demetleri
Daha önce denenmemiş yeni bir yol seçti
Bir çocuk sevdim uzaklarda
Bir elinde yarın öbür elinde dün
Erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün
Dünyanın haline bakıp güldü geçti


10 Ocak 2013 Perşembe

kıskanmak




işyerinde her gun gördüğün biriyle ilişkiye girmek zordu..ustelık ıkısı de aynı evde yaşamayı düşünmüyordu...buluştuklarında ya sinemaya gidiyor..ya da iş yerindeki arkadaşlarıyla bowling oynuyorlardı..Korukent in salonu cok zevklıydı o acıdan..bır seyler yiyip ıcıyor sohbet ediyorlardı.
görmek istedikkleri filmler farklıydı...biri macera ve bilimkurgu seviyordu...diğeri ağır anlatımı olan sanat filmlerini..tiyatroya ...konserlere...muzelere gidiyorlardı..sevişmek istediklerinde hangi eve yakınlarsa orada birlikte oluyorlardı..
boşanma davası sürüyordu bir yandan..onun getirdiği sorunlar kafasını meşgul ediyordu...
bir akşam yine bir bowling macı sonrası arkadaşlarından arılıp arabaya binince
biraz konuşalım bana gider miyiz dedi..
eve gittiklerinde kahve yaptılar ve karsılıklı oturup konusmaya başladılar...
-nerdeyse 3 ay oldu degıl mı?
-evet tam 2 ay ve 23 gun...
-ne düşünüyorsun?
-ne hakkında?
-BİZ im hakkımızda...
-senin kafanda neler var....?
-bak ben yaşadıgımız her şeyden cok hoşnutum..
-bunu biliyorum...ben de oyle..
-ama senı de yogun sıkıntılarımla yoruyorum gibi geliyor..
-hayır..şikayet ettim mi hiç?
-ama birlikte oldugumuzu gızlemek..yaşadıklarımızı kısıtlamak...
-bunu açık olarak mı yaşamak ıstıyorsun?
-bilmem..ya sen?
-benim ailem de seninkiler gibi istanbul dışında...acık olarak yaşamamak için engel yok.. ama ben bar ortamını sevmıyorum...netten bırını bulmak da benı tatmın etmıyor artık...bı suru sebebi var bunun...
-guven...?
-evet o da var..ama en cok rengını kokusunu bıldıgım..benım dısımdakı ilişkilerinde nasıl davrandıgını ...kım oldugunu bıldıgım bırıyle olmak cok daha gercekcı..
-bunları ben soylemelıydım...senden duymak cok ılgınc..
-duymadan bıldıgın seyler vardır...sozler aldatıcıdır bazen... 
bır sıgara yakıp ayaga kalktı..pencerenın onune gecıp geceye akan ısıkları seyre koyuldu....agustos boceklerı bır ıpe dızılmıs gıdıp gelıyorlar...diye düşündü...
-hayvanlardan farkımız ne biliyor musun? biz kendimize sorun yaratmayı cok ıyı becerıyoruz...onlarsa yaşamayı..salt yaşamaktan zevk almayı biliyor...
o sırada arkasından sarılan ıkı kuvvetlı genc kolla ürperdi...
-senın bu karısıkk dusuncelerın olmasa cok tatlı adamsın...
oldugu yerde donup sarıldı genc adama..
-sen olmasan ben ne yapardım? bu koca şehirde nasıl tutunurdum..
-ne tutunması...bi yerlere tutunmak mı gerekıyor?
-gerekmiyor mu?
-kendımıze tutunmalıyız ... yasadıgımız yerler bizim şekıl verecegımız dayayıp döşeyeceğimiz evımızden odamızdan farksızdır..
bizi yansıtır...biz onu değil...
-kucuk beyımız mımar olarak mı konusuyor..dedi. ve burnundan optu..
-pekı ben sana bır soru sorayım...
-sor bakalım...
-iş yerindeyken hep beni izlerken yakalıyorum seni..seni rahatsız eden ne?
-hiç...sadece seni görmek beni mutlu ediyor..
-o kadar mı?
-başka ne olsun?
-kıskandıgını dusundum...
-neden?
-cunku belkı de orda ıkımızı bılmelerınden kacınıyorum...ve senle goz teması bıle benı rahatsız edıyor...
-ama orda senı gormeden calısabılecegım bır duzen yok kı..herkes bırbırını goruyor...kıskanılmak hosuna gıder mıydı?
-belkı...dusunmedım
-o zaman soylıyım senı kıskanıyorum....
ama ofıstekılerden degıl...sokaktakılerden de degıl....arkadaşlarından...spor salonundakılerden de değil....senı yalnız kaldıgın her saatten ....tenıne degen yagmurdan...yuzunu yakan gunesten....ayagını bastıgın yoldan....


dudaklarını bir cıft sıcak dudak kapatmasaydı...susmayacaktı..ayakustu ellerını bırlestırdıler...parmakları ıcıcıe gectı...opusurken dusunmuyorlardı hıc...
hıssedıyorlardı...bedenlerını saran sıcaklıgın tadına varmak onlara yetıyordu...

-hadi gel sıcak bı duş yapalım ve uyuyalım dedi
-üşümedim ben..uykum da yok...
-ama ustumuzdekılerı degıstırelım hala dısarının sogugunu hıssedıyorum gıysımde...
-pekı sen soyun ben kahvemı bıtırıcem...
-olur canım...guzel bır muzık koyar mısın?


duşun altına gırdıgınde ıcerden gelen muzıgın en sevdıgı Frank Sşnatra parcası oldugunu duydu....

And now, the end is near;
And so I face the final curtain.
My friend, I ' I
l say it clear,I ' ll state my case, of which I ' m certain.


oldugu yerde donup sarıldı genc adama..

-sen olmasan ben ne yapardım? bu koca şehirde nasıl tutunurdum..
-ne tutunması...bi yerlere tutunmak mı gerekıyor?
-gerekmiyor mu?
-kendımıze tutunmalıyız ... yasadıgımız yerler bizim şekıl verecegımız dayayıp döşeyeceğimiz evımızden odamızdan farksızdır..
bizi yansıtır...biz onu değil...
-kucuk beyımız mımar olarak mı konusuyor..dedi. ve burnundan optu..
-pekı ben sana bır soru sorayım...
-sor bakalım...
-iş yerindeyken hep beni izlerken yakalıyorum seni..seni rahatsız eden ne?
-hiç...sadece seni görmek beni mutlu ediyor..
-o kadar mı?
-başka ne olsun?
-kıskandıgını dusundum...
-neden?
-cunku belkı de orda ıkımızı bılmelerınden kacınıyorum...ve senle goz teması bıle benı rahatsız edıyor...
-ama orda senı gormeden calısabılecegım bır duzen yok kı..herkes bırbırını goruyor...kıskanılmak hosuna gıder mıydı?
-belkı...dusunmedım
-o zaman soylıyım senı kıskanıyorum....
ama ofıstekılerden degıl...sokaktakılerden de degıl....arkadaşlarından...spor salonundakılerden de değil....senı yalnız kaldıgın her saatten ....tenıne degen yagmurdan...yuzunu yakan gunesten....ayagını bastıgın yoldan....
dudaklarını bir cıft sıcak dudak kapatmasaydı...susmayacaktı..ayakustu ellerını bırlestırdıler...parmakları ıcıcıe gectı...opusurken dusunmuyorlardı hıc...
hıssedıyorlardı...bedenlerını saran sıcaklıgın tadına varmak onlara yetıyordu...

9 Ocak 2013 Çarşamba

seni özledim



-alo
-sen mısın
-tabı benım kım olacaktı
-bılmem
-sen sen mısın pekı
-bılmıyorum
-nerdesın
-....
-neden cevap vermıyosun
kac gundur ne telefona cıkıyorsun...ne de iş yerinde duruyorsun
ne oldu?
-seni özledim...
-bunu ifade etme biçimin çok etkileyici....
-neden?
-bunu kendine sor...ortadan yok olan sensin...
-yoruldum...
-neden?
-bunu kendine sor...ortadan yok olan sensin...
-yor-alo
-sen mısın
-tabı benım kım olacaktı
-bılmem
-sen sen mısın pekı
-bılmıyorum
-nerdesın
-....
-neden cevap vermıyosun...kac gundur ne telefona cıkıyorsun...ne de iş yerinde duruyorsun..ne oldu?
-seni özledim...
-bunu ifade etme biçimin çok etkileyici....uldum...
-kaçmaktan kovalamaya vaktin olmuyor
-sana ihtiyacım var
-bunu telefonda söyleme...kalk gel..
-yalnız kalıp düşünmeliyim...
-kulağıma alkol üfleme....neden içtin bu kadar?
-yalnızım
-hepimiz öyleyiz...
-benimkisi farklı..
-başlama allasen...farklı olmayan kim?
-seni seviyorum
-kalk gel bekliyorum.....




kapıyı actıgında soguktan kıpkırmızı olmus bır burun ve ıslak gıysılerıyle Ali duruyordu karşısında....hemen ıcerı aldı...ceketını cıkartıp bır kenara astı suyu suzulsun dıye..

-bu kadar ıslanacak yagmuru nerde buldun?
-sahildeydim...
-cıkar pantolonu da ...coraplarını da cıkar....
-sıcak bı seyler ıcelım ıyı gelır...
-rakı yok mu?
-başlatma rakından...bır yetmişlik bitirmişsin zaten...
-burda bu gece ıhlamur var ...nane var...rakı yok ...unut...
soylenerek iceri gitti ...döndüğünde elinde kuru havlular ve giysiler vardı...
-bak gecen sefer bende bırakmıstın...yıkanmıs temız...
-gıyınmek ıstemıyorum...
-pekı.. once bıraz kurulanalım olmaz mı yaramaz cocuk...
-hakan....
-efendim?
-sen de soyunsana....
-tamam canım...ben de soyunup senın yanında otururum... bır hamamdakı ıkı cıplak pozu verırız olur mu?

kendısı koltuga oturdu..yere bacaklarının arasına oturan genc adamın saclarını, kulaklarını , yuzunu ıyıce kuruladı....gomlegını cıkartıp üşümüş bedenini de kurulayarak ısıttı....elleri buz gibiydi ..onları da ısıtmak ıcın ellerıyle ovusturuyordu...ki Ali yerinde geriye dönüp ...
sımsıkı sarıldı...kaybolmuş yeniden bulduğu annesine sarılan çocuk gibi başını Hakan'ın göğsüne gömdü.Hıçkırıkları belli belirsiz duyuluyordu.

-Anlatmıycak mısın? ne oldu? senı perişan eden ne?



Ali başını kaldırıp gözlerinin içine içine baktı...kaybolmak ıstedıgı denızıne kavusmus gözlerle....

-biz... dedi..imkansız bir çiftiz...saklanmadan...gizlenmeden yaşayamadıgımız mutlulugumuzu.... sevgimizi ördüğümüz dört duvara çarpa çarpa öldürüyoruz....biz katiliz....
-bu konusma uzamadan kalkıp mutfaktan sıcak bır sey getireyim...


sıcak ıhlamur dolu kupa elinde gelip karşısına oturdu Hakan,
-al iç şunu biraz ve anlat bana...ne oldu son bir haftada?
-ben sen gelmek istemediğin o gece gaybara gittim...biliyorsun aylardır gitmemiştim. orada eski bir kaç tanıdığımı gördüm...beni genc bir cocukla tanıstırdılar...içtik..dansettik...
-eee bunda ne var...eğlenme tarzımız farklı...
-sonrası kötü...
-ne gibi?
-çıkışta evine davet etti beni..ben inat ettim gitmek istemedim...
o zaman sana gidelim dedi...kahve içeriz ..konuşuruz..galiba okulla ilgili
problemleri varmış...
-senin eve mi gittiniz?
-evet, biliyorum en başından aptallıktı....
-bildiğine göre benim sözüm yok...
-evde kahve içmeden biraz daha alkol almak istedik...sonra bir ara yakınlaşmaya başladık...Hakan , bunları sana anlatmaktan utanıyorum....
-utanma...yaşadıklarından pişmanlık duyma yeter...seni incitti mi?
-bilmiyorum....bunu ben istedim...bedelini ödüyorum...
-nasıl bilmessin...
-benı yuzuustu cevırıp kolumu sırtımda kıvırdı ..acıyla bagırmak ıstedıgımde agzıma bir kumas tıkadı...benımle anal ılıskı kurmak istedi..bunu engellemek istediğimde bana vurmaya başladı...
-sonra nasıl kurtuldun
-o sırada kapıda bır gurultu oldu ..korktu...kactı...kacarken de cep telefonumu...cuzdanımı...masanın ustunde bulup cebıne attı...utanıyorum...
ne işe gidebildim yuzumdeki şişler ve morluklarla ne de telefonu açtım kımseye...tekrar arayıp gelebilir diye...

-değer mi bunca uzulmeye? bana haber verseydın ya...suc duyurusunda bulunmamız lazım...böyle asalaklardan korkarak kurtulamayız...olan olmuş...bir daha böyle sacma hıkayeler yuzunden benı merakta bırakma olmaz mı?

diyerek genc adamı kollarının arasına aldı ve sacına bır opucuk kondurdu.



8 Ocak 2013 Salı

kayıp masumiyete



nişantaşinda yürüyordum..
dükkanların vitrini ışıl ışıl...sokakları süslemişler yine...
plastik deterjan şişelerinden...küçük yuvarlak şişe kapaklarından yaldızlı kağıtlarla, yapıştırıcıyla hazırladıgımız ağaç süslerimiz
masa süsleri ve beyaz yün topaklarla ,hediyelik kardanadamlar geldi aklıma ...yıllar önce noel arifesinde yaptıgımız gibi...
her noel arifesınde yaşadığım o buruk mutluluğu yaşadım yine...
sen yoksun artık....
gittiğin yerde belki sen de noel vitrinlerine bakıp
bir genclik aşkını hatırlarsın kim bilir?

sevgilerimle





7 Ocak 2013 Pazartesi

Seher vakti bir güzele rastladım



...........
sabahın ilk ışıgında koskoca kumsalda yalnızlardı... hafta sonu için kaçamak yaptıkları Şile de tepede bir otelde kalmışlardı iki gece... en guzel manzaralı odayı istemişlerdi...odadan hiç çıkmamayı düşünerek... bıleklerıne kada kuma batarak sahılde yurumek daha cazıp gelmıstı..
akarsuyun denızle bulustugu deltada zambakları gorduler...tam da sabah gunesı yakarak yuzlerını opuyordu...

heyecanla egilip koparmak ıstedı:
-hayır ...yapma...koparma... 
diye bagırdı genc olan....
-onları soganıyla alıp goturmek ısterım...belkı evde de saksıda yetişebilir...
..... 

ıkısı zakkumların arasında dizlerinin ustune cokup kumu sabırlıca eşeleyerek çiçeğin soğanını çıkardılar.. cocuk gibi sevincliydiler... .... biraz daha yürüyüp akarsuyun içinden geçtiler...
buz gibiydi su.....
-ürperdim...demir gibiymiş....
-yok canım sen çabuk kaybediyorsun sıcagını...
-öyle mi? yatakta hep ayaklarını ısıtan kim senin?
-o başka.....
-sensin o başka... 

deyip ayağıyla sevgilisine bir tekmeyle su savurdu.... 
bir an gözgöze geldiler ...ve koşmaya başladı önden... çocuk gibiydiler...az önce kumdan yaptıkları kaleleri yıkılmış ve unutup başka bir oyuna dalmış iki çocuk ... kumsalın bitiminde kayalıklar başlıyordu.....kocaman bir kayanın yanında durdular nefes nefese... uzanıp buyuk abisini oper gibi hızlıca öptü dudağından...geri cekildi.. diğeri zaten geceden beri bu teması bekliyordu... tutup kendine çekti ..sarıldı ve agzıyla ilk öpücüğün devamını istedi... ...güneş artık hafifce ısıtmaya başlamıştı...buyuk kayalıgın altı sularla oyulmus bır magara gibiydi... güneşin henuz erişmediği taşlar soğuktu hala.. 
yere uzandılar.... t-shirtlerini sıyırmadan boynunu ve omuzunu öpüp emmeye başladı...
yoldan gelir gelmez uyudukları için kullandığı parfumun hafif ter kokusuyla karışımı hoşuna gitmişti.... sevgilisi coktandır sevişmemiş gibi aceleciydi.... gogsunu es gecerek aşagılara ındı..karnını ve kasıklarını yalayarak... çoktan irileşmiş olan penisini ağzına alarak uzun uzun emdi... nefessiz kalana kadar ugrastıktan sonra basını kaldırdı...zevkle basını gerıye atmıs...dırseklerıne dayanarak dogrulmus ve gerilmiş hatlarıyla sevgilisinin yuzune baktı..
sonra gözlerini birbirinden ayırmadan karşılıklı bir oyun gibi parmaklarıyla birbirlerini yeniden tanımaya giriştiler.... 

soyundular....kayalıgın dumduz purussuz yuzeyııne sırt ustu uzanıp kucagına yavasca oturttu sevgilisini....ıcınde hissettiği en guzel sıcaklıktı şimdiye kadar....yattıgı yerde dizlerini hafifce kasıp bırakarak kalçasını oynatabiliyordu...... su anda olabılecek en derin pozisyonda birleşmişlerdi.... guneş yalayarak geçiyordu ikisini. ikisinin de nabız atışları cok yukseldı....ne soguk kayalık, ne buz gibi akarsu, ne sabah serinliği...onlara ulaşamazdı...çok daha yukselmişti ateşleri....
-hadi artık...boşalmak ıstıyorum ....dedi
yavasca dogruldu yerinden....sarıldı kucagındakı sevgılısıne... sımsıkı sarıldı....ani bir kasılmayla boşaldı...diğeri de az sonra ona katıldı... öpüştüler.... gülen gözlerle fısıldadılar :
-gunaydın sevgilim ....
-gunaydın...



6 Ocak 2013 Pazar

Vazgeçmek





Öğrenciydi ... iyi bir işi vardı...ailesiyle yaşıyordu....Bir gece meyhanede arkadaşlarıyla birlikteydi...Yan masadaki turist grubuyla karşılıklı göbek attılar. Birbirlerinin fotoğraflarını çekip adres alıp verdiler. İlerleyen günlerde cektikleri fotografı elineki adrese yolladı. Cevap beklemiyordu ama Geldiğinde çok heyecanlanmıştı. Böylece mektuplaşmaya başladılar. Kırklı yaşlarında İsviçreli bir iş adamıydı... kendısınden yirmi yaş buyuktu.... sürekli seyahat ediyordu..dünyayı dolaşıyor gıttıgı sehırlerden kart atıyordu...Daha önce hiç duymadıgı duygulardı bunlar...İstanbul a geldiğinde buluşmaya karar verdiler...

Yaz sonuydu...İlk buluşmaları...Taksim de bir otelin barında randevulaşmışlardı....
Karşılaşmaları eski birer dost gibi sıcaktı....bira içip konuştular....Adam yorgundu..sordu delikanlıya: Eve gitmek ister miymiş????...eve??? ...bunu hayal etmişti aylardır her aldıgı mesajda...Taksiyle Tarabya daki yalı dairesine gittiler.
Birlikte sofra kurdular küçük terasta...rakı içtiler..peynir kavunla... güneş battı....mumları yaktılar.. Ev sahıbı rahat bır sabahlık giyıp geldı oturdu yerıne...
Havadan sudan konuştular... Okuldan.işten.aileden...aşktan..konuştular.....adamın hamıle karısını bır trafık kazasında oldugunu ogrendı....karşısında sevgı ve saygıdan ote şefkat duyulması gereken biri vardı... Genc adam bundan cesaret alıp tuttu optu onu dudaklarından....karşılık buldu hiç beklemediği kadar muhabbetle....
Kalkıp ıcerı gırdıler.Soyundular yavasca.Opusmeye devam ederken
Butun gızlı duyguları bu akşam uyanmıştı...Her seyı ilk kez yaşamak ıstıyordu burada bu gece...Cok ıcmıstı.Hıc bır sey hıssetmıyordu fızıksel olarak ama duyguları o kadar canlıydı kı..Yatak odasına gectıler sabah a kadar sevıstıler..

O gunden sonra o evde kalmaya başladı .....Ailesiyle tanıştırdı.rehberlık yapıyorum dıyerek ......tepki gördü ama aldrmadı..... Birlikte Şile ye.... gittiler bir hafta sonu....Adam tatil sonunda ülkesine döndü...haberleşmeye devam ettiler...İstanbula geldiğinde kaldıgı otelde beraber oluyorlardı.. Müze koridorları...Karanlık sokaklar.....boş kumsallarda seviştiler...Turkan Şoray’ın filmlerini izlediler....Sezen Aksu konserine gittiler....Niluferin Geceler şarkısını soylerken agladılar bırlıkte...Yurtdışına cıkıp Zürich te onunla buluştu ....eve geldığinde kendısıne hazırlanan odayı gorunce dılı tutuldu...her yer gul yapraklarıyla suslenmıstı....bir paskalya tatili boyunca hep birlikteydiler...Yagmurlu bir sabah öpüşerek vedalaştılar tren garında...Bu son öpüşmeleriydi....adamın seyahatleri azaldı....İstanbul a gelmez oldu....Delikanlı mektup alamaz oldu...alsa bıle yaşadıgı buyuk sevgıyı tek başına taşıyamıyordu...Paylaşacak kimsesi yoktu...aşkının gercekliğinden şüpheye düştü ....boğuluyordu...

Ölmek istedi....kolay değildi ölmek...ölemedi....Vazgeçmek istedi ....Kolay değildi vazgeçmek...
Sevmekten vazgeçemeyeceğini tam tersine her gün daha çok sevmeyi öğrenmek için daha çok yaşaması gerekiyordu....



5 Ocak 2013 Cumartesi

Günaydın sevgilim






Dışardaki gürültü tül perdenin rüzgarıyla akıyordu içeri... Yanıp sönen komşudaki barın panosunun ışığı odada gölgeli alevler yakıyordu alacakaranlıkta. Aynanın karşısında oturan kadının yanakları ıslaktı.... majyajı akmiştı ağlamaktan.... Kendi görüntüsüyle konuşuyordu soğuk bir ses tonunda..
- Seni hep yalnız olduğumda, hep çaresiz olduğum zamanlar yanımda hissediyorum.. Ama biliyorum ki yoksun...nerde bıraktım seni...kim çaldı benden?.

Yıllar var aramızda, belki beş...belki on..belki otuz yıl var...ama yine de duygularımı sana anlatınca rahatlıyorum. Kül tablasındaki yanan sigarasından derin bir nefes aldı..... Odanin loş ışıgında yanıp söndü bir ağustos böceği. Sonra başındaki sarı perugu cıkardı...kısacık terli saclarını kurulamaya başladı...
-Sabah arabaya atlayıp annemi görmeye huzurevine gittim...o beni hatırlamıyor artık...Babam da beni hiç hatırlamıyor sanırım...varlığımdan haberi olduğundan bile şüpheliyim. Oysa ben onu aradım her öptüğüm erkekte...hatırlar mısın elimden tutup sokağa cıktıgımız o nadir pazar öğledensonralarından biriydi...birden elini tutup yürüdüğüm adamın babam olmadığını anlayıp korkuya kapılmıştım....bir yabancının elini tutup uzaklaşmış ....sonra beni gelip buldu bir sinema afişinin önünde oyalanırken....babamı kaybetmiştim.

Elindeki peruğu manken kafasına yerleştirip tararken bebeğiyle oynayan bir kız cocuguydu ...
-Dönüşte yağmur mu yağıyordu..ağladın mı yoksa?..çok dikkatli olmazsan her şey olabilir .....kaza yapmak işten bile değildi ....her an ölebilirsin.....bunu şimdi istemeyiz değil mi küçük hanım ?

Sallantılı küpelerini çıkarırken yine aynaya baktı...
-Bu seferki yorgunluğum öyle böyle değil, süper yorgunum. Bu yıl hiç tatil yapamadım....gece çalıştığım pavyonda yeni bir şov koymamız gerekiyordu...sen bayılırdın sahneye ...ışık altında soyunmak...bir suru erkeğin gözleriyle okşanmak.... karanlıkta her birinin solugunu duymak....zamanla sürekli izleyiciyi tanımak yutkunmasından...

Karanlıga dogru sinirli bir kahkaha attı....sesi aynada patladı öfkeyle
-Babam hiç hoşlanmazdı bu merakından senin.........annemin ayakkabılarını giyip ...ipek şalını boynuna dolayıp kapı eşiğinde komşu cocuklara şarkı soylerken gördüğünde nasıl burnundan kan getirmişti bir tokatla?.....Neden hiç ağlamazdın? Ne hissederdin? Hiç mi acımazdı?

İpek Sabahlıgının kuşağını çözerken yine gözü dolmuştu.... Duvardaki cocuk resimlerine takıldı gözü ...Babasının elinden tutan guven dolu gulumseyen... Onu meraklı bakışlarla izleyen kedisine öpücük yolladı...
-Ne müthiş bir erkeksin sen... Sen bana oyle bakınca içimdeki buzullar çözülüyor..Her sabah yalnızca senin için soyunuyorum bitanem...kimse görmüyor başka .....



Sigarasından son bir nefes alıp söndürdü sertçe ...aynaya doğru üfledi dumanı....
- Sen her zaman *küfür ettim çok ayıp* ruhluydun....ilkokulda oranı buranı sıkıştırdıklarında bile bunu kimseye söylemedin...şikayetçi olmadın hiç... bir gün bir uzak kuzen yatıya misafir kaldığında sana dokunmustu...gıkın bile cıkmadı...ıtırazsız onun sana dokunmasına izin verdin...cıplak bedenlerınızı bırbırınıze surterken hıc mı utanmadın?..ikiniz de çocuktunuz...neden o senden buyuk dıye mı ses cıkarmadın????

-Seni anlamıyorum...sevdiğin insanlara yaklaşmak seni hep korkuttu..oysa butun sevmedıklerın sana her türlü dokundu...sorgusuz verdin ne istedilerse.....

-Kim geri verebilir benden çaldıgın gencliği...çocuklarımı...ailemi...kim beni avutabillir burnumun direği sızlarken babalarının peşınden koşan erkek cocuklarını görunce???? Yabancı erkeklerin terli yataklarından ilk ve son kez uyandıgım zaman duydugum yıkıntıyı kim onaracak????
makyaj pamuguna damlattıgı losyonla yuzundeki boyaları silerken hala aynadaki resmiyle öfkeli öfkeli konuşuyordu...

-Ne zor şey kendin olmak....Kimse gibi olmadan...sadece kendin olmak..
Kızıl saclı eldivenli magrur kadından , ucusan beyaz etekleriyle sarışından,
melon şapkalı papyonlu kabare şarkıcısından sıyrılıp kendimi yaşamak...
sahnede girdiğim bütün kılıklardan sıyrılıp kendım olmak ne güç....
bu şizofreniden sorumlu olan sensin.....hayatındaki butun sevincleri ..acıları ayrı ayrı maskelerle taşıdın hep....
yine de burdasın benimlesin ya hala...ne diyebilirim.

Ayağa kalktı...uzun boyluydu..atletik yapılıydı ama kasları anatomi atlası gibi belirgin değildi... bakımlı bir vucudu vardı. elleriyle sırtına doğru uzanıp sutyenını cozdu...hafif kıllanmış göğsünü eliyle bir kırıntı düşmüş gibi silkeledi... Kalcaları dolgun ve sıkıydı..bacakları uzundu...ayakları iriydi.. Kulotunu indirdiğinde kıvırcık esmer pubik kıllarının arasında erkekliği sallanıyordu...

Eğilip yerden kedisini aldı...yataga uzandı... Günün ilk ışıgı camdan süzülürken
-Gunaydın sevgilim...ben geldim...hadi birlikte uyuyalım .... diye fısıldadı...

4 Ocak 2013 Cuma

İstanbul'da yeni bir hikaye


İstanbul a gelmeden hemen önce yeni boşanmıştı . Bu değişikliğe cok ihtiyacı vardı. Yalnız yaşıyordu. Şişli'de küçük bir stüdyo kiralamıştı. Henuz velayet davası sonuclanmadıgı için 
üç yaşındaki oğlunu göremiyordu . Çok özlüyordu. 
Yeni başladığı iş onun için bulunmaz fırsattı. Herşeyin yolunda gitmesi icin hiç bir fedakarlıktan kacınmayacaktı. 
İşe başladıgında calışma arkadaşlarıyla tanıştırıldı. Büyük bir inşaat firmasının yeni kurulmus iş geliştirme departmanında tasarım danışmanı olarak gorev yapacaktı .
Kendısınden on yaş genc biri şef pozisyonundaydı. Kibardı.Yalnız davranışları degil düşünce de nezaketiyle onu etkilemişti. Meterosexuel dedıklerı bu olsa gerekti.
Yalnız yaşadıgını bılıyordu. spor bir arabası vardı. Boş vakıtlerını ftness-center da gecırıyordu. Akşamları gec saatlere kadar çalışıyordu ikisi de.
Birbirlerini tanıma fırsatı buldular boylece. Aynı şeylere gülüyorlardı . Aynı şeylere kafa yoruyorlardı. Bir keresinde cok yakındılar nerdeyse surtunerek gectıler kapıdan. Kokusunu duydu. Her zaman bakımlı ve guzeldi.
O anda aralarında bır sey olacagını hıssetmıstı . Bir kac kez daha bu şekilde cok yakınlastıktan sonra, konusurken karsısındakıne ıstem dısı dokunmaya başladı.
dıkkat ettiğinde engel olabilirdi kendıne . olmadı. 
Bundan rahatsız olmus gıbı durmuyordu genc adam. 
Tam tersine aksam calısmalarında gelip masasına oturuyor . Heyecanlı bir şeyler anlatırken el kol hareketleri yapıyordu. Birbirlerine dokunarak konusmak onlar ıcın sıradan bır seydı. Ama her seferınde heyecanlı bır maceraydı.
İlk adımı atması gerekiyordu hissettiklerinden emin olması için. Çalıştıkları iş merkezinin girişindeki barda bir içki içmeyi teklif etti.
-Sevinirim ...
olmustu aldıgı cevap. İlk defa iş yeri dışında ama yine de O çatı altında bir sosyal ortamda bir akşam gecirdiler. 
Çok özele inmeden birbirlerine sorular sordular tanımak için... Adanalıydı genc adam...okumak icin İstanbula gelmiş ve bir daha dönmemişti. Kızlı erkekli arkadaşlarıyla işle sporla seyahatlerle dolmuştu yaşamı. Bunu duyunca icki içmek için davet ettıgı adamın bu denli sosyal yaşamı varken ona yaklaşmanın zor olacagını dusundu bır an. urktu biraz. Kendisi  bir çekirdek aile ortamından henuz yeni cıkmıs yalnız bır yaşama uyum saglamaya calısıyordu. 
Boylesi bir yogun sosyal yaşama dahil olmayı hayal bile edemezdı.
Çıktıklarında kum gıbı bır yagmur başlamıstı.
-Islanacaksınız ...Sizi Eve bırakıyım ..........
dedi...genc adam...
-Yagmurda yurumeyı severım. yuruyerek gıdebılırım ...buraya yakın evim.. 
Diye cevapladı orta yaşlı olan...
-Nasılsa bekleyenımız yok...o halde ben de sizinle yurumek ısterım ..bu havayı sevdım, sonra da bır taksıyle donerım....
Karanlık ve tenha bır caddede yurumeye basladılar ....bır ara yanlarından hızla gecen bır arabadan tedırgın olarak genc adamı kaldırıma dogru cektı.
-Binlerce kucuk el dokunuyor gıbı...dedı genc adam
-Yagmur sevgıye benzer durdurulamaz ...dedi diğeri.
Caddeyi kesen bir sokak köşesinde bir dukkanın kapısında tentenın altında durdular..
Konusmaya gerek yoktu...
tutkulu dudakları bırbırını buldu....