Dışardaki gürültü tül perdenin rüzgarıyla akıyordu içeri... Yanıp sönen komşudaki barın panosunun ışığı odada gölgeli alevler yakıyordu alacakaranlıkta. Aynanın karşısında oturan kadının yanakları ıslaktı.... majyajı akmiştı ağlamaktan.... Kendi görüntüsüyle konuşuyordu soğuk bir ses tonunda..
- Seni hep yalnız olduğumda, hep çaresiz olduğum zamanlar yanımda hissediyorum.. Ama biliyorum ki yoksun...nerde bıraktım seni...kim çaldı benden?.
Yıllar var aramızda, belki beş...belki on..belki otuz yıl var...ama yine de duygularımı sana anlatınca rahatlıyorum. Kül tablasındaki yanan sigarasından derin bir nefes aldı..... Odanin loş ışıgında yanıp söndü bir ağustos böceği. Sonra başındaki sarı perugu cıkardı...kısacık terli saclarını kurulamaya başladı...
-Sabah arabaya atlayıp annemi görmeye huzurevine gittim...o beni hatırlamıyor artık...Babam da beni hiç hatırlamıyor sanırım...varlığımdan haberi olduğundan bile şüpheliyim. Oysa ben onu aradım her öptüğüm erkekte...hatırlar mısın elimden tutup sokağa cıktıgımız o nadir pazar öğledensonralarından biriydi...birden elini tutup yürüdüğüm adamın babam olmadığını anlayıp korkuya kapılmıştım....bir yabancının elini tutup uzaklaşmış ....sonra beni gelip buldu bir sinema afişinin önünde oyalanırken....babamı kaybetmiştim.
Elindeki peruğu manken kafasına yerleştirip tararken bebeğiyle oynayan bir kız cocuguydu ...
-Dönüşte yağmur mu yağıyordu..ağladın mı yoksa?..çok dikkatli olmazsan her şey olabilir .....kaza yapmak işten bile değildi ....her an ölebilirsin.....bunu şimdi istemeyiz değil mi küçük hanım ?
Sallantılı küpelerini çıkarırken yine aynaya baktı...
-Bu seferki yorgunluğum öyle böyle değil, süper yorgunum. Bu yıl hiç tatil yapamadım....gece çalıştığım pavyonda yeni bir şov koymamız gerekiyordu...sen bayılırdın sahneye ...ışık altında soyunmak...bir suru erkeğin gözleriyle okşanmak.... karanlıkta her birinin solugunu duymak....zamanla sürekli izleyiciyi tanımak yutkunmasından...
Karanlıga dogru sinirli bir kahkaha attı....sesi aynada patladı öfkeyle
-Babam hiç hoşlanmazdı bu merakından senin.........annemin ayakkabılarını giyip ...ipek şalını boynuna dolayıp kapı eşiğinde komşu cocuklara şarkı soylerken gördüğünde nasıl burnundan kan getirmişti bir tokatla?.....Neden hiç ağlamazdın? Ne hissederdin? Hiç mi acımazdı?
İpek Sabahlıgının kuşağını çözerken yine gözü dolmuştu.... Duvardaki cocuk resimlerine takıldı gözü ...Babasının elinden tutan guven dolu gulumseyen... Onu meraklı bakışlarla izleyen kedisine öpücük yolladı...
-Ne müthiş bir erkeksin sen... Sen bana oyle bakınca içimdeki buzullar çözülüyor..Her sabah yalnızca senin için soyunuyorum bitanem...kimse görmüyor başka .....
Sigarasından son bir nefes alıp söndürdü sertçe ...aynaya doğru üfledi dumanı....
- Sen her zaman *küfür ettim çok ayıp* ruhluydun....ilkokulda oranı buranı sıkıştırdıklarında bile bunu kimseye söylemedin...şikayetçi olmadın hiç... bir gün bir uzak kuzen yatıya misafir kaldığında sana dokunmustu...gıkın bile cıkmadı...ıtırazsız onun sana dokunmasına izin verdin...cıplak bedenlerınızı bırbırınıze surterken hıc mı utanmadın?..ikiniz de çocuktunuz...neden o senden buyuk dıye mı ses cıkarmadın????
-Seni anlamıyorum...sevdiğin insanlara yaklaşmak seni hep korkuttu..oysa butun sevmedıklerın sana her türlü dokundu...sorgusuz verdin ne istedilerse.....
-Kim geri verebilir benden çaldıgın gencliği...çocuklarımı...ailemi...kim beni avutabillir burnumun direği sızlarken babalarının peşınden koşan erkek cocuklarını görunce???? Yabancı erkeklerin terli yataklarından ilk ve son kez uyandıgım zaman duydugum yıkıntıyı kim onaracak????
makyaj pamuguna damlattıgı losyonla yuzundeki boyaları silerken hala aynadaki resmiyle öfkeli öfkeli konuşuyordu...
-Ne zor şey kendin olmak....Kimse gibi olmadan...sadece kendin olmak..
Kızıl saclı eldivenli magrur kadından , ucusan beyaz etekleriyle sarışından,
melon şapkalı papyonlu kabare şarkıcısından sıyrılıp kendimi yaşamak...
sahnede girdiğim bütün kılıklardan sıyrılıp kendım olmak ne güç....
bu şizofreniden sorumlu olan sensin.....hayatındaki butun sevincleri ..acıları ayrı ayrı maskelerle taşıdın hep....
yine de burdasın benimlesin ya hala...ne diyebilirim.
Ayağa kalktı...uzun boyluydu..atletik yapılıydı ama kasları anatomi atlası gibi belirgin değildi... bakımlı bir vucudu vardı. elleriyle sırtına doğru uzanıp sutyenını cozdu...hafif kıllanmış göğsünü eliyle bir kırıntı düşmüş gibi silkeledi... Kalcaları dolgun ve sıkıydı..bacakları uzundu...ayakları iriydi.. Kulotunu indirdiğinde kıvırcık esmer pubik kıllarının arasında erkekliği sallanıyordu...
Eğilip yerden kedisini aldı...yataga uzandı... Günün ilk ışıgı camdan süzülürken
-Gunaydın sevgilim...ben geldim...hadi birlikte uyuyalım .... diye fısıldadı...