19 Kasım 2019 Salı

sil baştan


Cesaretin kaldıysa
Hala benle aşktan konuşmaya
Söyle canım sevgilim
Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?
Yorgun gibi bir halin var
Duyguların karışık olabilir mi?
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak

Sanki bugün son günmüş gibi
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben
Her ne çıkarsa yoluma
Selam verip yürümek istiyorum ben




15 Kasım 2019 Cuma

Ne yaparsam olmuyor

Uyurken izliyorum, en sevdiğim halini
Saçların dağınık, yüzünde yastık izi
Bir pazar kahvaltısı gibi
Küçük oyunlarının, büyük savaşlarının
Arasında olduğu kadar, bi' aşktı bizimkisi
Bir pazar gecesi uykusu gibi
Ne yaparsam olmuyor
Olmuyor eskisi gibi
Güldürmüyor, ağlatmıyor
Kimse senin gibi
Ne yaparsam olmuyor
Olmuyor eskisi gibi
Güldürmüyor, ağlatmıyor
Kimse senin gibi
Uyurken izliyorum, en sevdiğim halini
Saçların dağınık, yüzünde yastık izi
Bir pazar kahvaltısı gibi
Küçük oyunlarının, büyük savaşlarının
Arasında olduğu kadar, bi' aşktı bizimkisi
Bir pazar gecesi uykusu gibi

Bitmesi gerek artık, anlıyoruz ikimiz de
O zaman neden hala ağlıyoruz ikimiz de?

9 Kasım 2019 Cumartesi

Maskeli Balo

Mektup-4
Bir maskeli baloda karşılaştım, 
aynı benim gibi giyinmişti
Değirmenlere karşı kocaman bir kalemle savaşıyordu
Oysa değirmenler hep kazanır, 
kaybetmek yoktur fitratlarında
Bilmezler karşısında savaştıkça güçlenen o kollar 
yorgunluktan acılar içindeki o güzel kafa düşündükçe gelişir
Düşman ne kadar güçlüyse o kadar güçlenir savaşçı da
Herkes aynı mı hisseder? diye sormuştum
"Hayır hissetseydi bunca kitap yazılmazdı" dedi
birlikte yürüdük , yollar aştık, insanlar yoktu
ikimizdik , yalnız ikimiz
iki yalnızdık, yanyana yürüdük
"nerede olsa tanırım"  demişti 
oysa ben kendimi tanıyamıyordum çoğu zaman 
eller , kollar , güçsüz bacaklar tamam
ama bu yüz, o bazen yabancı biriydi
birlikte yürüdüğümüzü hayal ettim
aynadaki genç suretimin bana oyunuydu yine
yanyana geldiğimizde anladım, olmazdı
olsun hayal etmesi de güzeldi
sevmek emek istiyordu
sevmek güzeldi

Orpheus ve Euridike

Mektup-19
Sana çok sevdiğim bir masalı anlatıyorum bugün
"Sevmek ve kaybetmek üstüne"
Orpheus ve Euridike 
İki büyük sevdalıyı bir gün ölüm ayırır
Euridike ölüler diyarı yeraltına gider
Orpheusun kahrolduğunu gören periler ona bir anlaşma önerir:

"Müzisyen orpheus argonotları sirenlerden kurtarmis turlu belalari ezgisiyle asmistir, kurtaramadi  eurydike'yi. hades'e inip cekip alacakti karisini ancak tek bir sart kondu ona yeryuzune cikisa kadar geri donup bakmayacakti. 
son basamaklara kadar hersey yolundaydi. donulmez olan bir diyara gitmis ve oradan karisini cikartmisti. ancak ne olduysa o son basamakta oldu. 
merakina yenik dustu orpheus'un. arkasina bakmasiyla bir golgeye donustu eurydike, sonsuza kadar kaydi gitti ellerinden"

Büsbütün Kaybeder Euridikeyi Orpheus , karanlıkta elinden tutup kurtardığı karısının yüzünü görmek , emin olmak isterken 

"orpheus karisinin ölümünden sonra yakarislariyla yumusattigi ölüm tanrilariyla bir anlasma yapti ancak sartlarini yerine getiremeyip tekrar kaybetti büyük aski eurydike'yi. "

"bundan sonra hayati karardi. kendini kaybetti. bütün kadinlari hor gördü eurydike'den sonra ve kiskançliktan kuduran kadinlar tarafindan parça parça edilip, dagitildi yeryüzüne. mit'e göre orpheus'un basi hep bagirdi " eurydike, eurydike, eurydike" diye karisinin adini..."

Güvensizlik, kuşku, endişe tutkuyla harman olmuştur. Aşkı bitirmiştir.
İşte bu öykünün konu olduğu orfeo negro filminin müziğidir 
manha la carnaval

Yanında maskesiz kendim olduğum insan iyi ki varsın iyi ki seninim
Seni seviyorum 


Hücremdeyim

Mektup-3
Konuşamadıklarımı yazıyorum 
Gece rüyamda yaşadıklarımı 
Hayal ettiklerimi
Düşünmekten mutlu olduğum 
ama aynadaki görüntüme yakıştıramadıklarımı yazıyorum 
Herkesin kendi tutsaklığı ve sınırları var. 
Sabah akşam gidip" iş" dediğimiz 
kendi seçtiğimiz tutsaklığımızı yaşıyoruz. 
Dönüp ev dediğimiz 
Hepsi farklı ama hepsi beton duvarlı demir kapılı hücrelerimize sığınıyoruz. 
Bir gün 
bir haberci kuş penceremin kenarına konduğunda 
Güneş başka parlıyor artık, 
her gün gelip sevgiyle böldüğüm kırıntıları yiyor. 
Bakışıyoruz, konuşuyoruz, anlaşıyoruz. 
Bekliyorum her sabah güneşle gelişini.
Kimbilir onun tutsak olduğu hangi sınırları var. 
Sınır bazen tenimizin kendisi 
bazen uçsuz bucaksız ufuk çizgisidir. 
Pencereme konan haberci kuşu 
her gün beklemeyi seviyorum.
Hep daha iyi olsun.

Eylül Baharı



mektup-2

Bir Bahar akşamı hoşgeldin 
Bak şimdi her gün Bahar

Yorgun yüreğim sende dinlenmek ister
Denizdeki dalga gibi Senin de ritmini bozuyor
Düzelecek

Bir şarkı var dilimde
"Sevmek bir çok şeyi göze almaktır"
Korkular geride kalacak 
deniz kenarında el ele maziyi konuşacağız

"senede bir gün"...yetsin bize
Nerde olursak olalım Sol göğsümüz acıyacak

Beklemeye değer gülüşündeki teselli...
Seslendim "Eylül de gel" diye
.......geldin

Herkesin ortak dileği
"elbet bir gün buluşacağız"......
Herkesin özlemi "bir tatlı huzur"...

ankakuşu'na

Merhaba -1
Bu ilk yazdığım mektup
belki de önceden yazdıklarım Önemsizdi 
ya da duygularımız bugün gelişti 
Çocuk yaşta yaşadıklarının sana kattığı değerler kayıplarından fazla
Belki de spor hayatının temel direği 
Ve sana ihanet ettiği için küstün
Benim hiç öyle büyük bir tutkum olmadı 
ya da farketmeden harcadım
Bugün "bütün kayıplar geride kalsın" dedin
ne kadar doğru 
Böyle olsun dilerim 
Seni seviyorum 

5 Kasım 2019 Salı

mavi melek-1





eve dönerken yalnızdı...
bütün gün eski okul arkadaşlarıyla mezun olduğu okulun bahçesinde eski günleri anmışlardı.
senede bir de olsa o günlere yeniden dönmek...
aralarında eski sevgilisi olmasa da...
onu yeniden yaşamak hesaplaşmalardan uzak mutlu ediyordu Mesut'u...direksiyonda akan trafiğe kaptırmıştı kendini....kapıyı çaldığında afacan iki çocuk koşarak açtı kapıyı, arkalarında karısı belirdi....ışıldayan gözleriyle
-"hoş geldin " dedi.


yıllar önce şimdiki karısıyla tanıştıklarında erkek sevgilisiyle beş yıldır beraberdi....daha önce hiç hissetmediği kadar özgür hissediyordu...aşık olmuştu...kendisini seven bir kıza bağlanmıştı ilk defa....sevgilisi kıskanıyordu..ilişkisini kesmek istemiyordu sevgilisinden de vazgeçemiyordu...
telefon ediyordu :
  • -neden benı ıhmal edıyorsun?
  • -ihmal etmıyorum....sana katlanamıyorum...bir kızı seviyorum...
  • -neden böyle konusuyorsun?
  • -sana ne yaptım ki ? ne yaşıyorsam onu söyledim...
  • -istediğin zaman seninle tatile gitmemem için yaptın"
  • -kız arkadaşım var yanımda..onunla cok az yalnız kalıyoruz...
  • anlayış göster lüfen...seni arayacağım...
  • telefonu yüzüne kapatıyordu...ısrarla tekrar arıyordu..
  • bir araya geldiklerinde de tartışıyorlardı...
  • kendısıne dayatılan reçetelerin hiç birine uymuyordu...
  • -bu ilişkinin sonu yok onda ne buluyorsun
  • -onu seviyorum...
  • -sen yalnızca barları gece hayatını ve gay sexi seversin..
  • -beni kışkırtıyorsun bak...fena olacak..
  • -ne olacaksa olsun...bıktım senden...
  • -ben de senden bıktım..
  • -neyimi gördün nankör...
  • -ne nankörlüğümü gördün? senin bu laf çarpıtmalarından usandım...
  • -nankörsün...ilk tanıştığımızda benim peşimden koşan sendin...
  • -seni seviyordum...hala da seviyorum...
  • -o halde neden hep aklın başkalarında? neden bir de kız çıkardın başıma?
  • -bak her şey değişiyor...dünden yarına söz vermedik birbirimize...
  • -öyleyse bitirelim...görüşmeyelim...
  • -son sözün bu mu?
  • -evet bu....


her yıl mezunlar gününde okula geliyordu...
onu görebilmek belki bir kaç kelime konuşabilmek için.
geçmişe ait bir teşekkür borçluydu...ama o gelmiyordu.


okul yıllarında kendisinden bir kaç yaş büyük asistanıyla
sevgili olmuştu...okulda eşcinselliğini açıkça yaşayan tek kişiydi...
sınıf arkadaşları tarafından eleştirilmiş ...dışlanmıştı...
başka kimsesi kalmamıştı sığınacak...sokulacak...
istanbul'un bütün karanlık mekanlarını birlikte keşfetmişlerdi...
el ele verip masumiyetini törenle yolcu etmişlerdi...
birlikte çalışıyor, dinleniyor, tatile çıkıyorlardı...
okulun sonuna doğru küçük sınıflardan bir kızla tanışıp
aşık olana kadar sürdü bu ilişki...
sonra acı dolu bir dönem başladı..
karşilaştıklarında önce suçluyordu...sonra kendine acıyor..
ona acıması için baskı yapıyordu...
bu da yetmiyordu...acı vermek için kendini alkole ve uyuşturucuya vermeye başlamıştı...
okuldan istifa etti...şehir değiştirdi..
yolladığı mektupta şunlar yazılıydı....:
  • " Gidiyorum bu şehirden...seni hatırlatıyor bana...
  • senden nefret edemem ama..
  • sana ait her hatıradan nefret etmek istiyorum...olmuyor..."
  • "mutlu olmanı istiyorum...beni mutlu ettiğin gibi
  • onu da mutlu et...umarım bir gün okulda bir mezunlar gününde
  • karşılaşırız ...iki eski dost gibi sohbet ederiz..
  • ama bugün çok erken henüz...acım taze..."
  • "birine yakınlık duyarsın...her şeyini ona açarsın...
  • evini..yatağını...kalbini..
  • paylaştığın güzellikleri ortak payda edinirsin...
  • arkanı dönmeden daha bu hayalin yıkılır...
  • çünkü aynı kartlarla oynamıyordur karşındaki...
  • onun beklentisi farklıdır...aynı dili konuşmuyorsundur...
  • yıkılırsın..."

4 Kasım 2019 Pazartesi

mavi melek-2




Her şey istediğimiz gibi oluyorsa...
neden istediğimiz insan hep yanımızda kalmıyor...
terkediyoruz veya unutuluyoruz?
"ne kadar da çabuk değişiyor her şey..."
diye düşünüyordu eve dönerken
birlikte oldukları düşüncesine alıştığım insanların ayrıldığını öğreniyorum 
ya da yıllardır birlikte olduklarını bildiğim sıcak ilişkilerin
birer sırça saray olduğunu görüyorum bir anda
hiç bir şey göründüğü gibi değil aslında
her şey her an değişiyor
görüntü buna yetişemiyor...
senkron tutturamayan eski filmlerdeki dublaj yapan
tiyatro oyuncularının sesleri gibi...
hep bir adım arkadan yetişiyor...örtüşemeden ayrı düşüyor...
Birden biri tarafından hesaplanmış gibi
düşüncelerinin ardından ve tam da yerinde
radyodaki şarkıyla geçmişi canlandı yine.....
Sıraselviler'deki bodrum katında sinematekte elele izledikleri :
Mavi Melek filminden sonra ona bu ismi taktığını hatırladı ...
onu özlüyordu...
  

  • " Tepeden Tırnağa Aşkım Ben...Sevmekten Başka Ne Yapabilirim?"

  • ICH BIN VON KOPF BIS FUSS AUF LIEBE EINGESTELLT

Ya aslında hiç geçmiyorsak birini sevince ondan.?
bir duvar yazısı gibi...ya onda kalıyorsak ömür boyu...öbür aşklar yalan mı yani? bir başkasını sevmiyor da sadece aynada yanyana görüntümüzü mü beğeniyoruz...tıpkı yeni bir giysi seçer gibi deneyerek...? Anılar doluşuverdi yine bir araya:
  • - ateşler içinde yanıyor doktor bey...
  • -.......
  • -evet ..akşamları yükseliyor...halsiz kalıyor...sabaha kadar
  • -......
  • -gündüz hiç bir şeyi yok...okuyor...güzel sanatlar grafik son sınıfta okuyor...
  • -..........
  • -peki doktor bey...teşekkür ederim...görüşmek üzere...
  • "kiminle konuşuyor?...ben nerdeyim...
  • neden bu kadar halsizim..."
  • aylarca bir virüs yüzünden gece ateşiyle yatarken bir tek o vardı başucunda....arkadaşlarından birinin doktor arkadaşını aramıştı çaresiz...ateşi düşüremediği bir gece yarısı...sonra tahliller yapılmıştı Çapa'da..Doktora birlikte gittiklerinde "romatizma" denmişti....antibiyotik tedavisi uygulamaya başlamıştı...bu da çok tatmin etmeyince tutup başka bir doktora gidince "Vücutta bir virüs var... antibiyotik tedavisi cevap vermiş...ancak tekrarlayabilir...gıdanıza ve uykunuza dikkat etmelisiniz...en çok da stres ve yorgunluk sonucu tekrarlayabilir..."aylar sonra mide kanaması geçirmişti..."virüs uyandı"demiş gülmüşlerdi karşılıklı ....
Okulda arkadaşları bir gün onu sırayla sorguya çekmişti...
  • "İbne misin oğlum sen?"
  • "Ne biçim giyiniyorsun?"
  • "Ne istiyorsun bizden?"
  • "Seni sikmemizi mi istiyorsun lan...?"
okuldan kaçarak çıkmıştı ...bir daha o insanları görmek bile istemiyordu...nasıl giderdi okula...kendine bile itiraf edemediği duyguları yüzüne vurmuşlar...gerçekte nasıl olduğunu...nasıl göründüğünü görmesi için ayna tutmuşlardı...baktığı bütün başka aynalar kırıldı..
tuz buz oldu...
Onu anlayan tek kişi asistanıydı..odasına koştu...onu uzaktan uzağa beğeniyordu ilk gördüğünde etkilenmişti: uzun boylu, geniş omuzlu, dolgun kalçalıydı...yürürken her adımında kalçasında gerilip boşalan kaslar çekiciliğini arttırıyordu..ağlamaya bir adım kalmıştı...bunu görünce asistanı yanına yaklaştı ve yanağını okşadı...uzanıp dudağına bir öpücük kondurdu...
sarıldı sımsıkı..sarsılarak ağlamaya başladı....
mezunlar gününde okulda buluştuğu eski arkadaşlarının
arasındaydı o günlerde kendisini suçlayan...utanmasına sebep olanlar..ama asistanı yoktu...uzaklardaydı...
oysa herkesten daha yakındı...orda durmuş muzip ve müşfik gülümsüyordu...  
bütün gece düşündüm
düşlerimden düş seçtim
baş düşümde başroldeydin
seni giyindim seni hissettim
bilmedin ki bendeydin
gün ağarırken
seni soludum
soldum
sen oldum

Eski arkadaşlarından biriyle görüşüyordu yalnız.
Diğerleriyle karşılaşmak ürkütmüştü yıllardır..
hepsine karşı duyduğu utanç ve kızgınlık geçmemişti...
belki pişmanlık da vardı yılların ardında kalan masumiyet adına...yine de okul yıllarından hatırladığı onca güzel anı vardı ki bir arada bütün sevdiği arkadaşlarını görünce
Ondokuz yaşındaki coşkusunu giyinmişti yine
Ve görmüştü ki herkes uzlaşma yarışındaydı kendisiyle..  

  • -Neler yaptın görüşümeyeli...evlendin mi?
  • -Hep çalıştım vallahi evlenmeye bile vaktim olmadı...ya sen?
  • -Ben galiba o işi yapabildim en iyi...iki oğlum var...
  • -Ne güzeldi hatırlıyor musun okoul gezisi?
  • -Son sınıftakini diyorsun di mi? Unutulmazdı...
  • -Biz yine çok masum çocuklardık...bugünki çocuklara bakıyorum da...
  • -Her şey olması gerektiği gibi olur aslında...
  • -Haklısın burda olmak bile olması gerekenlerden...
  • -Belki de en iyisi...
  • -Görüşelim yine sana kartımı veriyim...
  • -Sevinirim bir gün yemeğe çıkalım...
Bütün konuşulanlar geçmişi unutmak yeni bir ilişkiye başlamak için atılan cesaretli ama umutsuz adımlardı...
Tek özlediği insan yine yoktu bu sene aralarında
Sınıfları dolaştılar bir kaç kişi..mobilyalar yenilenmişti...deniz manzaralı dershanede oturup birer sigara yaktılar...yasaktı....
ama olsun yasakları çiğnedikleri ilk mekandaydılar...

  • -Hocayı görüyor musun?
  • -Hangi hoca?
  • -Hani asistandı...senin en sevdiğin atölye hocasıydı canım...
  • -O'nu mu diyorsun...yok görmüyorum...çok zaman oldu..
  • -Birlikte yarışmalara girdiğinizi duymuştum...kazandığınızı duyunca çok sevindim...
  • -Evet...iyi işler yaptık...reklam filmleri çektik...sonra bitti...
  • Enerji değişiyor zamanla...bitmesi gerekiyor bazı şeylerin
  • ...başkalarının yaşanması için...
içinden konuşmaya başladı yine:

  • "bitmesi gerekiyor bazı şeylerin başkalarının yaşanması için..."
  • neden bitmesi gerekiyormuş?
  • hep içimizde yaşadığımız duygular yaşadıkça nedir biten?
  • bitmek nedir....?
  • neden gerekli olan şeyleri yaşıyoruz hep...
  • gerekmeyen ama onlarsız sakat kaldığımız onca şey var ki...
  • iki kulağımızdan birini kesmek gibi...
  • "Mavi Melek" derdi bana...
  • kendini aciz ve tutkularına yenik düşmüş hissediyordu...
  • kariyerini , sevgisini , dostluğunu adadığı bendim...
  • onu bırakıp kanatlarımı ellerimle yoldum...
  • gitmesine kaybolmasına izin verdim...
  • hayatımı kurdum kendi başıma...evli...çocuklu
  • ama onsuz...

  • Aşk adına ne biliyorsak filmlerden öğrendik...
  • o filmlerde ümitsizliği, aldanışları ve küllerinden kendini yaratmayı ve sonsuzluğu yaşattılar bize...
  • hem de siyah-beyaz dışında bütün renklerden arınmış bir sadelikle....
  • -Sinemaya gidelim mi?
  • -Bilmem...ne oynuyor?
  • -Benim senelik biletim var...
  • sinematekte her hafta bir film izlerim
  • -Eski filmler mi yoksa?
  • -Filmin eskisi olur mu?
  • -Yok olmaz tabii...ben eski filmlere bayılırım...o yüzden..
  • -Tamam hadi o zaman gidiyoruz...
  • "Paylaştıklarımız ne kadar azdı...ne kadar çok şey vardı aslında konuşmak istediğimiz...sevişerek bütün o aramızdaki uzaklıları kapatıyorduk..Tek ortak dilimiz sevişmekti...
  • sevişmeyi öğretiyorduk birbirimize sessizce..."


  • -Merhaba yahu tanıyamadım seni....nasılsın?
  • -Merhaba canım...ben de tam seni görmüş yanına gelecektim...hiç değişmemişsin....ne alemdesin?
  • -Ne olsun valla iş güç...hayat bazen acımıyor...acı veriyor....
  • -Hayrola...sana insafsız mı davrandı?
  • -Duymadın heralde...depremde eşimi ve 2 yaşında oğlumu kaybettim...
  • -Canım yazık....çok üzüldüm...duymamıştım...başın sağolsun...
  • -Dostlar sağolsun...ama bakzaman hiç dokunmadı görünüşüme ...içimi boşalttı ayakta çürüyen koca ağaçlar gibi...  

"Doryan Gray gibi....Oscar Wilde'in ölümsüz eseri...
gerçekten de mümkün mü acaba hayatın insanın suretini değiştirmesi...ama kendi görünüşünde tek bir yıpranma olmaması...Buna sevinmeli miyim? Gençliğimde dokunduğum ...tadını iyi bildiğim bir tenin hala aynı kalması ve ama ruhun ölmesi......benimse ruhum dışında her yanımda yüzyıllık yalnızlığımı yaşamam...Bedeli vardır her şeyin...bir gün mutlaka ödenir...."

Otoyolda gün batışını takibederken şehrin hareketli yüzü arkasında yok oluyordu.Şehir dışında yaşamaya karar verdiğinde herkes çok şaşırmıştı..Oysa her gelişinde İstanbul'un her gölgeli sokağında bir sevgili ona el sallıyordu geçmişten...Bunu severek yaşamayı ilke edinmişti...
Ancak karısı ve çocukları onun gördüğü bu gölgeli "merhaba" ları bilmiyordu....bilseydi bu kadar kalabalık bir ruhla yaşamak ister miydi?
Taksim'den Tünel'e doğru yürürken sık sık tanıdıklarına rastlıyordu.Okuldan arkadaşlar, part-time çalıştığı galeriden tanıdığı sanatçılar...alkol nöbetlerinde tanıştığı sokak insanları...

  • -Merhaba ...
  • -Eyvallah dostum ..şaraba katkın olur mu?
  • -Yok valla..bu saatte içmesen iyi olur hatta..
  • -Ne o tekkeye mi yazıldın dostum ?
  • -Sıcaklar felaket ..o yüzden dedim...
  • -Atın ölümü arpadan olsun dostum..

  • Bir testi aldım çarşıdan ucuza;
  • Gizli gizli neler anlattı bana;
  • Bir şahdım, dedi; altın kupam vardı;
  • Şimdi neyim? Testi oldum şaraba.
  • ..Hayyam'ın dizeleri hiç de bu sıcakta katlanamazdı...


3 Kasım 2019 Pazar

mavi melek-3



Yüksek Kaldırımdan...Mevlevihanenin huzurlu serinliğini yalayarak aşağı doğru yürüdü..Arnavut kaldırımı yol iyice bozuktu...ayağındaki espadriller yolun şeklini alıyor..acıtıyordu..Müzik aleti satan dükkanlar, plakçılar , şapkacılar ve sokağa yaydıkları vernik kokusuyla tinercilerin bayramı olan marangozları geçerek Kuledibi'ne vardı...
Sıcaklığın yerini yüksek duvarların yarattığı hava akımı aldı...
tatlı tatlı okşadı tüm bedenini...meydandaki kahvede oturup bir çay içmek vardı şimdi..ama bekleniyordu..
hem de bir genç kız tarafından...okuda tanıdığı genç bir ressam kız tarafından...kendisine resimlerini göstermek için çalıştığı atölyeye davet etmişti...Kule'nin hemen yanıda eski bir apartmanın üst katındaydı..Apartmana girince karanlık ve rutubet kokan bir merdiven boşluğunda buldu kendini..
Yukarılardan bir çatı penceresinin ışığında merdivenleri çıkmaya başladı...Kapıyı çaldı...Açıldı..
Karşısında gördüğü kız ilerde çocuklarının anası olacaktı...
Bunu hissetti.

Kapıyı açan kızı ilk defa görüyordu sanki..başındaki bandanadan kızıl saçları dökülüyordu omuzuna ..önlüğü yağlıboya lekesiyle doluydu...
gülümseyişi karanlık koridorda güneş gibi ışıldadı...


-Hoş geldin...kolay buldun mu burayı..
-Evet...ama dışarısı felaket sıcak...Taksim'den yürüyerek geldim... eğlenceli oldu...bir sürü tanıdığa rastladım yolda...
-Biz pek hissetmeyiz burda sıcağı...eski bina ve pencereleri çok dar..
-Bina mükemmel...burada mı yaşıyorsun?
-Yok arkadaşımın atölyesi ve evi burası...çalışmalarımı burada yaparım
ne salağım buyur edemedim seni ...



Uzun loş bir koridorun ucunda atölye vardı...tavanlar yerdeki taşlar belki de yüzyıllıktı... 
- Arka tarfta da bir oda ve mutfak var...mutfağın manzarasını görmelisin..
tarihi yarımada avucunun içindedir...
-Resimlerini görmek istiyorum bir an önce...
-Hayal kırıklığına uğramanı istemem...İkinci sınıftayım...çok fazla resim yapmadım okul ödevleri dışında...Bu duvardakilerin hepsi arkadaşımın..kendisi yok şu anda...
Sehpalarda gördüklerin öğrenci çalışmaları...ders veriyoruz birlikte akademi sınavları hazırlığı için...
-Peki bu duvardakiler...sırtı dönük olanlar...küsmüş mü bize?
-Onlar benim yaptıklarım..bakabilirsin...


Resimlerin hepsi çok renkli ve diğerlerinden farklıydı..
Genç kızın heyecanlı gözleri ve ışıltılı kızıl saçlarının gölgesinde hepsi de
birer ışık kaynağıydı...
Tek tek hepsini inceledi...kız kendisinden bir kaç sınıf büyük grafik öğrencisini otorite görüyor ve dikkatle her hareketini izliyordu... 

-Çok güzeller...senin elinden çıktığı belli...
-İltifat mı bu..eleştiri mi?
-Nasıl istersen öyle algılayabilirsin..
-Biraz fazla renkli buluyorlar...yani çok ışık varmış resimde...
-Bunu kim söylüyor?
-Asistanlarım..
-Okulda kimse kimseyi övüp baştacı etmez...kendine güvenmelisin.
Karakterli desenlerin var...renk olarak ışık kimseyi ürkütmemeli...
Rönesans gibi koca bir akım boşuna mı ışığa dayamış sırtını?
-Teşekkür ederim...çok saol...iyi ki geldin...sana bir kahve yapayım mı?
-Orta olursa sevinirim...



Atölyede yalnız kaldığında resimlere tekrar baktı...natürmortlar, nü tablolar..
karanlık bir sürü resim içinde aydınlık yüzlü resimler gülümsüyordu..
Kızın hareketlerini duyuyordu mutfakta kahve pişirirken..
Kahve kokusu geldi koridordan...sonra tepside köpüklü kahveler...


-Nerelisin ?
-Arnavutluk'tan gelmiş dedemler Bursa'ya...Bursa'lıyım kısaca...sen?
-Bizimkiler de Selanik'ten gelmiş...İstanbul'luyum yani...
-Okulda havadan sudan konuştuk hep...felsefeden...siyasetten...
Okulda kızlarla fazla konuşursak adımız çıkar...böyle rivayet olunur...
-Ya dışarda? Kızlarla gezip tozanlar hakkında laf çıkmaz mı?


Pencerden yansıyan akşam güneşi kızın tepeden tırnağa sarı kızıl bir ışığa bulanmıştı...gözleri açık olduğu halde çıplak görmeye başlamıştı kızı..soyunmuştu..karşısında duruyordu...ayağa kalktı
usulca öptü dudaklarından...beline sarılıp okşamaya başladı bütün bedenini..
 
-Kahve çok güzel olmuştu...ben artık gitmeliyim...
-Peki ...bekleseydin...birlikte çıkardık...
-Yok unutmuşum bir çeviri vardı onu bu akşam teslim edecekler..
Kapanmadan almalıyım...
-Yine gelirsin o zaman...yeri biliyorsun...
-Hoşçakal....



Merdivenleri koşarak indi...ter içinde kalmıştı...
bir iki saniye içinde kızla seviştiğini hayal ettiğine inanamıyordu...
İlk kez bir kızdan böylesine etkilenmişti...
Koşarak kuledibinden ara sokaklardan sahile balıkçıların yanına çıktı..
çimenlere uzandı...
güneşe dikti gözlerini...körleşene kadar...
nefes nefeseydi... kendinden korkmuştu...
yalnız bir kıza tecavüz etmek isterken yabancılaşmıştı kendine...
savunmasız olan kim?
bir kızla ciddi olarak sevişmeyi hiç düşünmemişti...
şimdi bu arzuyla tutuşuyordu...
cinselliği doyasıya yaşatan teninde soluk alıp verir gibi bir kız mı?
kendisinden nefret mi ediyordu bunca yaşanmışlıktan sonra?
erkek bedenindebulduğu zevki başka bedende aradığı için...
ya sevgilisi? o dememiş miydi
"kadın bedeni tuzaktır erkekleri hem çeker hem iter" diye?

2 Kasım 2019 Cumartesi

mavi melek-4


Ertesi gün atölyeye gidişinde artık emin adımlarla iniyordu aynı yokuşu...
merdivenleri ne istediğini bilen tutkulu adımlarla tırmanıyordu..
karanlık bir deliğe tırmanır gibiydi...
istekli ve kararlı...
zili bir kez çaldı..
kapı açıldı...
yine kızın gözlerinden başka hiç bir şey görmüyordu..
eğilip dudaklarından öptü..
hiç bir şey söylemeden kız bir adım geriledi..
karanlık hole girip kapıyı kapattılar...
üstündeki boyalı önlüğü sıyırdı attı kız..
kollarını boynna doladı delikanlının..
dudakları birbirine anlatıyordu en mahrem öyküleri...
tek tek üstlerini çıkardılar...
arka odadaki yatakodasına geldiklerinde çırılçıplaktılar....
yatağa uzandılar...
kızın göğüsleri küçük ve diriydi...kız üstteydi..
hareketleri bilinçli ve tutkulu ama yavaştı...
delikanlının organı sertleşmişti
içinda kaybolduğu ıslak ve sıcak karanlığa alıştı..
boşalmamak için kendini kasıyordu...
kızın zevk inlemelerine gözlerini açtığında
karşısında seviştiği dişi bedenin aslında erkek olduğunu gördü
gözlerini açıp kapattı...
görüntü değişmedi..
üstünde at biner gibi zevk alan kız nerdeydi?
seviştiği erkek arkadaşıydı...
nasıl olurdu bu...gündüz düşü müydü?
boşalırken dehşetle sarsıldı...
kız omuzlarına tutunarak onu yastığa yapıştırdı...
dudaklarına bastırarak kendınden geçmiş üstüne yığıldı... 
Kızın atölyesine daha sık gitmeye başladı...
Birlikte oldukları saatlerde hiç konuşmuyor sadece sevişiyorlardı..
Okulda görüşünce de arkadaş grubu arasında pek fazla konuşmuyorlardı...
Şizofren bir ilişkiydi bu..kopamıyordu...

Haliç kıyısında yürüyüp motorlara bakıyordu...
Ne kadar da kendine benzetiyordu eski yüzlü gürültücü yolcu motorlarını..
Unutmuş gibiydiler ama aslında balıkçı teknesiydi onlar , dalgalı denizde avlanmak için yapılmıştı...
Tek bir hat üzerinde gidip geliyorlardı...
Akşam olduğunda erkek sevgilisiyle birlikteydi...
Bazen arkadaşlarıyla bazen başbaşa yemek yiyordu...
Konserlere , oyunlara gidiyorlardı...
Herkes onlara evlenecek gözüyle bakarken...
Bu kez Boğaz kenarında bir mekanda pahalı deniz motorlarına, yelkenlilere , yatlara dalıp gidiyordu...aynı şizofreniyi yakalıyordu...
Bu tekneler de dünyayı dolaşmak için yapılmıştı belki...
ama sığ sularda yaz geceleri davetlere, düğünlere yataklık ediyordu..
düğünler....
muhteşem beyaz bir köpük içine hapsolan hayatlar...

1 Kasım 2019 Cuma

mavi melek-5






  • -Ne oldu sana biraz durgun gibisin...
  • -Yok bir şey...
  • -Var bir şey.konuşmak istemiyorsun...
  • -Ne olabilir ki...okul...iş...hepsi bu
  • -Bu söylediklerini birlikte yaşıyoruz...sorun varsa bunun dışındadır..
  • -Ben erken yatmak istiyorum...
  • -Peki...sustum....iyi geceler öpücüğü yok mu?


birbirlerine sarıldılar...bu sıcaklık...bu güven...her şeyi anlatabilirim sanıyordu....oysa mümkün değil...şizofrenide en vazgeçilmez olan güven bölgeleridir...karanlıkta iki erkek sevişerek bu güven bölgelerini tek tek çözdü.Birbirlerinden aldıkları hazzı başkalarıyla da alıyorlardı...ama konuşmadan...sessiz bir anlaşmayla sadıktılar sevgilerine...genç adam birden yatağın karşısındaki aynada bir şey farketti...yatakta iki erkek sevişiyordu...ressam kız aynanın içinden ikisine bakıyordu......çıplaktı

  • -Ben evlenmek istiyorum...
  • -Ne demek bu..durup dururken..
  • -Evleneceğim diyorum...
  • -Kimle?
  • -Geçen gün bir arkadaşımla gelmiştim...tanıştırmıştım seni...
  • -Şu okulda gördüğüm eşek gözlü güzel kız mı?
  • -Evet ...o...
  • -Kesin kararlı mısın?
  • -Evet...
  • -Biraz ani olmadı mı?
  • -Başka nasıl olsun isterdin?
  • -Bilmem...ama bir erkek için terkedilmediğime sevinmeliyim...
İki adam denize karşı konuşuyorlardı
Birbirinin yüzüne bakmaya çekinerek ilişkilerinin son gününü yaşıyorlar.
Bu sabah uyandıklarında ikisi de bilmiyordu..
Yarın her şeyi biliyor olacaklar..
  • -Ne dememi bekliyorsun?
  • -Hiç..
  • -Ben de öyle düşünmüştüm..ama bir şey söylemeliyim...
  • -Ne gibi?
  • -Benimle olduğun sürede sadık değil ama dürüst olduğun için teşekkür ederim...
  • -Bunu karşılıklı anlaşarak yaşamıştık...
Ne olurdu her şey kolay olsaydı...
Yaşananlar unutulmasa...yeni yaşantılar eskilerinin üstüne
kurumuş bir kuyunun kapağı gibi geri dönüşsüz kapanmasa...


  • -Bir daha görüşmeyeceğiz...
  • -Biliyorum..
  • -Unutacak mıyız?
  • -Hayır..asla...
  • -Nerde yaşayacaksınız?
  • -Burda..
  • -Beni ilgilendirmiyor...ama ben bu şehirde kalamam...
  • en azından bir süre...
  • -Nereye gideceksin?
  • -Bilmiyorum...ama seninle yürüdüğüm yollarda yürümek istemem...
  • aynı hayatı sensiz sürdüremem..genç değilim artık..kolay olmayacak...
  • -Ne diyebilirim...
  • -Hiç...sen seçimini yaptın...mutlu ol ve mutlu et ....onu üzme....
  • -Teşekkür ederim...
Sarılıp kucaklaştılar....güneş tepelerindeydi...
artık rüzgar da esmiyordu...bir yaz günü daha başlıyordu...
Bu son görüşmeleriydi...

Eve geldiğinde arabayı park etti...çantasını aldı arka koltuktan...bir de hediye paketleri dolu torbayı...İstanbul'a her gidişte çocuklara bir şeyler almak adetiydi..
kapıyı açan karısının dudaklarına bir öpücük kondurdu...
elindeki paketlerle ilgilenen ufaklıklar rahat vermiyordu..
çekiştirerek içeri girdiler..
kapı kapandı...



BİTTİ